Cuzdan: Libya'da Türkiye için günün sonu

img

İSTANBUL - AKP’nin Libya'da izlediği fetihçi politika yüzünden günün sonunda Türkiye’nin sadece komşularıyla karşı karşıya gelmeyeceğini söyleyen gazeteci Vecih Cuzdan, “Türkiye, Doğu Akdeniz’deki doğal haklarından da taviz verebileceği bir pozisyona itilmiş olacak” dedi. 

Afrika, Avrupa ve Akdeniz ekseninde stratejik konumda bulunan Libya, 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesinin ardından 2014’ten bu yana iç savaş içerisinde. Birleşmiş Milletlerin (BM) girişimleriyle 17 Aralık 2015'te imzalanan Suheyrat Anlaşması ile ülke fiilen ikiye bölünmüş durumda. Ülkede yaşanan iç savaşının taraflarından biri olan Fayize El Sarrac başkanlığındaki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), ülkenin batısında bulunan başkent Trablus ve çevresindeki kentleri elinde bulundururken, ülkenin doğusunda bulunan Tobruk merkezli Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO) ise stratejik konumu bulunan birçok bölgeye sahip. 
 
Sarrac yönetimindeki UMH, daha çok İhvan ve radikal selefi grupların yoğunlukta olduğu bir askeri yapılanmaya sahip iken, Halife Hafter liderliğindeki LUO Sarrac yönetimine göre daha düzenli bir orduya sahip. 
 
YENİ HAMLELER 
 
Petrol zenginliği ve stratejik konumuyla küresel güçlerin iştahını kabartan bir pozisyonda duran Libya, yine bu güçlerin savaşın taraftarları üzerinde kurmak istediği hakimiyet nedeniyle kalıcı bir barışı düğümlemiş durumda.  
Hafter güçleri Mart ayı başında Trablus kentini kuşatmışken, Türkiye’nin Sarrac yönetimine verdiği askeri destek sonucunda sahada dengeler yeniden değişti. Türkiye’nin İhvan hareketinin son hamisi olarak gördüğü Sarrac yönetimine verdiği bu destek, bölge üzerinde etkiye sahip olan güçlerin tepkisine neden olurken, bu güçlerin saha için yeni hamleler geliştirmesine kapı araladı.
 
KAHİRE DEKLARASYONU
 
Türkiye’nin Libya sahasındaki varlığını aleni bir şekilde göstermesi özellikle Mısır’ın tepkilerine neden olmuş durumda. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi öncülüğünde Hafter ve Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in yaptıkları görüşme sonrası ilan edilen “Kahire Deklarasyonu”nun açıklaması, Türkiye’nin bölgedeki varlığını zora düştüğü yorumlamalarına neden olmuştu. Deklarasyon, 5+5 askeri çözümünün BM gözetiminde devam etmesi ve Türkiye’nin paralı askerlerinin ülkeden çıkarılmasını hedeflemesi Arap ülkeleri tarafından da desteklenmişti. Ancak Libya için stratejik bir öneme sahip olan Sirte ve Cufra kentlerinin Hafter güçlerinin elinde bulunması deklarasyonun sonuçsuz kaldığını gösteriyor. 
 
NEDEN KIRMIZI ÇİZGİ?
 
Özellikle Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 20 Haziran’da AFP’ye verdiği demeçte, Libya’da kalıcı ateşkesin sağlanması için General Halife Hafter’e bağlı milislerin stratejik öneme sahip Sirte ve Cufra’dan çekilmesi gerektiğini söylemesi önem arz ediyor. Bölgedeki güçlerin “Sirte kırmızı çizgimizdir” söylemleri Libya’daki iç savaşı ise adeta düğümlemiş durumda. Düğümlenen Sirte ve Cufra kentlerinde güçlerin karşı karşıya gelmesi ise an meselesi. Bölge güçlerinin iç savaşın tarafları üzerinde yürüttükleri egemenlik savaşı ise artık tıkanmış durumda. Keza Mısır, Rusya’nın söylemleri ve Fransa Devlet Başkanı Macron’un “Türkiye çok tehlikeli bir oynuyor” söylemleri, Libya’daki iş savaşı ileriki günlerde nasıl bir seyirde devam edeceğinin işaretlerini veriyor. 26 Haziran’da Macron ve Putin’in görüşmesi de bu çerçevede yorumlamalara neden oldu.
 
Dengelerin hızla değiştiği, bölge ve küresel güçlerinin “Kırmızı çizgisi” haline gelen Sirte ve Cufra’da düğümlenen Libya’yı gazeteci Vecih Cuzdan ile konuştuk. 
 
LİBYA’DAKİ GÜÇLERİN POZİSYONU
 
ABD’nin Kaddafi’nin devrilmesinde doğrudan etkisi olduğunu söyleyen Cuzdan, Libya’da ABD Büyükelçisinin DAİŞ tarafından öldürülmesi olayının ardından ABD’nin ülkede daha çok izleyici bir pozisyona geçtiğini belirtti. İtalya’nın tarihsel olarak Libya’da etkin bir sömürge geçmişi olduğunu, bu anlamıyla bölge için hak iddia eden bir pozisyonda olduğunu kaydeden Cuzdan, Fransa’nın da Afrika kıtasındaki nüfuzdan dolayı Libya’nın stratejik bir konumda gördüğünü ve bu nedenle bölge için hak iddia ettiğini ifade etti. 
 
Libya’nın doğu komşusu olan Mısır ve körfez monarşileri için bölgede yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu belirten Cuzdan, SSCB döneminden bu yana Libya ile diplomatik ilişkileri olan Rusya içinde Akdeniz’deki pozisyonunu güçlendirme açısından bölgenin önem arz ettiğini dile getirdi. Cuzdan, “Rusya’nın Suriye’de bulunan Hmeymim Hava Üssü ve Tartus Deniz Üssü ile Akdeniz’de domine olmuş durumda. Dolayısıyla Rusya burada bensiz karar alınamaz dedirtecek bir pozisyona sahip” dedi. 
 
DENGEYİ SİRTE VE CUFRA DEĞİŞTİRECEK 
 
Türkiye’nin Libya’ya askeri müdahalesi ile sahadaki dengeleri değiştirdiğini aktaran Cuzdan, şunları söyledi: “Bu su götürmez bir gerçek. Sarrac güçleri, ihvani, El-Kaide, cihadist selefi bağlantılı milis güçlerinden oluşan ve düzensiz bir yapıya sahip. Türkiye’nin 25 Mart’ta ‘Barış fırtınası’ adı altında başlattığı operasyondan itibaren savaşın seyrini değiştirdi. Ama bu seyrin değişikliği denge değiştirmek anlamında bir değişiklik değil. Özellikle TSK desteğiyle UMH’nin Vatiyye Hava Üssü’nün alması savaşın seyrini değiştiren bir öneme sahip. Ama dediğimiz gibi Libya’daki dengeleri değiştiren bir seyir değil. Çünkü asıl Libya’daki dengeleri Sirte ve Cufra değiştirecek.” 
 
AKP MEDYASININ 'SİRTE ALINDI' HABERLERİ
 
Haziran ayında iki önemli gelişmenin olduğunu söyleyen Cuzdan, ilk olarak 6 Haziran’da Sisi öncülüğünde gerçekleşen Kahire Deklarasyonu’nu örnek gösterdi. Cuzdan, ikinci önemli gelişmenin ise Hafter’in 27 Haziran’da BM öncülüğünde imzalanan Suheyrat Anlaşması’nın rafa kaldırması açıklaması olduğunu belirtti. Cuzdan, “Siz bu anlaşmayı rafa kaldırdığınızı ilan ederseniz; size destek veren güçlerin meşru konumlarını boşa düşürmüş olursunuz. Zaten Rusya Hafter’in açıklamasının ardından tepki gösterdi. Ardından ABD, Fransa ve Libya’ya taraf olan ülkelerden de tepki geldi” diye belirtti. 
 
Kahire Deklarasyonu’nun Libya’daki savaşa yeni bir soluk katması açısından önemli bir gelişme olduğunu ancak Türkiye’nin desteğinin arkasına alan UMH’nin özgüvenle bu deklarasyonu reddettiğini ifade eden Cuzdan, “UMH, Sirte ve Cufra gibi stratejik kenti anlamadan durmayacaklarını belirttiler. Barış Fırtınasının ilk aşamasını anlamak için bu önemli bir açıklama. Çünkü operasyonun ilk aşaması Trablus ve çevresini kurtarma girişimiydi. Ancak Sirte ve Curfa’ya taarruza giderek bu savaşın seyrini değiştirmeye çalıştılar. 6 Haziran’da Hafter güçleri Trablus çevresinde çekilince ‘Sirte alındı’ haberleri de çıktı AKP medyasında” diyerek, medyada çıkan haberlerin çelişkisine dikkat çekti. 
 
SİRTE NEDEN ÖNEMLİ? 
 
Türkiye’nin desteklediği UMH’nin Sirte ev Cufra için “Kırmızı çizgimizdir” dediğinin altını çizen Cuzdan, şu an sahada bulunan bütün güçler için Sirte ve Cufra’nın “Kırmız çizgi” olduğunu söyleyerek, bölgedeki güçlerin Sirte ve Curfa için yaptıkları açıklamalara işaret etti. Cuzdan, bu anlamda Sirte’nin bölgesel ve uluslararası güçlerin karşı karşıya gelebileceği bir çatışma düzleminin habercisi olarak yorumladı. Sirte’nin Libya’nın yay şekli gibi uzanan sahilinin ortasında bulunması ve enerji hatlarının güzergâhında yer almasından dolayı stratejik bir öneme sahip olduğunu aktaran Cuzdan, Deniz Yetki Sınırlandırılması Anlaşması ve “Mavi Vatan” tezlerinden dolayı Türkiye içinde ayrıca önemli bir pozisyona sahip olduğunu vurguladı.
 
TÜRKİYE ARAP BİRLİĞİNİ BİRLEŞTİRDİ
 
AKP iktidarının bölgede fetihçi bir anlayışla bütün halklara düşman bir politika izlediğini dile getiren Cuzdan, “Oysaki siz oradaki güçlerin çatışmalarına rağmen bu dilli sürdürerek, aslında kendi pozisyonunuzu güçlenmiş olmuyorsunuz. Bu fetihçi dil bölgedeki çatışmalı güçleri birleştirmiş oluyor. Örneğin; Sisi’nin 20 Haziran’daki Libya’ya askeri müdahaleye hazırız açıklaması. Çünkü Mısır sahaya iniyorsa sadece Mısır olarak inmiyordur. Mısır aynı zamanda Arapların kalbi ve sesidir. Bu anlamıyla Türkiye’nin Libya’daki bu dille karşı ilk tepki Arap Birliği’nden gelmesi buna bariz bir örnektir. Mısır’ın Türkiye’ye karşı sahaya inmesi aslında Arapları birleştirebilir ki bu son çıkıştan birleştiğini görüyoruz” dedi.
 
PUTİN-MACRON GÖRÜŞMESİ
 
“Putin- Macron görüşmesine baktığımızda Türkiye’ye aslında siz tek başınıza karar alabileceğiniz bir coğrafya değil burası anlamına geliyor” diyen Cuzdan, şunları ekledi: “Evet, masada bir aktörsün ama tek başına oyunun kurallarını yazan sen değilsin demektir. Bu coğrafyalarda var olmanız için askeri varlığınız bir şart ama sizin buralara sizin hangi askeri anlaşmalarla girdiğiniz de büyük bir meseledir."
 
GÜNÜN SONU…
 
Cuzdan, “Dün nasıl ki Suriye’de ABD ve Rusya’nın yeşil ışığına tabi ise bugün Libya’da da benzer şekilde olduğuna düşünüyorum. ‘Mavi Vatan’ diyorsunuz, Doğu Akdeniz’de bir harita çiziyorsunuz, Türkiye’nin güneyinden Yunanistan’ın adalarını da alıp bir Deniz Yetki Alanı Sınırlandırma Anlaşması yapıyorsunuz. Bu kadar başına buyruklukla bu kadar uluslararası ilişkileri zedeleyerek hiçbir kazanım elde edilemez. Günün sonunda Türkiye AKP iktidarının fetihçi söylemleri yüzünden sadece komşularıyla karşı karşıya gelmiş olmuyor, aynı zamanda gerçekten de Doğu Akdeniz’de doğal haklarından da taviz verebileceği bir pozisyona itilmiş olacak" diye konuştu.
 
Libya için kısa vadede bir çözümün görünmediğini belirten Cuzdan, Türkiye’nin uluslararası destek almadan Sirte ve Curfa’ya başlatacağı bir operasyonun handikaplarının olacağını uyarısında bulundu. 
 
MA / Naci Kaya - Kadir Güney