‘6284 Sayılı Yasa’nın uygulanmaması kadınların yaşamını tehlikeye sokuyor’

img

VAN - Koronavirüs salgınına karşı alınan “Evde kal” önlemi süresince 29 kadının katledildiğini hatırlatan Star Kadın Derneği'nden Rojbin Bor ve feminist Zozan Özgökçe, 6284 Sayılı Yasa’nın uygulanmamasının kadınlar açısından yarattığı tehlikelere dikkati çekti. 

Türkiye’de koronavirüs (Kovid-19) tehdidine karşı alınan “Evde kal” ölmemi süresince 29 kadın katledildi. Kadın örgütlerinin, söz konusu önlemin kadına yönelik şiddeti arttıracağı uyarıları ve 6284 Sayılı Yasa’nın uygulanması talepleri sürerken, neredeyse her gün en az bir kadın süren şiddet yüzünden hayatından oluyor. 
 
2016 yılında yaşanan darbe girişimi sonrası Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Van Kadın Derneği’nin (VAKAD) kurucularından Zozan Özgökçe ve Star Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Rojbin Bor, söz konusu durumu değerlendirerek, kadınların taleplerini dile getirdi. 
 
ŞİDDETE KARŞI HAKLARIM NELER?
 
Salgını nedeniyle alınan “Evde kal” önleminin ev içi şiddeti arttığını söyleyen Zozan Özgökçe, “Aynı evi, aynı yatağı paylaştığımız erkeklerden geliyor şiddet. Karantina döneminde sürekli evde kalmak aile içinde gerginliği artırabilir. Türkiye'deki kadın örgütlerine yapılan başvuruların büyük çoğunluğu ‘Karantina döneminde gördüğüm şiddete karşı haklarım nelerdir?’ sorusu olmuştur” dedi. 
 
‘6284 UYGULANSIN’ 
 
Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla çıkarılan 6284 Sayılı Yasa’nın uygulanmasının kadınlar açısından hayati önem taşıdığını vurgulayan Özgökçe, yasada kadınların korunması için gereken tedbirlere yer verildiğini belirtti. Eksikliklerine rağmen mevcut haliyle uygulandığında dahi kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin büyük ölçüde engellenebileceğini söyleyen Özgökçe, yasada sığınma evleri sayılarının arttırılmasına da değinildiğini; ancak yasa uygulanmadığı için şu an mevcut sorunların yaşandığını ifade etti. 
 
‘BAKANLIK ÖZEL GÖRÜŞMELİ’
 
Koronavirüs salgınından dolayı izole olan toplumda kadınlara ulaşan yaygın birimlerin tespit edilmesi gerektiğini belirten Özgökçe, şöyle örnekledi: “Örneğin doktor, eczane gibi alanların kullanılması gerekir. Bir özel kod belirlenmeli. Örneğin İspanya'da, sanırım eczaneye gidip maske 19 diyen kadınlar olduğunda eczacı hemen kadına yönelik şiddetle ilgili birime ihbarda bulunuyormuş. Böyle tedbirler bulunmalı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı tüm birimler ev ziyaretlerinde bulunmalı ve kadınlarla özel görüşmeli. Belki bu önemli bir tedbir olabilir.”
 
BAŞVURULAR VAR
 
Salgın sürecinde şiddete uğrayan kadınların kendilerine başvuruda bulunduğunu paylaşan Özgökçe, “Bu dönemde bize İstanbul’dan bir başvuru geldi. Kadın eşinin zoru ile anlaşmalı boşanmış. Çocukların velayetini baba almış. Protokol imzalama meselesi zorla olmuş. Yani şiddet görmüş kadın. Boşanma gerçekleşiyor ve kadını eski eşi İstanbul'a yolluyor. Kadının 3 çocuğu var. Eşi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde profesör. Çocukları kadına protokole uygun olarak bile göstermiyor. Kadın çocukları ile iletişim kurmak, onlarla görüşmek istiyor; ancak esi eş buna engel oluyor. Başka bir başvuru ise yine boşanmış kadınlara bu süreçte nafaka ödenmemesi. Erkeklerin iş yerlerinin kendilerini ücretsiz izine çıkardığını bahane ederek, çocukların bakımından kaçmaya çalışması kadınlar için yaşamsal bir zorluk yaratıyor. Karantinada çocuklarla birlikte açlığa mahkum kalıyor. Sosyal devlet anlayışının burada devreye girmesi çok önemli” diye belirtti. 
 
KADINLARA EVDE ŞİDDET
 
Sadece karantina döneminde değil olağan zamanlarda bile evlerin kadınlar için tehlikeli yerler olduğunu belirten Rojbin Bor ise, “Kadınlar en çok evlerinde şiddet görüyor, öldürülüyor. Toplumsal cinsiyet rolleri en çok evlerde yakıcılığını gösteriyor. 11 Mart'tan, yani karantina başladığından bu yana 29 kadın katledildi. Bunların 12'si evlerindeydi. Bu her gün bir kadın cinayetine tekabül ediyor neredeyse” dedi.
 
‘DESTEK HATLARI 7/24 ÇALIŞMALI’
 
İstanbul Sözleşmesi’nde kadına yönelik şiddetin artmaması için yapılması gerekenlerin anlattığını hatırlatan Bor, “Bu perspektiften hareketle; acil durum planı oluşturulabilir. Oluşturulması gerekiyor da. Örneğin dijital ortamlarda kadınların şikayetçi olabilecekleri, yardım talebinde bulunabilecekleri platformlar oluşturulmalı. Şiddete maruz kalan, şiddet tehdidi altındaki kadınların ulaşabileceği destek hatları 7/24 çalışmalı ve bu hatlar yaygınlaştırılmalı” diye konuştu. 
 
6284 HAYATİ ÖNEME SAHİP
 
6284 Sayılı Yasa’nın önemine değinen Bor, “Temel prensibi şu ‘Kadınlar şiddetten en çabuk nasıl kurtulabilir ve en hızlı nereye başvurabilir?’ Haliyle, biz kadınları koruma noktasında hayati önem taşıyan bu yasa bizim için hem önemli hem de kesinlikle vazgeçilmezdir” dedi. 
 
CİDDİ BİR TEHLİKE
 
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) koronavirüs sürecinde aldığı “6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiği” şeklindeki kararına işaret eden Bor, “Bu karantina günlerinde çok gündeme gelmedi belki; ama Hakimler Savcılar Kurulu'ndan tam da bu süreçte böyle bir karar çıktı. Bu şu demek oluyor; tehlike arz eden ve uzaklaştırma alan kişiler bu süreçte o evlere ya da müşterek alana geri dönecektir. Tam da bu noktada 6284 sayılı kanun maddesinin uygulanmamasının kadınların yaşamlarını nasıl ciddi bir tehlikeye soktuğu göz önündedir” ifadesinde bulundu. 
 
‘MUHTARLAR İHBAR MEKANİZMASI KURMALI’
 
Kadınların bu süreçte her türlü şiddete maruz bırakıldığını yineleyen Bor, kendilerine gelen başvurularının olduğunu söyledi. Bor, şöyle devam etti: “Pazartesi günü tarafımıza intikal eden bir cinayet haberine de değinelim. Van'ın İpekyolu ilçesinde 20 yaşında bir kadın evli olduğu erkekle tartıştıktan sonra şüpheli şekilde ölü bulunmuştur. Öncelikle Türkiye bu süreçte aile içi ve ev içi şiddete yönelik acil bir politika açıklamalı ve şiddetin takibini yapmalıdır. İhbar hatlarının yanı sıra, biz bu kadınlara en kolay televizyon programları, muhtarlıklar, komşular ile ulaşabiliriz. Televizyon programları bu süreçte aile içi şiddeti, ev içi şiddeti, çocuğa ve kadına yönelik şiddeti önlemek, şiddet vakası meydana geldiğinde başvurabilecekleri yerler hakkında bilgi vermek gibi sorumluluklar almalıdır. Muhtarlar kendi köyü ya da mahallelerinde ev içi şiddete yönelik bir takip ve ihbar mekanizması kurmalıdır.”
 
MA / Özlem Yayan