İranlı Mahajer: Kadın mülteciler sınırda tacize uğruyor

img
İZMİR - İranlı mülteci Farah Mahajer, 7 yıl önce Avrupa'ya gidebilmek umuduyla geldiği Türkiye'de neler yaşadığını anlattı. Mahajer, son 1 haftadır sınırda olan mülteci kadınların tacize uğradıklarını söyledi. 
 
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın İdlib'deki asker ölümlerinin ardından yaptığı “Sınır kapılarını açtık” açıklamasıyla birlikte mültecilerin sınır bölgelerine taşınması yer yer sürüyor. Avrupa ülkelerine karşı siyasi şantaj aracı olarak kullanılan mültecilerden sınırı geçemeyenlerin daha önce yaşadıkları yerlere geri dönüşleri ise engelleniyor. 7 yıldır Türkiye'de yaşayan İranlı trans kadın Farah Mahajer de yıllardır Avrupa'ya gidebilme mücadelesi verenlerden biri. 
 
Bu süre içinde çeşitli mülteci derneklerinde çalışmalar sürdüren Mahajer, şu ara Avustralya’ya yaptığı iltica başvurusunun sonucunu bekliyor. Türkiye’deki mülteci kadınların dil bilmedikleri için çalışamadıklarını, bu yüzden de sosyal bir yaşam kuramadıklarını belirten Mahajer, kadın mültecilerin eğitim ve sağlık en temel haklara bile erişimlerinin hala normal bir şekilde sağlanamadığını ifade etti. Mahajer, çalışan mülteci kadınların da maruz kaldıkları taciz sonucunda işsiz kaldıklarını söyledi. 
 
'SINIRDAKİLERLE HABERLEŞİYORUZ'
 
Mahajer, sınır bölgelerine giden mültecilerle sürekli olarak görüştüğünü, sosyal medya aracılığıyla onlardan çok sayıda video ve fotoğraf aldığını belirterek, gelen görüntüler dehşet verici olduğunu vurguladı. İnsanlara herkesin gözü önünde işkence edildiğini vurgulayan Mahajer, “6 gün içinde pek çok aile Yunanistan’ın müdahaleleri nedeniyle birbirlerinden koptular. Biz mülteciler aramızda haberleşip, kaybolan aile üyelerini bulmaya çalışıyoruz. Sınırda bekleyen mülteci kadınlarla yaptığım telefon görüşmelerinde sıklıkla taciz edildiklerini duyuyorum. Tüm bunlar canlı yayınlarda veriliyor, tüm dünya izliyor ancak kimse bir şey yapmıyor. Bizler sadece yaşamak istiyoruz. Bu çok canımı acıtıyor” diye ifade etti. 
 
‘ÇOCUKLAR YAŞATILANLARI UNUTMAYACAK’
 
Suriye’de savaş başladıktan sonra Türkiye’nin sınırları mültecilere açtığını, ancak geçen onca zaman içinde insanı temel alan, mültecilik hakkını gözeten bir politikanın oluşturulmadığını vurgulayan Mahajer şunları dile getirdi: “Bizler yıllardır buradayız. Mülteci statüsü verilmediği için ne doğru düzgün işimiz var ne de yuvamız. Mülteci kadınlar dil bilmedikleri için ne çalışabiliyorlar, ne de sosyal bir yaşam kurabiliyorlar. Eğitim ve sağlık en temel haklara bile erişim hala sağlanamıyor. AB ile yapılan geri gönderme anlaşmaları yüzünden buraya, bu koşullara hapsedildik. Yıllardır Türkiye’deki siyasetçilerin malzemesi yapıldık. Erdoğan her sıkıştığında bizi kullandı. Tüm bunlar olurken, kendilerine ‘Demokrasi kalesi’, ‘Özgürlükler Ülkesi’ diyen devletler izledi. Şimdi de bir siyasi manevrayla sınırlara itildik. Bunu yapanlar kendilerine Müslüman'ım demesin, buna insanı para derdiyle sınıra ittik desinler. Bu insanlığa yakışmıyor. Bizler elbet bir gün iyi bir yaşam için çıktığımız bu yolu tamamlayacağız. Ama nerede olursak olalım bu yaşatılanları asla unutmayacağız. Sınırda gaz bulutlarının arasında annesine sarılan çocuklar unutmayacak bunları.” 
 
‘BU ZULMÜ DURDURSUNLAR’
 
Türkiye ve dünyadaki siyasetçilerin mültecilere yaşatılan trajedinin sona erdirilmesi için bir an önce gerekli tavrı göstermesi gerektiğini vurgulayan Mahajer, “Türkiye ve dünyadaki siyasetçiler artık susmasın, televizyonları izlerken, gördüğü kadınları ve çocukları izlerken, kendi çocuklarının gözlerine baksın ve bizlerin yaşadığı trajediyle empati yapsınlar. Vicdanları varsa yaşatılan bu zulmü durdursunlar” diye belirtti.
 
8 MART ÇAĞRISI
 
Mahajer, Türkiye’de ve Ortadoğu’da kadınların katledildiğini, bütün insan haklarından mahrum bırakıldığını, kazanılmış haklarının bile hukuksuzca elinden alındığını vurguladı. Mahajer, sözlerini 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin şu çağrıyla tamamladı:“Biz kadınlar kolaylıkla katlediliyoruz. Tacizciler, katiller cezasız kalıyor. Gelin bu duruma, savaşa, katledilmemize karşı, haklarımız için ‘yeter artık’ diyerek, 8 Mart’ta buluşalım.” 
 
MA / Sevda Aydın