'Cinayetlerin önlenmesi için acil eylem planı hazırlanmalı'

  • kadın
  • 09:03 5 Eylül 2019
  • |
img

MERSİN – Kadın cinayetlerindeki artışın nedenlerini sıralayan kadınlar, hükümetin tepkileri dindirmek için "idam" tartışmasını başlattığına dikkat çekerek, yasaların uygulanması ve yaşamın her alanında cinsiyet eşitliği için çalışma yürütülmesinin cinayetleri önleyebileceğini ifade etti. 

Katliam olarak tanımlanan kadın cinayetlerine karşı kadınların tepkileri artarak büyüyor. Emine Bulut'un boşandığı erkek tarafından öldürülmesine dair tepkilere karşı hükümet kanadından bir kez daha "İdam cezası" tartışması ortaya atıldı. Kadın cinayetlerindeki artış ve hükümetin söylemleri üzerine Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce, Güne Bakan Kadın Derneği Zübeyde Akpınar ve Kadın Platformu üyesi Aynur Şahin ile konuştuk. 
 
'HÜKÜMET KATLİAMLARI ÖZENDİRİYOR'
 
Cinayet oranlarındaki artışın nedenlerinin başında yasalara uyulmaması, ayrımcı ve cinsiyetçi dil olduğuna dikkat çeken Canan Yüce, AKP hükümetinin de söylem ve pratikleriyle cinayetleri özendirdiğini ifade etti. Hükümetin kadından daha çok aile kurumunu korumaya çalıştığını belirten Yüce, “Kadından çok aile kurumunu önemseyen, koruyan, şiddete karşı tavır yerine boşanmaları engellemeye çalışan politikalarla kadınlara kendi hayatlarını bir başka erkek üzerinden var etmeyi dayatıyor. Bu dayatma ve şiddete karşı kendi hayatları hakkında kendileri karar vermek isteyen kadınlar, hayatlarındaki erkekler tarafından şiddetle susturulmaya çalışılıyor. Polisten, doktoruna, savcısından hâkimine kadar mevcut erkek yargı, cinsiyetçi bakış açısıyla, kadını koruyan yasaların etkin bir şekilde uygulanması engelliyor. Kadın katillerine, uygulanan ‘haksız tahlil, iyi hal indirimleriyle’ kadın cinayetlerinin önünü açıyor. Kısacası tüm bunları yan yana getirdiğimizde hükümet adeta katliamları özendiriyor” dedi. 
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu iktidardaki isimlerin “Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadına şiddet abartılıyor, kadın dediğin iffetli olacak, kahkaha atmayacak” sözlerini hatırlatan Yüce, bu söylemlerle erkeklerin güç aldığını bunun yanı sıra kolluk ve  yargı gücünün de görevlerini yerine getirmediğini ifade etti.  
 
'TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM ŞART'
 
Kadın katliamları sonrasında hükümetin tekrardan idam tartışmasını açmasını da değerlendiren Yüce şöyle devam etti: “6284 sayılı yasayı uygulamayan, İstanbul Sözleşmesi'ni yok sayan, yargıyı işletmeyen iktidar idam tartışmalarını kadın cinayetlerinde olan sorumluluğu örtmek için gündeme getiriyor. Biz kadınların hiç bir zaman çözüm olarak görmediği bir yöntemdir. Bütün alanlar da ve mekanizmalarda toplumsal dönüşümle mümkün. Kadına yönelik şiddet; kadınları dışlayan, onların yaşamı ve iradesinin bir başka erkek üzerinden tanımlayan, cinsiyetçi eşitsiz bakış açısıyla eşitsizliği pekiştiren toplumsal yapının, ataerkilliğin bütünüdür ve bu yüzden de kadın cinayetleri politik bir meseledir. Kadın cinayetlerine karşı mücadeleyi salt ‘Suç ve ceza’ ikileminde değerlendirmek, idam istemek, kadın cinayetlerinin destek aldığı, kadın katillerin beslendiği ataerkil sistemi, şiddetin yapısal nedenlerini, iktidarın sorumluluğunu, yargının cinsiyetçi bakış açısını görmezden gelmektir.” 
 
'İDAM İLE SORUN ÇÖZÜLMEZ'
 
İdamın bir bireyin yaşamının elinden alınması, öç alma, şiddet uygulama gibi en insanlık dışı uygulama olduğunun altını çizen Yüce, idam ile kadın cinayetlerinde bir azalmanın olmayacağını söyledi. Yüce, kadın cinayetlerini engellemenin tek yolunun cinsiyetçi olmayan, eşitlikçi bir toplumsal anlayışı ve işleyişi inşa etmekle sağlanacağını savunarak “Eşitlik olmadan suç da ceza da ezilenleri güçsüzleştirir, iktidarları besler. Şiddeti önlemek ölümleri durdurmak için 6284 koruma kanunu etkin ve geniş kapsamıyla uygulanmalıdır. Kadınları korumak için alınacak tedbirler sadece ‘çağrılı koruma’ ve ‘uzaklaştırmadan’ ibaret değildir. Her kadının ihtiyacına cevap verecek biçimde, çocuklarıyla yaşamını idame ettirmesini sağlayacak barınma yeri temin edilmesi, sığınma evleri, geçici yardım, meslek edindirme, istihdam sağlama, kreş desteği, gerektiğinde kimlik bilgilerinin gizlenmesi ve hatta yurtdışında mültecilik hakkı tanınmasına kadar pek çok tedbir vardır.  Şiddetle mücadeleyi izleyen heyetin son dönemde yayınlanan raporuna göre de bu maddelerin uygulanmadığını görüyoruz. İstanbul sözleşmesi uygulanmalı. Şiddetin nasıl duracağını bütün yönleriyle somut kurum ve yetkililere, somut görevler vererek gösteren Sözleşme, bu konuda çok iyi bir rehberdir. Sözleşmenin asıl anlamı kadınların hayatının kurtulmasıdır, her yönüyle sahip çıkmalıyız. Bunun anlamı birçok kadının hayatta kalması olacaktır” ifadelerini kullandı. 
 
‘HÜKÜMETİN SÖYLEMLERİ ETKİLİ’
 
Mersin Kadın Platformu’na bağlı Güne Bakan Kadın Derneği Zübeyde Akpınar ise kadınların daha çok boşandığı eşi, sevgilisi, ya da terk ettiği erkek tarafından öldürüldüğünü hatırlattı ve cinayetlerin nedeninin söylemleriyle ayakları üstünde duran, birey olmanın farkında olan, eşitlikçi ve özgürlükçü kadınları hedef alan hükümet politikalarından kaynaklandığını ifade etti. Akpınar, “Kadına yönelik şiddet eşitsizlikten ve ayrımcılıktan beslenir. Cinsiyetler arası eşitsizlik toplumsal bir sorundur. Son 18 yıldır iktidar da olan siyasi partinin toplumsal cinsiyet eşitliğine olan yaklaşımı, bakış açısı maalesef ki biz kadınların kabul edebileceği bir bakış açısı değildir. Hükümetin kadını yok sayan söylemleri çok ciddi anlamda da önemlidir. Elbette bu söylemler iktidarda olanlar tarafından söylenince devletin bütün kurumlarına da, topluma da bu bakış açısı yansımaktadır. Bu da kadına yönelik şiddet de kadın cinayetlerinde artışa neden olmaktadır” dedi. 
 
‘ACİL EYLEM PLANI ŞART’
 
Şiddetin son bulması için eğitiminden, yargı sistemine, kolluk kuvvetlerinden, yerel yönetimlere kadar şiddeti önlemek için birçok planın devreye girmesi gerektiğini savunan Akpınar yapılabilecek uygulamaları şöyle sıraladı: “Kadına yönelik şiddetin ve çocuk istismarının önlenebilmesi için iktidar tarafından toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bir yaklaşımla bütün kamu kurum ve kuruluşları kapsayan acil eylem planı hazırlanmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği anaokullarından başlayarak ders olarak okutulmalı, toplumsal yaşamın her alanında, bütün politikalar belirlenirken eşitlikçi bir yaklaşım gözetilmeli, kadın düşmanı tüm söylem ve politikalardan vazgeçilmeli. Mecliste sadece bu gündemle bir oturum düzenlenmeli ve kadın örgütleri bu oturuma katılıp görüşlerini aktarabilmelidir.” 
 
İktidarın kadına yönelik şiddetin sonlanmasındaki gayretinin samimiyetsiz bulduklarını idam tartışmalarını da bundan dolayı açtığını aktaran Akpınar, kadın cinayetlerine tepkiler yükseldikçe hükümet tarafından bilinçli olarak ortaya atıldığını asıl amacın muhalefeti bastırmak olduğunu söyledi. 
 
KAYYUMLAR DA ŞİDDETİN DEVAMI
 
Kadın Platformu üyesi Aynur Şahin de, iktidarın cinsiyetçi söylemlerinin kadın cinayetlerinde etkili olduğunu vurguluyor. HDP'li belediyelere kayyum atanması ve eşbaşkanlığa yönelik saldırıların da bunun son örneği olduğunu belirten Şahin, "Kadınların toplumun her alanında yer alması eşit temsil edilmesi, sözünü söylemesi, topluma kadın eli değmesi iktidarın rahatsız olduğu şeyler. Siyasi partilerde eş başkanlık yasal hale gelmişken belediyelerde, yerel yönetimler aracılığı ile kadınların doğrudan icracı olacakları alanlardan uzaklaştırılmaları hükümetin kadın düşmanı cinsiyetçi politikalarının açık göstergesidir” şeklinde dile getirdi. 
 
'İDAM TARTIŞMASIYLA ALGI DEĞİŞTİRİLİYOR'
 
Yürütülen idam tartışmalarının ise tamamen “algıları değiştirmek” olarak yorumlayan Şahin, “Hükümetin idamı özelikle siyasi tutsaklara, kendilerine muhalif kesimlere karşı kullanacaklarına dair genel bir algı mevcut. Bugün muhalif kesimlere yaptıkları düşünüldüğünde idamı da çok rahatlıkla kullanabilecekleri görülmektedir. Böylelikle bir taraftan kadınların sorunları çözülmediği gibi, diğer taraftan hükümet, muhalif kesimi baskılamak için elinde güçlü bir silah bulundurmuş olacak” ifadesinde bulundu.
 
MA / Ergin Çağlar