'Cezasızlığa karşı daha fazla dayanışmalıyız'

  • kadın
  • 09:07 3 Haziran 2019
  • |
img

DİYARBAKIR - Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Gazal Bayram Koluman, şiddete maruz kalan ya da hayatını kaybeden kadın ve çocuk dosyalarında, yargının etkin yürümesi ve davaların cezasız sonuçlanmaması için daha fazla dayanışmaya ihtiyaç olduğunu vurguladı. 

 
Kadına ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve şiddet her geçen gün artarak devam ediyor.  Sokaklara çıkarak bu duruma tepki gösterenler, hükümetin bu konuda adım atmasını talep ediyor. Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı ve Kadın Hakları Danışmanı ve Uygulama Merkezi ve Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Sorumlu Koordinatörü Gazal Bayram Koluman, kadına ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin her geçen gün arttığına değinerek, şiddete maruz kalan ya da hayatını kaybeden kadın ve çocuk yargılamalarında, yargının etkin yürümesi ve cezasız sonuçlanmaması için daha fazla dayanışmanın olması gerektiğini vurguladı. 
 
 ‘TOPLUM TARAFINDAN KABUL GÖRMÜYOR’
 
Kadına ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin son günlerde arttığını dile getiren Koluman, tanıklık ettikleri kadına yönelik şiddet ve katliam politikasının ilerlemeye başladığını gördüklerini söyledi. Diyarbakır’da geçen haftalarda avukat Müzeyyen Boylu’nun eşi tarafından katledilmesi ve bir kadın polisin erkek polis tarafından katledilmesine tanıklık ettiklerini hatırlatan Koluman, şunları söyledi: “Bir kadının toplum içerisinde henüz kabul görmediği bir erkek zihniyeti tarafından tasarrufu altında mal-mülk gibi üzerinde rahatlıkla tasarruf edebileceği bir alan olarak görüldüğü ve kadının kendi geleceğini tayin hakkının henüz toplum tarafından kabul görmediğini görüyoruz. Bunlar bize ciddi bir acı vermektedir. Artış göstermesinin en büyük sebebinin ise hem mevcut erkek, eril zihniyetinin iktidarın da koruyucu çemberi altında olduğunu adli mekanizmalara yansıyan taciz, tecavüz ve bu yönlü şiddet olgularının gerçek anlamda ya cezalandırılmadı ya da çok minimal düzeyde yargılamaların cezalandırıldığını görmekteyiz. Nihayetinde biz saldırının geldiği yeri ve yasal mevzuat çerçevesinde hak ettiği noktada cezalandırma ile neticelenmemesi halinde etki mekanizmasını azaltamayız. Yani şiddetlenerek artması gibi bir durumla karşı karşıya kalırız.”
 
‘HER KESİM ÖNLEYİCİ TEDBİRLER ADI ALTINDA EĞİTİLMELİ’
 
Açıklanan “Yargı Reformu Stratejisi”ni hatırlatan Koluman, şunları söyledi: “Burada bizim asıl sorunumuz mevcut yasal düzenlemenin değişmesi değildir. Mevcut yasal düzenlemenin kadınlar açısından 6284 dediğimiz sayılı yasanın kadına ve aile içerisindeki şiddete yönelik hazırlanan İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW’ı  (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi), da baz alarak toplum üstü çok donanımlı bir yasamız zaten mevcuttur. Asıl sorunumuz bunu uygulamakta. Yani kadına yönelik 6284 sayılı yasa kapsamında bir koruma kararı verdiğimiz zaman, bunun yerelde uygulaması hem kolluk marifetiyle hem bu konudaki sorun Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı ya da diğer kurumların koordineli çalışarak kadına yönelecek saldırının önleyici ve koruyucu tedbirlerle hedeflenmesi gerekir. Yani asıl sorunumuz bu, yoksa bizim yasal mevzuatta bir değişikliğe gitmek gibi çok büyük bir değişikliğe ihtiyacımız yok. Ki çocuklar için de aynı durum geçerli. Çocuğa yönelen fiziksel, cinsel istismarın önüne geçebilmeniz için önleyici ve koruyucu önlemler almanız gerekiyor. Çocuğa temas eden bütün alanların ebeveynlerin, öğretmenlerinin ya da servis şoförünün ona temas edecek her kesimin önleyici tedbirler adı altında öncelikle eğitilmesi gerekiyor.”
 
‘CEZASIZ SONUÇLANMAMASI İÇİN DAYANIŞMAYA İHTİYAÇ VAR’
 
Koluman, istimara uğrayan kişinin korunması gerektiğini, aksi takdirde bir başka eylemin istismarcısı olma ihtimaline dönüşebileceğini dile getirdi. Kadına ve çocuğa yönelik şiddete, tacize ve tecavüze karşı birlikte dayanışma halinde olunması gerektiğini belirten Koluman, “Siz istismara uğrayan çocuğu mağdur bağlamında tedavi ve onarma sürecini sağladığınız zaman bu çocuğun travmasını toparlamış topluma kazandırmış ve belki de hayatının bir başka yerinde daha travmatize bir eylemle toplum karşısına zarar verici bir boyutta çıkmasının da önüne geçmiş olacaksınız. Adli mekanizmaya yansıyan vakalarla siz bu işi etkin soruşturmadığınız, etkin yargılamadığınız ve ceza yasasında öngörülen azami noktada haksız tahrik indirimi ya da kendi eylemine bir kılıf uydurup bunu indirim adı altında cezalarla neticelendirmezseniz. Bir süre sonra zaten caydırıcı bir rol oynayacak. Yani saldırı, tecavüz, şiddet, öldürme gibi eylemler bu kadar rahat vücut bulmayacak. Daha fazla sesimizi çıkarmak daha fazla haykırmak ve şiddete maruz kalan ya da hayatını bu uğurda kaybeden kadın yargılamalarında hep beraber ilgili yargının etkin yürümesi ve cezasız sonuçlanmaması için daha fazla dayanışmaya ihtiyacımız var” dedi. 
 
MA / Ruken Demir