‘Kadınların ekonomik krizde duygusal destekçi olması bekleniyor’

  • kadın
  • 09:08 17 Aralık 2018
  • |
img

İSTANBUL - "Kriz yok" söyleminin gerçeği yansıtmadığını söyleyen Doç. Dr. Melda Yaman, “Kriz koşullarında kadınların hanenin duygusal destekçisi olması, dert dinlemesi, kendi dertlerini unutması bekleniyor” dedi. Yaman, kadınlar olarak krizle mücadele etmenin erkek egemenliğiyle de mücadele etmek olduğunu belirtti. 

 
Ekonomik krizin gün geçtikte derinleştiği Türkiye’de, krizden en çok etkilenenlerin başında kadınlar geliyor. Doç. Dr. Melda Yaman, krizin kadınlar üzerindeki etkisine dikkat çekti.  
 
Krizin herkesten çok kadınları vurduğunu söyleyen Yaman, “Nasıl ki sermaye ataerkil eşitsizliklerin sağladığı olanaklarla kadın emeğini ve kadın bedenini özgül bir biçimde sömürüyorsa, kriz de kadınlar için özgül güçlükler yaratıyor. Zira kapitalizm gibi kapitalizmin başlıca uğrağı olan kriz de ataerkil zeminde hareket ediyor. Kadınların emeği ve bedeni üzerindeki eril denetim kriz koşullarında kadınları bekleyen güçlükleri belirliyor” dedi. 
 
Bu bağlamda ataerkil normların erkeklerin ücretli işte çalışmasını, kadınlarınsa hane içindeki çocuk, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımı gibi işlerden sorumlu olmasını buyurduğunu dile getiren Yaman, "Bunun sonucunda sermaye; istihdamı kadın emeği üzerinden yeniden şekillendirirken emek gücünün ve toplumun yeniden üretimini de kadınların karşılıksız emeği üzerinden yapılandırmış oluyor” ifadelerini kullandı. 
 
'KADINLAR EN ÇOK SANAYİDE İŞSİZ KALMAYLA KARŞI KARŞIYA'
 
Türkiye’de yaklaşık 20 milyon kadının ücretli işin dışında çalıştığını kaydeden Yaman, kadınların istihdama katılım oranının yüzde 34,6 civarında olduğunu söyledi. Yaman bunun nedenini de şöyle açıkladı: “Çünkü günümüzde hanenin para kazanının erkek olduğu düşüncesi hakim yahut yaygın. Kadınların hane içi bakım yükleri, ücretli işe katılmalarına engel oluşturuyor. Sonuç olarak kadınların istihdama katılımı ikincil ve tali olarak görülüyor. Ayrıca; kadınlar en kırılgan, güvencesiz işlerde çalışıyor. Kadınların istihdamdaki konumu da erkeklere oranla çok kırılgan. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nden (KEİG) Emel Memiş’in yaptığı çalışma, kadınların erkeklere oranla işsiz kalma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu çalışmaya göre, kadınlar en çok sanayide işsiz kalma riskiyle karşı karşıya. Sanayide çalışan 4 kadından biri işgücünden çıkıp ya yeni iş arıyor ya da eve geri dönüyor.”
 
'İLK GÖZDEN ÇIKARILANLAR KADINLAR OLUYOR' 
 
Krizlerde kapitalistlerin ilk gözden çıkardığı kesimin kadınlar olduğunu ifade eden Yaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların çalıştığı sektörler, görece kırılgan ve güvencesiz olduğu için işten çıkarılması hayli kolay oluyor. Bunun yanı sıra, hane içindeki erkeklerin işten çıkarılması ve iş bulamaması, daha önce ücretli işte çalışmamış pek çok kadını güç ve güvencesiz koşullara, ücretli bir iş bulmaya zorlayabiliyor. 2009 krizinde benzer biçimde pek çok kadın hayatlarında ilk defa iş aramaya başlamıştı. Hatırlayalım, 2009 yılında Devlet Bakanı Mehmet Şimşek bu durumu cinsiyetçi bir dille ifade etmiş, kriz dönemlerinde iş gücüne katılan kadınların işsizliğe neden olduğunu söylemişti. Böylece bir yandan işsizlik derken erkek işsizliğini kastettiğini ortaya koymuş; bir yandan da fütursuzca kadınları, işsizlik rakamlarını yükselttikleri için suçlamıştı. Sonuç olarak, istihdamın yapısı, kimi zaman önce kadınları işten çıkararak kimi zaman erkekleri kadınlarla ikame ederek, kimi zaman hiç çalışma deneyimi olmayan kadınları istihdama çekerek, büyük oranda ücretli kadın emek gücü dolanımıyla yeniden yapılandırılıyor.”
 
‘TOPLUMSAL ÜRETİMİ YENİDEN ÖRGÜTLÜYORLAR’ 
 
Krizle birlikte kadınların hane içindeki iş yükünün de ağırlaştığına vurgu yapan Yaman, “Kriz çoğu zaman hayat pahalılığı, yani hane gelirinin göreli olarak düşmesi demek. İçinden geçtiğimiz kriz, dövizlerin yükselmesi ve hemen ardından bu yükselişin tüketici fiyatlarına yansımasıyla kendini gösterdi. TÜFE yüzde 25 civarında açıklandı. Buna göre mal ve hizmet fiyatları ortalama dörtte bir oranında arttı. Ne var ki üretici fiyatları endeksi yüzde 50’ye yaklaşmış durumda. Bunun anlamı kabaca, birim üretim maliyetinin yüzde 50’ye yükselmesidir. Bu artış kuşkusuz, çok yakında tüketici fiyatlarına da yansıyacaktır. Bir yandan hane gelirinin düşmesiyle öte yandan fiyatların yükselmesiyle hanelerin tüketim mallarına olan talebi düşüyor. Kadınlar hane içinde bu mal ve hizmetleri karşılamak zorunda kalıyor. Yani, toplumsal üretimi yeniden örgütlemek zorunda kalıyorlar" diye kaydetti. 
 
Yaman, hükümet çevrelerinin "kriz yok" ya da 2009’daki  gibi "kriz teğet geçti" demesinin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Bunun en büyük karşılığının da pazar ve markette kendisini net bir biçimde gösterdiğini belirten Yaman, "Haneyi ‘döndürmekle’ boğuşan kadınlar bunun gayet farkında. Krizin daha sertleşeceği endişesi epeyce yaygın. Mesele şu krizin yarattığı güçlüklerle boğuşan kadınlarla bir araya gelmeli, krizi kadınlarla birlikte düşünmeliyiz” dedi. 
 
‘KADINLAR DUYGUSAL DESTEKÇİ OLDU’ 
 
Yaman, toplumu sert bir biçimde vuran krizlerden sonra ortaya çıkan tabloya ilişkin şöyle konuştu: “Kamusal sağlık harcamalarında kısıntılara gidilmesi, devletin sosyal politikaları zayıflatması da kadınların iş yükünü artırıyor. Çünkü kadın emeği bir ‘tampon mekanizma’ işlevi görüyor. Bu süreçte hem sağlığa erişimi azalıyor hem de bakım hizmetini kadınlara yüklüyor. Açıkçası sosyal politikalar da cinsiyetçi işbölümünü korumak ve güçlendirmek üzere yapılandırılıyor. Örneğin; AKP’nin 2015 yılında Meclise verdiği ailenin korunması konulu önergenin ardından Meclis Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı Aile Dostu Politikalar Raporu bunun çok net bir göstergesi. Kuşkusuz, bu politikalar kadını haneye kapatıp güçsüzleştirirken aileyi güçlendirerek erkek egemenliğini de güçlendirmiş oluyor. Ayrıca; kriz koşullarında kadınların hanenin duygusal destekçisi olması, dert dinlemesi, kendi dertlerini unutması bekleniyor. Örneğin; Asya krizinde Güney Kore hükümeti, kadınları kocalarına ruhsal destek vermeye çağırmıştı. ‘Kocanıza enerji verin’ demişti. Hükümet kadınları, kriz nedeniyle işten çıkarıldıklarında ya da işleri battığında, erkekler üzerindeki etkiyi ve sıkıntıyı azaltmaya ve tampon olmaya çağırıyordu.”
 
'KRİZLE MÜCADELE EDİLMELİ’ 
 
Yaman, son olarak böylesi bir tablo karşısında kadınların hem emeklerine sahip çıkması hem de neler yapması gerektiğine ilişkin, “En temel mesele; krizin kadınları kapitalist ve ataerkil çelişkilerle, sömürüyle net bir biçimde karşı karşıya getirmesidir. İşsizlik, artan yoksullaşma, düşük ücretler, güvencesiz istihdam, enflasyon, bakım yükü, erkek şiddeti… Her biri krizle birlikte kriz öncesi dönemden daha da ağırlaşmış bir biçimde biz kadınların hayatına giriyor. Bu bakımdan kapitalizme ve erkek egemenliğine karşı mücadelenin net bir zeminini de yaratıyor krizler. Bu da, tek başına karşı koyuşlardan ziyade örgütsel bir mücadeleyi zorunlu kılıyor. Bu da sendikalarda, meslek odalarında, siyasal partilerde kadın mücadelesinin öne çıkarılmasını gerektiriyor. Çünkü krizle mücadele kapitalizmle mücadele demek. Krizle mücadele, aynı zamanda krize zemin oluşturan erkek egemenliğiyle mücadeleyi gerektiriyor" diye konuştu. 
 
MA / Necla Demir