Örgü örülen şişler özsavunma aracına dönüşüyor!

  • kadın
  • 09:10 17 Kasım 2018
  • |
img

İSTANBUL - 25 Kasım'da raflarda yerini alacak olan “Örgü Grubu: Tecavüzcüleri İmha Timi” kitabı, kaderini değiştirmeye ant içmiş kadınların örgü grubunun nasıl "tecavüzcüleri imha timi"ne ve örgü ördükleri şişlerin de nasıl bir özsavunma aracına dönüştüğünün hikayesini anlatıyor. 

Derrick Jensen ve Stephanie McMillan’ın yazdığı “Örgü Grubu: Tecavüzcüleri İmha Timi” romanı 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü'nde raflardaki yerini alacak. Basım yılı 2018 olan kitap, Irmak Saraç’ın çevirisiyle Patika Kitap Yayınevi’nden çıkacak. Günün anlam ve önemine binaen raflardaki yerini alacak olan kitaba ise ilgi şimdiden çok yoğun.
 
ÖRGÜ GRUBU 'İNTİKAM TİMİ'NE DÖNÜŞÜR
 
Bir grup kadının örgü örmek için buluştukları bir toplantıda, kadınlardan birinin torununun maruz kaldığı cinsel saldırıyı anlatmasıyla başlayan ve devamında tüm kadınların bir şekilde yollarının bu hikaye etrafında kesişmesini konu alan kitap, aynı zamanda bir özsavunma pratiği olarak karşımıza çıkıyor. Hiçbirinin saldırganı en ufak bir ceza dahi almayan bu 6 kadın, artık canlarına tak etmiş olacak ki durumu değiştirmeye karar verir ve örgü grupları bir anda “Örgü Grubu: Tecavüzcüleri İmha Timi”ne dönüşür. Kısacası intikam süreci başlar.
  
ÖZSAVUNMA ARACI HALİNE GELEN ÖRGÜ ŞİŞLERİ
 
“Brigitte’in devrimci olmak gibi bir niyeti yoktu. Tek istediği, olağanüstü kazaklar örmekti” diyor kitabın bir bölümünde. Kim bilebilirdi ki örgü ördükleri şişlerin bir gün özsavunma aracı haline geleceğini? Kurgusal olarak tasarlanan kitap, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü’nün yaklaştığı şu günlerde, hiç bu kadar üzerinde düşünülemezdi. Kitabı hiç kuşkusuz ki bu kadar merakla beklenilir kılan da kadınların günlük yaşamlarında maruz kaldıkları her türlü şiddet biçimi ve buna karşı özsavunmalarını almaları ya da almak istemelerinden geliyor.
 
'ÖRGÜ GRUBUNUN GAZABIYLA YÜZLEŞİN'
 
Örgü şişleriyle işlenen cinayetler çoğalmaya başladığında ve polis bu olayların arkasında bir erkeğin olabileceğini düşündüğünde, “Tecavüze son verin ya da örgü grubunun gazabıyla yüzleşin” mesajı dikkat çeker. Olaylar ise bundan sonra hiç olmadığı kadar büyür. Böyle bir mesaj etrafında örgütlenen kadınlara her geçen gün yenileri eklenen olaylar zincirinde, polis saldırganları engellemek yerine örgü grubunun peşine düşer. Öyle ki örgü gruplarına artan ilgi, FBI’ı bile harekete geçirir. Haber bültenleri, üç takım örgü şişinden fazla satın alanların derhal yetkililere bildirilmesi gerektiğini söyler. El Kaide örgütü dahi tüm gücünü örgü grubuna karşı mücadeleye adayacağına söz verir. Bu durum karşısında örgü şişleri, tırlarda ele geçirilen kaçak silahlar ve uyuşturucudan da daha tehlikeli olmaya başlar. 
 
KİTABIN BİRÇOK BAŞLIĞI DÜŞÜNDÜRDÜYOR
 
Anlatılan kadın hikayeleri ve verdikleri mücadelenin yanı sıra kitap, kadına yönelik işlenen cinayet ve saldırılarda eril yargı ve iktidarın nasıl tutum takındığı ve bunun karşısında ürettiği meşrulaştırıcı söylemler, iyi hal indirimleri ve daha bir çok başlığı da düşündürtüyor. Yıllardır bu alanda mücadele eden kadın kurumlarının üzerine basa basa durduğu bu bölüm, kitabın kurgusallığına da gölge düşüren cinsten. Kurgu ile gerçeği yan yana düşündürten kısım da tam da bu noktada devreye giriyor. Toplumsal cinsiyet  temelinde hayatları ev, okul, aile, işyeri ve sokaktaki erkek tarafından şekillendirilerek baskı altına alınmaya çalışılan kadınlar, her alanda erkeklerin hedefi haline geliyor. Sokakta "mini etek giydiği"  evde "yemek yapmadığı" için öldürülen, okulda öğretmen ve idarecilerin cinsel saldırısı, iş yerinde mobbinge maruz kalan kadının değil, failin sorgulanması gereken yerde “o saatte orada işi neydi?”, “mini etek giyip ruj sürmeseydi” ya da “tahrik olmama neden oldu” gibi cümleler kuranlara karşı kadınların yaşam hakkına sahip çıkmak için de mücadele içerisinde olması da pek tabi olsa gerek. 
 
KADERİNİ DEĞİŞTİRMEYE ANT İÇMİŞ KADINLAR
 
Hayatın her alanında erkek-devlet şiddetine maruz kalan kadınların şiddete karşı özsavunma biçimleri geliştirmek zorunda kalması ve bu doğrultuda atölyeler düzenlemesi de bundan bağımsız düşünülemez. Şiddet hangi taraftan gelirse gelsin savunulası bir tarafı olamayacağı gibi kadınların bu kadar topyekun bir saldırı karşısında kendisini koruması kadar da masumane bir yöntem olamaz. Kaldı ki Türkiye’de fail erkekler ya "haksız tahrik" ile birkaç yılla kurtulur ya da "rıza" veya "saygın tutum" gibi gerekçelerle "iyi hal indirimi"nden yararlanırken aynı yargı mekanizması kadınların şiddet karşısında kendini savunma zorunluluğunu meşru müdafaa olarak görmüyor. O yüzdendir ki tüm bunları düşünmeye iten bir noktada duran “Örgü Grubu: Tecavüzcüleri İmha Timi” kitabı tüm dünya kadınlarının ortak sorunu ve kendilerine sunulmuş “kaderi” değiştirmeye ant içmiş olanların hikayesi.
 
25 KASIM’DA KİTAPÇILARDA 
 
“Evet, belki şimdilik örgü şişlerimizi rafa kaldırmış bulunuyoruz. Ancak olur ya, onlara tekrar ihtiyaç duyacak olursak, nerede olduklarını biliyoruz” sözleriyle kaderlerini tersine çevirmeyi mücadele deneyimlerinden öğrenen kadınların hikayesine kulak vermek isteyenlerdenseniz kitapçılara bir uğrayın derim.
 
MA / Necla Demir