Av. Torun: Kadına dönük şiddet yasaları eksik ve yanlış

  • kadın
  • 09:01 14 Kasım 2018
  • |
img

İSTANBUL – Türkiye’de kadınlara yönelik şiddete dair mevcut olan yasaların eksik ya da yanlış olduğunu söyleyen Avukat Tuba Torun, bir toplumsal mesele olan kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için yeni düzenlemelere ve uygulamalara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Toplumsal cinsiyet temelinde hayatları ev, okul, aile, işyeri ve sokaktaki erkek tarafından şekillendirilmeye çalışılan kadınlar, bu yıl da toplumun en küçük kesiminden en üst tabakasına kadar her alanda erkeklerin hedefi oldu. Yaşamın her alanında karşılaştıkları baskıyla baş etmeye çalışan kadınlar, aynı zamanda en temel hak olan yaşam hakkına sahip çıkmak için de mücadele içerisinde. Sokakta "mini etek giydiği" için, evde "yemek yapmadığı" için öldürülen, okulda öğretmen ve idarecilerin cinsel saldırısı, iş yerinde mobbinge uğrayan kadın, eril siyaset sahnesinden dışlanarak cezaevinde de işkenceye maruz kaldı. 
 
YASALAR ERKEKLERİ AKLAMAYA DEVAM ETTİ
 
Hayatın her alanında erkek-devlet şiddeti ile karşı karşıya kalan kadınlar, kimi zaman sokaklara çıkarak tepkilerini dile getirirken, kimi zaman ise canlarına artık "tak" ettirilen şiddete karşı savunma biçimleri geliştirmek zorunda kaldı. Neredeyse kadına yönelik şiddetin yaşanmadığı bir günün olmadığı Türkiye’de, fail erkekler ya "haksız tahrik" ile birkaç yılla kurtulurken "rıza" ve "saygın tutum" gibi gerekçelerle "iyi hal indirimi"ne gidilerek adeta aklandı. Aynı yargı mekanizması kadınların şiddet karşısında kendini savunma zorunluluğunu ise meşru müdafaa olarak görülmedi. 
 
Bianet’in kadına yönelik şiddet çetelesine göre, erkekler 2018 yılında en az 183 kadını öldürdü, 54 kadına cinsel saldırıda bulundu, 162 kadını taciz etti, 316 kadına ise şiddet uyguladı ve 279 çocuğa cinsel istismarda bulundu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) kadın cinayetlerine ilişkin hazırladığı rapora göre ise 2018’in ilk 10 ayında 363 kadın öldürüldü. 
 
KADIN CİNAYETİ DAVALARI ‘CİDDİYE’ ALINMADI
 
Adli kurumlarda yapılan hatalar, başlatılmayan işlemler konunun düzgün ele alınmadığını da ortaya koydu. Bu da şiddetin önünün alınmasında ilgili makamların aslında konuyu önemsemediğini gösteriyor. O örnekler şöyle:
 
* Reddettiği erkek tarafından okuduğu okulun bahçesinde öldürülen Helin Palandöken’in Şubat ayında görülen davasında, isim benzerliği hatasıyla duruşmaya yanlış sanık getirildi. İnfaz kurumundaki bu tip dikkatsizlikler, kızının yaşam hakkını savunan aile ve kadın örgütleri başta olmak üzere kamuoyunda tepkiyle karşılandı. 
 
* Eşi tarafından 2016 yılında öldürülen Halide Özpolat’ın geçtiğimiz Mart ayında görülen davasında da mahkeme, sanığı duruşmaya çağırmayı unuttu. Karar çıkacak olan Özpolat’ın davasında duruşma sırf bu ele alış biçiminden dolayı ertelenmiş oldu. 
 
CİNAYET İŞLEYEN FAİL ERKEKLER ‘BULUNAMADI’
 
* Ocak ayında bir kadını öldüren fail erkek bulunamadı.
 
* 3 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Cinayetlerle ilgili soruşturma sürüyor.
 
* Nisan ayında Gaziantep’te 23 yaşındaki Sevda A., çalıştığı işyerindeki bir erkek tarafından öldürüldü, fail hala bulunamadı. 
 
CİNAYETLERE ‘İNTİHAR SÜSÜ’ VERİLDİ
 
* Ocak ayında Urfa’da 8 aylık hamile olan 20 yaşındaki Fatma P., eşiyle tartıştıktan sonra yüksekten düşerek öldü. Fatma P.’nin evinin penceresinden atladığı iddia edildi.
 
* Temmuz ayında yaşanan üniversite öğrencisi Şule Çet cinayetinin üstü ‘intihar’ denilerek örtülmeye çalışıldı. Ancak otopsi raporu açıklanınca, olayın intihar değil, cinayet olduğu ve Çet’in cinsel saldırıya karşı direndiği ortaya çıktı.
 
* Temmuz ayında İstanbul’da 34 yaşındaki Hatice Uzun, evinde asılı halde ölü olarak bulundu. Başlatılan soruşturma sonucu Uzun’un öldürüldüğü ortaya çıktı. 
 
İHMALLER ZİNCİRİ KADINLARIN ÖLÜMÜNE NEDEN OLDU
 
Yargı mekanizmalarının almadığı önlemler sonucu işlenen yine kadınların hedef olduğu cinayetler 2018 yılında da devam etti. Fail erkeklerden kimi cezaevinden kaçarak, kimi koruma kararına rağmen, kimisi de yasaların indirimleri sonucu serbest bırakılarak cinayet işledi. Buna dair kimi örnekler ise şöyle: 
 
* Ocak ayında İstanbul Maltepe’de boşanmak istediği için eşi tarafından tehdit edilen Dilek Çakır’ın çocukları Elif Mina ve Miray Hira, babaları Ali Yardım tarafından pompalı tüfekle öldürüldü. Çocuklarını öldüren baba olay sonrası intihar etti. Dilek Yardım’ın daha önce karakola gidip şikayette bulunduğu, ancak hiçbir işlem yapılmadığı anlaşıldı.
 
* Mart ayında Antalya’da yaşayan Zehra Yılmaz, hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı eşi Hasan Yılmaz tarafından sokak ortasında ruhsatsız silahla öldürüldü. 
 
* Haziran ayında İstanbul’da 10 yaşındaki K.C., dayısının arkadaşı olan Hayri A. tarafından kamusal alanda tecavüze uğradı. Hayri A.’nın bundan önce de çocuk istismarı suçundan 2013 senesinde hüküm giydiği ve denetimli serbestlikten faydalandığı öğrenildi.
 
DİKKAT ÇEKEN DİĞER ÖRNEKLER
 
* Nisan ayında Batman’da 3 çocuğun, dayı ve amcaları tarafından istismara uğradıkları ortaya çıktı, savcılık yayın yasağı getirdi.
 
* 2018 Temmuz ayında Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 392 çocuğun hamile olduğu ortaya çıktı.
 
* Ağustos ayında 6 kadın ekonomik bahanelerle öldürüldü.
 
ÖLDÜRMEK ZORUNDA KALAN VE CEZA ALAN KADINLAR
 
Erkek şiddetine karşı hayatını savunurken öldürmek zorunda kalan kadınların yargılandığı davalar, 2018 yılında da devam etti. Bu kadınların meşru müdafaa davalarında medyaya yansıyan önemli gelişmeler oldu. Bu davalar ise şöyle sıralanabilir: 
 
* Betül Filiz, İstanbul Pendik’te 7 Nisan'da kendisine şiddet uygulayan eşini öldürdü. Betül Filiz, çıkarıldığı hakimlikçe “eşi kasten öldürme suçunun vasıf ve mahiyetinin taksirle öldürme şeklinde değişme ihtimali olduğu, olayın meşru müdafaa kapsamında kalma ihtimali bulunduğu” gerekçesiyle adli kontrol tedbirleri kapsamında serbest bırakılmıştı. Soruşturma savcısının itirazı üzerine yeniden gözaltına alınan Betül Filiz, tutuklandı.
 
* Sistematik şiddet gördüğü kocasını öldüren ve 2017 yılında serbest bırakılan Yasemin Çakal’ın Nisan ayında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nde görülen istinaf duruşmasında, mahkeme ceza verilmesine yer olmadığına dair kararı bozup, 15 yıl hapis cezası verdi. Avukatları kararı temyiz edecek.
 
* Evlendiği günden beri sistematik olarak şiddet gördüğü eşini öldüren Namme Öztürk, 28 aydır tutuklu. Geçtiğimiz Temmuz ayında görülen duruşmada savcılık mütalaasını vermiş, Öztürk’ün “meşru müdafaa” hakkını kullandığını söylemişti. 12 Ekim’de görülen davada ise, Öztürk’e 12 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Mahkeme heyetindeki kadın hakim karara şerh düşerek, beraat kararı verilmesini istedi.
 
* İstanbul Gazi Mahallesi'nde yaşayan Aylin Işık, sistematik şiddet gördüğü eşi Cihangir Işık’ı özsavunma hakkını kullanarak 17 Aralık 2017’de öldürmüştü. Davası halen devam ediyor. Temmuz ayında görülen duruşmasında Işık’ın kendisiyle Bakırköy Cezaevi’nde kalan 4 yaşındaki çocuğu için açılan velayet davasında mahkeme heyeti, çocuğun mal varlığına kayyum atanmasını istedi.
 
* İstanbul’da Beykoz'da 6 Şubat 2017 yılında kendisine defalarca cinsel saldırıda bulunan kayınpederi A.Y.’yi (69), özsavunmasını alarak öldürmesi üzerine hakkında 12 yıldan 18 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan ve 8 ay tutuklu kalan Esma Y., ilk duruşmada tahliye edilmişti. Beraat kararının bozulmasının ardından Ekim ayında yeniden yargılanmasına başlanılan Esma Y., ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Ardından eylemin “ağır tahrik” altında işlediğine kanaat getiren mahkeme, cezayı 18 yıla indirdi. Esma Y.’nin duruşmadaki iyi hal ve tavırlarını takdiri indirim nedeni sayarak 15 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Tutuksuz yargılanacak olan Esma Y., Yargıtay’a itiraz edebilecek.
 
* Isparta’nın Yalvaç ilçesinde kendisine cinsel saldırıda bulunan Nurettin Gider’i öldürmek zorunda kaldığı için müebbet hapis cezası alan, cezası Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi tarafından "Suçun tek başına işlenmediği" gerekçesi ile bozulması ardından Mart ayında yeniden yargılanan Nevin Yıldırım’a tekrar müebbet hapis cezası verildi. Yıldırım için herhangi bir indirim uygulanmamasına kadınlar tepki gösterdi.
 
KADINLAR ŞİDDETE SESSİZ KALMADI
 
Tüm bu örneklerin yanında artan şiddet vakalarına toplumsal tepkiler de giderek büyüyor. Şiddete uğrayan kadınlar sessiz kalmadı, toplumsal tepki ise artarak devam etti. 
 
* İstanbul’da 3 minibüs şoförü tarafından darp edilen Seren Okur’a sosyal medya üzerinden kadınlar #SereninYanındayız etiketiyle destek verdi.
 
* Bahçeşehir Atatürk Anadolu Lisesi’nde yaşanan taciz için ‘Siz de o kadar dar pantolon giymeyin’ diyerek göz yuman müdüre karşı, genç kadınlar okullarında eylem başlattı. Protestoya sosyal medya üzerinden #BaaldaİstismarVar etiketiyle destek verildi, eylemler sonucu müdürün görevden alındığı iddia edildi.
 
* İntihar denilerek üstü örtülmeye çalışılan üniversite öğrencisi Şule Çet için  #ŞuleÇetİçinAdalet etiketiyle sosyal medyada verilen tepkiler sonucu Çet’in failleri tutuklandı. 
 
* İstanbul Kadıköy'de tanımadığı liseli genç kadına yumruk atarak saldıran kişi kadınlardan gelen tepkiler üzerine tutuklandı. Saldıran kişi önce, gözaltına alınmış daha sonra serbest bırakılmıştı.
 
* Şarkıcı Sıla Gençoğlu, fiziksel şiddet gördüğü oyuncu sevgilisi Ahmet Kural'dan şikâyetçi olduğunu söyleyerek, sosyal medya hesabından açıklama yapması üzerine Sıla'ya tüm kadınların destek mesajları da gecikmedi. 
 
‘YASALAR EKSİK VE YANLIŞ YAPILIYOR’
 
Yargının, kadın cinayetleri davalarında verdiği kararlarda erkek adalet mekanizmalarını işletmeye devam ettiğini söyleyen Avukat Tuba Torun, kadın cinayetlerinde artış yaşanmasının tesadüf olmadığını belirtti. 
 
Yaşanan artışın ise, iki nedeni olduğunu belirten Torun, “Birincisi yasaların eksik ve yanlış yapılıyor olması, ikincisi siyasilerin tarzı, tutumu ve söylemleridir. Bu doğrultuda son yıllarda kadınların kazanılmış haklarına dahi bazı saldırıların olduğunu görüyoruz. Örneğin bunların önüne geçmek için bazı tasarıları talep ederken, Müftülük Yasası bir gecede geçti” dedi.
 
‘CANAVARCA HİSLE ÖLDÜREN ERKEKTEN AYRI TUTULMALI’
 
Av. Torun, yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadınlara verilen ağır cezaları da hatırlatarak şunları söyledi: “Yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadınlar da var bu ülkede. Bizler o davaları takip ediyoruz. Adalet tektir ve herkese eşit uygulanır. Yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadınların, tasarlayarak cinayet işleyen bir erkekle aynı muameleye tabi tutulduğunu görüyoruz. Burada bir fark olmalı. Kadınlar ikincil konumda oldukları için yaşamlarını yitiriyorlar ve böyle bir saldırı ile karşı karşıya kaldıklarında meşru müdafaa olarak öldürmek durumunda kalıyorlar. Burada o ikincilliğin kadınla erkek arasındaki eşitsizliğin dikkate alınması muhakkaktır. Yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadınları serbest bırakalım demiyoruz fakat bunun hunharca ve canavarca bir hisle öldüren erkekten ayrı tutulması ve farklı değerlendirilmesi gerekir.”
 
‘CİNAYETİN İYİ HALİ HAKSIZ TAHRİKİ OLMAZ’
 
Hukukçular olarak üzerine basa basa durdukları haksız tahrik indirimlerinin kaldırılması taleplerinin her defasında görmezden gelindiğini belirten Torun, “Eğer mağdur kadınsa ve bir cinayet işlenmişse, kadına yönelik şiddet söz konusuysa, o indirimlerin uygulanmayacağını buna ilişkin bir kılavuz yasaya konulması gerektiğini ısrarla istiyoruz. Şiddetin, cinayetin iyi hali haksız tahriki olmaz. Aşırı sevgi indirimi, cinnet geçirdi de öldürdü, namus cinayeti bunların hepsi cinayeti meşrulaştırmaya yönelik sebeplerdir. Biz bu meşrulaştırmalara karşıyız. Öldürülen kadınlara ‘intihar etti’ süsü de verilmeye çalışılıyor. 
 
Örneğin, bir davamız vardı. 29 yerinden bıçaklanarak öldürülmüş bir kadın sonra da balkondan aşağıya atılmış. ‘Bir kadın kendini bıçaklayabilir ve balkona kadar yürüyüp kendini aşağıya atabilir, bu mümkündür fiziken’ şeklinde bir bilirkişi raporu geldi. Burada sadece mahkeme heyeti de değil, bilirkişilerden Adli Tıp’a kadar topyekün şekilde ya da eşleri barıştırmaya çalışan polislerine kadar tamamımız psikologlar, avukatlar dahil bunlardan sorumluyuz” sözleriyle tepki gösterdi.
  
‘ŞİDDET ARTTI ÇÜNKÜ YASALAR UYGULANMIYOR’
 
Kadın cinayetleri ve şiddetin tekrarlanmaması adına ekstra düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade eden Torun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’de aile içi şiddetle ilgili önemli kararlarından biri olan Opuz kararını hatırlattı. 
 
Torun, “Bu düşünce belki de AİHM’nin Türkiye hakkında verdiği en önemli kararlardan biri. Karar, ‘kadına yönelik şiddet aile içi meseleden ibaret değildir, kadına yönelik şiddet bir toplumsal meseledir ve siz bunu çözmek için devlet olarak yasal düzenlemeleri olabildiğince en iyiye çıkarmak zorundasınız. Bunun için hem yasal anlamda hem de teamülde en iyi uygulamaları gerçekleştirmek zorundasınız’ diyen bir karar. Bu sebeple Türkiye’ye ceza verilmişti. Bu karardan hareketle İstanbul Sözleşmesi yapıldı. O sözleşmenin özelliği önleyici tedbirleri başa koymasıydı. Suç gerçekleşmeden suçun önüne geçebilecek tedbirleri almaktı amaç. İstanbul Sözleşmesi, 2012 yılında imzalandı ama hala tam olarak uygulanmadığını sık sık dile getiriyoruz. Bu sözleşmeden yine esinlenerek yapılan bir kanun var o da 6284 sayılı Kadın ve Ailenin Korunması Yasası’ydı. Koruma kararı dediğimiz önlemsel kararlar, bu kanuna dayanarak hiçbir delil aranmaksızın kadının beyanı esas alınarak 24 saat içinde talep edilen koruma kararlarıdır. Bu kanunlar tamamen kadına yönelik şiddeti ve cinayeti önlemeye yönelik kanunlardır. Gerçek manada uygulanması gerekir. Kadın cinayetleri ve şiddet niçin arttı deniliyor arttı çünkü uygulanmadı” sözleriyle dikkat çekti.
  
‘ŞİDDETSİZ YILLARIMIZ OLSUN’
 
Torun son olarak yaşanan bu pratiklere karşı kadınların ses çıkarmaktan vazgeçmediğini söyleyerek şu çağrıda bulundu: “25 Kasım tarihte Mirabel Kardeşleri andığımız bir haftadır. Diktatör yönetime başkaldırdıkları için şiddete uğradılar, cinsel saldırı ve sonrasında da öldürüldüler. Buradan hareketle kadınların toplumda bir eşitlik elde etmek için neleri feda edebilecekleri noktasında mücadelelerine tarihsel bütün olaylarla rastlamak mümkün. Bizim de o kardeşlerin arkasından mücadelelerini devam ettirebilmemiz bu anlamda çok önemli. Bir nevi anmaktır o haftada olmak, desteklemek ve katılmak. Bu sebeple kadınların sokakta olmalarını ve kadın mücadelemize destek vermelerini isteriz. Umarız ki önümüzdeki yıllar şiddetsiz yıllar olsun."
 
MA / Necla Demir