Kadınlar ‘krizin sosyal hava yastığı’ mı?

  • kadın
  • 09:04 19 Ağustos 2018
  • |
img
İSTANBUL - Kriz dönemleri, hem karşılıksız emek olarak görülen hem de ücretli çalışan kadınlar için sorunlar tavan yapıyor. Türkiye'deki kriz de akıllara, Alman Kalkınma Uzmanı Christe Wichterich’in “Kadınlar krizin sosyal hava yastığıdır” sözünü getiriyor. 
 
Ekonomik durumun sarsıldığı, ücretlerin hızla düştüğü, güvenceli işlerin yerini esnek, güvencesiz ve geçici işlerin aldığı kriz dönemleri, hem karşılıksız emek olarak görülen hem de ücretli çalışan kadınların en çok sıkıntıya girdiği dönem olarak karşımıza çıkıyor. Kriz dönemlerinde sağlık, eğitim ve kamusal olarak sağlanan hizmetlerdeki kesintiler nedeniyle kadınların hane içi sorumluluklarının arttığı bilinen bir gerçekken; çocukların, yaşlıların ve hastaların bakımının önemli ölçüde kadınların karşılıksız emeği ile sağlandığı da diğer bir gerçeklik. 
 
Kriz dönemlerinde kadınların karşılıksız emeklerinin hacminin genişlediğini ve bunun yansımasını evlerinde daha fazla iş yapmak zorunda kalmalarından biliniyor. Erkeğin işsiz kalması sonucu azalan hane gelirine karşı “aileyi” ayakta tutmak için evdeki üretim faaliyetlerini daha da yoğunlaştırmak zorunda bırakılan kadının, bununla kalmayıp hanenin bütçe açığını kapatabilmek için evde kazanç sağlayacak işlere yönelmesi bu nedenledir. 
 
İLK GÖZDEN ÇIKARILANLAR KADINLAR 
 
Hane içinde karşılıksız emeği sömürülen kadın yaşanan krizden böyle etkilenirken, ücretli çalışan kadınların da krizden doğrudan etkilendiklerini söylemek mümkün. Bu kadınların bir kısmı işten çıkarılırken diğer kısmı ise iş arayıp da bulamaz hale getirilir. Çünkü kriz toplam ücretin azalmasına neden olur ve üretemeyen fabrikalar artık işçi aramaz. Aramadıkları ve ilk olarak gözden çıkardıkları ise kadınlar olur. Bu elbette kapitalist ve ataerkil düzen sisteminde kadına biçilen rol ve misyondan bağımsız değil. 
 
HEDEF HEP KADIN 
 
İşten en erken çıkarılanların kadınlar olması, onların vasıfsız olarak görülmeleri ve kıdemlerinin az olması ile ilişkilendirilse de asıl olan kadınların işsiz kaldıklarında sessizce evlerine dönmesi ve orada gözden kaybolmasının istenmesiyle alakalı. Çünkü bu durum iktidarlar üzerinde erkeklerin işsiz kalması kadar baskı yaratmaz. Öyle ki bu durum iktidarın, devletin ve daha geniş çerçevede erkek egemen sistemin devamlılığı konusunda “gücüne” ihtiyaç duyulan erkekliğin devamlılığını sağlamayla mümkün olacaktır. Bu bilindiğinden hedef hep kadın olur. Karşılıksız ve görünmeyen emeğin kriz zamanlarında dahi böyle bir seyir izlemesinin nedeni doğallaştırılmış olması, değersiz ve ekonomi dışı görüldüğü içindir ki bu da en çok “kadına” yakışacaktır. 
 
KRİZ ZAMANLARINDA ŞİDDET ORANININ ARTMASI
 
Emek piyasasına erkeklerden daha az katılmak zorunda bırakılan ve istihdam oranları düşük olan kadınların kriz dönemlerinde karşılaşacakları bir diğer muhtemel olgu ise ev içi şiddet oranının artması. Son yıllarda artan oran bir yana böylesi süreçlerde erkeğe, krizden kaynaklanan sorun ve bunalımlarını çözmek noktasında  “reva” görülen anlayışa da kapı aralıyor. Bunun örnekleri ise şimdiden görülmeye başlandı. Krizin ilk ortaya çıktığı günlerde borcunu ödeyemeyen bir kişi eşini ve çocuğunu öldürdü. Tefeciye borcunu ödeyemeyen erkek ise “öfkesini” eşine ve çocuğuna yani kendisinden daha güçsüz olana yöneltti. Medya ise hep tanıdık “cinnet getiren koca” başlıklarıyla durumu adeta meşrulaştıran yerden baktı. Krizden kaynaklanan gerginlik ve bunalım karşısında yönetici ve patronlara yöneltilemeyen öfkenin, kadın ve çocuklara yönelmesi elbette ki tesadüf değil. Ekonominin iyi olduğu zamanlarda bile kadın düşmanı politikalarından vazgeçmeyenler için kriz adeta “bahane”.
 
KADINLAR MÜCADELE ETME KARARLILIĞINDA
 
Yaşanacakların faturasının kadınlara kesileceğini şimdiden öngören ve bu konuda deneyimli olan kadın hareketleri bunun kabul edilemez olduğunda hemfikir. Öyle ki geçtiğimiz gün Kadın Meclisleri, “Krizin sonuçlarına karşı kadınlar yalnız değildir” başlığıyla yazılı açıklama yaparak tepki gösterdi. “Krizin sebebi kadınlar değil, neden sonuçlarını biz yaşayalım?” diyen kadınlar, kriz bahanesiyle işten çıkarılma, erkekler tarafından şiddete uğrama tehdidi altında olan ve geçim yükü omuzlarına yüklenen tüm kadınlarla birlikte mücadele etme kararlılığında. Ülkenin en zor zamanlarında dahi sokağa çıkmış ve çıkmaya devam edecek olan kadınlar, ülkenin ekonomik gidişatının kendilerini olumsuz etkileyeceklerini düşündükleri için de onu değiştirme zorunluluğu hissediyor.  
 
'KADINLAR KRİZİN SOSYAL HAVA YASTIĞIDIR'
 
Tüm bu tablo karşısında Alman kalkınma uzmanı ve kadın hareketi aktivisti Christe Wichterich’in “Kadınlar krizin sosyal hava yastığıdır” sözünü hatırlatmanın tam zamanı. 2009 yılında Türkiye’ye sempozyuma katılmak amacıyla gelen ve benim de üniversite yıllarıma denk gelen süreçte karşılaştığım bu cümle, içinde bulunduğumuz ekonomik durumun kadınlara etkisini özetler nitelikte. Kaza yapan araçtakileri nasıl ki hava yastığı kurtarıyorsa, kriz zamanında da kadının üstlendiği rol ve yaptığı işlerin “evi” kurtaracak boyutta görülmesi böyle bir tanımlama yapmayı doğalında getirir. Kuşkusuz ki aktivist Wichterich’in böyle bir cümleyi kurmasındaki amaç toplumsal cinsiyet rollerine bir gönderme. Kadının emek piyasasındaki konumu ve yaptıklarına karşı “güçlü” ve bir o kadar “imgesel” bir tanımlama. Gerçek olan şu ki kadınlar,  ne kadar derinlikli yaşanırsa yaşansın tüm krizlerinden üstesinden gelecek pozisyonda. Bu ister ekonomik kriz olsun, ister siyasal, ister erkeklik krizi…
 
MA / Necla Demir