Mekana feminist açıdan bakan kitap: İstanbul’da Bekar Kadın Olmak

  • kadın
  • 09:05 15 Temmuz 2018
  • |
img
İSTANBUL - Farklı sınıfsal ve kültürel konumlardan bekâr kadınların yaşadıkları deneyimler, “İstanbul’da Bekar Kadın Olmak” adıyla kitaplaştırıldı. Kitabın yazarı Ceren Lordoğlu, görüştüğü kadınların yaşadıkları baskı ve sınırlamalara karşın mekanla ilişkili olarak yaşadıkları özgürleşme ve güçlenme hali için “ilham vericiydi” dedi. 
 
Yazar Ceren Lordoğlu’nun “İstanbul’da Bekar Kadın Olmak” isimli kitabı, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Çalışmasında mekâna, feminist açıdan bakan Lordoğlu, İstanbul’da farklı sınıfsal ve kültürel konumlardan bekâr kadınların bu meseleyle nasıl baş ettiklerini inceliyor. Kitap, toplumsal cinsiyet rolleri ile baş etmeye çalışan bu kadınların nasıl taktikler geliştirdikleri, arkadaş, aile, komşuluk, mahalle ilişkilerini nasıl kurdukları ve kendilerini bu kıskaç altında nasıl hissettiklerini konu ediniyor.
 
“Mekanın feminist okumaları”, “Değişen aile ve bekar kadınlar”, “Kadınların seslerinden bekar olmak”, “Mahalle güvenlik çemberi mi ahlak bekçisi mi?” ve “Kadınların kentsel kamusal alanda fiziksel güvenlikle ilgili korkuları” başlıklı beş bölümden oluşan kitap, bekar kadınların mahalle baskısından kaynaklı karşılaştığı zorluklara ve bu zorlukların üstesinden gelme hikayesine yer veriyor. Aynı zamanda İstanbul gibi kozmopolit bir kentte bekar yaşayan hemen her kadının başından geçmese bile toplumsal kalıplara bağlı olarak düşünmek zorunda kaldığı “korku” ve “acabaları”na da kapı aralıyor.  
 
Yazar Ceren Lordoğlu, Kitabın yazılış hikayesine dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
Sizi “İstanbul’da Bekar Kadın Olmak” kitabını yazmaya iten nedenler ne? 
 
Kitap, 2016 yılında tamamladığım doktora tezinden yola çıkarak hazırlandı. Kitaplaşarak, sınırlı bir akademik çevre dışında da okunma ve tartışılma ihtimali taşıması benim açımdan motive edici oldu. Özel olarak neden bekar kadınları seçtiğimi soracak olursanız, daha kişisel bir yanı olduğunu söyleyebilirim. Çocukluğumdan beri ailemde farklı kuşaklardan bekar kadınları gözlemleme imkanı buldum: Boşanmış, dul, hiç evlenmemiş… 
 
Daha sonra hayatımın farklı dönemlerinde ben de bekar bir kadın olarak yaşadım. Dolayısıyla bekar kadın olarak yaşamanın aile ile yaşamaktan, aile üyesi olmaktan özellikle de mekânla ilişkili boyutuyla farklı bir deneyim olduğunu seziyordum. Bu sosyal grup üzerine çalışmanın kişisel gözlemlerim ve biriktirdiklerimle de ilgili bir tarafı olduğunu söyleyebilirim.
  
 Çeşitli kodlarla hayatımızın her alanında karşılaştığımız toplumsal cinsiyet rollerinden biri de kadına yüklenilen rol ve sorumluluklarken aynı zamanda onun “bekar, bakire oluşu vs…” en çok konuşulan konuların başında geliyor.  Genel anlamıyla Türkiye’de kadın olmak ne anlam ifade ediyor? Özelde de toplumsal kalıpların dışına çıkmış kadınları düşünecek olursak…
 
Türkiye’de kadın olmanın ne ifade ettiği sanırım pek çok kesim için farklı anlamlara sahip. Dolayısıyla genel bir cevap verebilmek zor. Araştırma sırasında temel olarak odaklandığım, birbirinden farklı sınıfsal ve kültürel özelliklere sahip kadınların mekanla ilişkili yaşadıkları sınırlılıkları ve aynı zamanda bunlarla baş etme yöntemlerini görünür kılmaktı. Bu sırada kadınların deneyimleri arasındaki farklılık ve ortaklıkları görmenin peşine düştüm. Görüştüğüm tüm kadınlarda farklılık gözetmeden ortaklaşan konu, güvenlikle ilgiliydi. Gelir durumu ölçüsünde nerede oturacağını seçebilme imkanına sahip kadınlardan; evin geçimini aile desteği ya da sosyal yardım olmadan geçici işlerle ve çocuğuna bakarak sağlamaya çalışan gecekonduda yaşayan kadına kadar tümü farklı şekillerde yaşadıkları ortamların güvenli olmayan yanlarına işaret ettiler. Ahlaki, ekonomik, erkek şiddetiyle ilişkili konularda bekar kadın olarak yaşamanın güvenli olmayan hallerini anlattılar. Dolayısıyla kadın olarak kentte güvende olmama hali, ortak paydaydı. 
 
Kadınlar, Türkiye ve dünyada kadını aile kurumu içine hapseden anlayışın yansımalarını yaşıyor diyebilir miyiz? Tek başına bir birey olma gerçekliği mevcutken, aile içinde bir yerde konumlanmasını nasıl yorumlamak gerekir?
 
 Aile olmama hali, kadınların ailelerinden, yaşadıkları çevreye kadar farklı bulunan bir konum. Bu farklı olma haliyle baş etmek için kadınların geliştirdiği bazı taktikler var.
 
Bu sorunuza çalışmayla ilişkili olarak cevap verebilirim. Görüştüğüm kadınların bazıları ayrı eve çıkmalarını başta ailelerine, sonra da çevrelerine gerekçelendirme ihtiyacı duyduklarından söz ettiler. Aileden ayrı eve çıkabilmek için çalışma ya da okumayı bahane edip, şehir değiştirenler vardı. Ya da evin geçimini sağlamasına rağmen, evlenmeden ayrı eve çıkmayı ataerkil kültürel sebeplerle gündeme getiremeyeceklerini anlatanlar oldu. ‘Ekonomik kısıtlamaları düşünmeden nerede oturmak istersiniz?’ sorusuna çoğunlukla “rahat edebileceğim yerler” yanıtı aldım. 
 
Bu “rahat edeceğim yer” bildiğim ve anladığım bir ifadeydi. Aslında aile olmama halinin çevreleri tarafından tedirgin edici bulunması ve bu tedirginliğin onlara yansımasının ifade edilişiydi. Dolayısıyla aile olmama hali, kadınların ailelerinden, yaşadıkları çevreye kadar “farklı” bulunan bir konum. Bu farklı olma haliyle baş etmek için kadınların geliştirdiği bazı taktikler var. 
 
Kitapta “Türkiye’de sosyal politikaların görmediği bekar kadınlar” bölümü mevcut. İktidarın sosyal politikalarında kadını nasıl gördüğü ve bu bağlamda kadını aile içine hapseden yerde durduğu görülür. Bekar kadın bu başlık altında nasıl irdelenebilir?
 
Türkiye’deki sosyal politikaları toplumsal cinsiyet açısından değerlendiren, eleştiren önemli çalışmalar var. Bekar kadınlar özelinde baktığımızda “dul kadınlar” dışındaki bekar olma halini devletin sosyal politikalarında görmüyoruz. Oysa aile araştırmalarında, dağılmış aile oranları yıllar içinde giderek artan bir tablo sunuyor. Bununla birlikte bir yandan pek çok sorunu aile içinde çözme arayışındaki devlet politikaları, diğer yandan da ekonomik anlamda zayıflayan ailenin dayanışmacı yapısı çözülme işaretleri verirken, bekar kadınların ihtiyaçları karşılıksız kalıyor. Mekanla ilişkili olarak, kadınlar aileleriyle olan ya da olmayan dayanışma ilişkileri üzerinden ihtiyaçlarını karşılamak üzere kimi yol ve yöntemler bulmaya çalışıyorlar. Ailelerinin bakım desteğini sağlamak üzere onlarla oturmak ya da yakın oturmaktan, çocuklarının bakımı için yılın belli dönemleri özellikle anneleriyle aynı evde yaşamaya kadar bir dizi formül yaratmaya çalışıyorlar. Bunu sağlayamayanlar ise daha sert bir biçimde hayatı sürdürme çabasında oluyor. 
 
 Bekar olmaktan kaynaklı kadınların sorunlarının başında mahalle ve yaşam alanlarında karşılaştıkları geliyor. Buradaki mahalle, kadınlar açısından  “güvenlik çemberi” mi “ahlak bekçisi” mi? 
 
 
Yaşam tarzı ile kadınlar, mahalle genelinden farklılarsa görebilecekleri baskı karşısında kimi taktikler geliştiriyorlar ve mesafe kuruyorlar. Bir yandan güvenliğe duydukları ihtiyaç, diğer yandan da mahallenin güvenlik ağının dışında kalmamak için ölçülü bir mesafe geliştiriyorlar.
 
Araştırma sırasında gözlemlediğim, aslında mahallenin her ikisi de olabildiğiydi. Elbette İstanbul’da birbirinden çok farklı türde mahallelerle karşılaşıyoruz. Hepsi için aynı değerlendirmeleri yapmak mümkün değil. Ancak görüştüğüm kadınların mahalleyi bir yandan güvende hissettikleri, başlarına gelebilecek herhangi bir olumsuz durumda kol kanat gerebilecek ilişkiler ağı olarak tarif ettiklerine tanık oldum. 
 
Özellikle de küçük çocuğu olanların, mahalle ortamının güvenlik sağlayıcı gözetleyen haline ihtiyaç duyduklarını anladım. Kimi yerlerde bu dayanışma ağı, çocuk bakımı için destek dahi sağlayabiliyor. Öte yandan bekar kadınlar mahallelerde merak konusu, bu merakla da gözetlenen, dikkat edilen kişiler. Bu merak biraz da “farklı” olan, aile olmayan hakkında bilgi toplamayı gerektiriyor. Kapıcı ile bilgi almak, gözlemlerden yola çıkarak fikir sahibi olmak, taşınma sırasında eşyalardan ipuçları bulmak. Eğer yaşam tarzı ile kadınlar, mahalle genelinden farklılarsa görebilecekleri baskı karşısında kimi taktikler geliştiriyorlar ve mesafe kuruyorlar. Bir yandan güvenliğe duydukları ihtiyaç diğer yandan da mahallenin güvenlik ağının dışında kalmamak için ölçülü bir mesafe geliştiriyorlar. 
 
“Merhaba”yı eksik etmiyorlar ama komşu ziyareti yapmıyorlar. Tekrar sorunuza dönecek olursam, yaptığım görüşmelere dayanarak söyleyebileceğim mahallenin hem güvenlik çemberi, hem de ahlak bekçisi olduğu. 
 
Araştırma sonucunda ortaya çıkan kitap, ne gibi deneyimler elde etmenize neden oldu?
 
Kadınların yaşadıkları baskı ve sınırlamalara karşın, bekar yaşama deneyiminin onları güçlendirdiğini gözlemledim. Bu durumun çoğunlukla görüşmelerin başında çok farkında değillerdi. Bana anlattıkları konut değiştirme öyküleri, bir anlamda yaşam öyküleriydi de. Dolayısıyla yaşamlarındaki mekanla ilişkili deneyimlerini aktarırken, görüşme sonunda tüm bu değişimlerden neleri başarabildikleri ve yeni bir yaşamı tek başlarına nasıl kurduklarını fark ederek kendi güçlenmelerinin de farkına vardılar. Anlatımlarında, mekanla ilişkili olarak yaşanan özgürleşme ve güçlenme hali ilham vericiydi.
 
MA / Necla Demir