‘Çocuk Koruma Sistemi'ni hayata geçirin’

  • kadın
  • 09:04 10 Temmuz 2018
  • |
img

İSTANBUL - Cinsel şiddet ve istismar olaylarının temelinde güç ve iktidar mekanizmalarının yattığını söyleyen CŞMD gönüllüsü ve çocuk hakları aktivisti Efsun Sertoğlu, idam ve hadımın istismarı durdurmak yerine arttıracağını belirtti. Hilal Esmer de, "Çocuk Koruma Sistemi'ni hayata geçirin" çağrısında bulundu. 

Çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet vakalarında yaşanan artışa tepkiler gelmeye devam ediyor. Yıllardır bu alanda çalışma yürüten ve konunun yakından takipçisi olan Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği (CŞMD) çözümüm idam ve hadım olmadığını düşünüyor. İstismardaki artışın nedenlerini ve buna karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğini CŞMD gönüllüsü ve çocuk kakları aktivisti Efsun Sertoğlu ve CŞMD gönüllüsü feminist aktivist Hilal Esmer ile konuştuk. 
 
İSTİSMAR ARTIŞININ NEDENLERİ 
 
Cinsiyetçilik, türcülük gibi güç mekanizmaları arasındaki ilişkiyi görünür kılmaya çalıştıklarını söyleyen Efsun Sertoğlu, “Ayrımcılık ve şiddet üreten dilden sözlü tacize, cinsel istismardan eziyet ve cinayetle sonuçlanan tüm cinsel şiddet biçimlerinin mevcut sistemin ürettiği bu güç mekanizmalarından beslendiğini; cinsel şiddet eylemlerinin münferit olaylar olmadığını, sistematik şekilde gerçekleştiğini her fırsatta vurguluyoruz. Cinsel istismar olaylarının artmasının temelinde de güç ve iktidar mekanizmaları, eşitsizlik, hak odağından uzaklaşan sosyal yapılanma var. Bu nedenle, eşitsizlik ve ayrımcılıkla yüzleşip mücadele etmeden cinsel şiddetle mücadele etmek mümkün değil” dedi.
 
‘ERKEKLİK YÜCELTİLDİKÇE ŞİDDET ARTAR’
 
Cinsel istismarın çözümünün hadım ve idam olamayacağının altını çizen Sertoğlu, şöyle devam etti: “Cinsel istismarın hormonlarla, kontrol edilemeyen arzularla ve bedenlerle ilgisi yoktur. Failler, hormonlarını kontrol edemedikleri için değil, toplumda ‘güçsüz, aciz, çaresiz’ olarak tanımlanan bireyler karşısında güçlerini kanıtlamak, onlar üzerinde hakimiyet kurmak ya da onları cezalandırmak gibi saiklerle şiddet uygular. Toplumun ‘güçsüz’ diye tanımladığı gruplar, genellikle çocuk ve kadınlardır. Dolayısıyla, şiddete maruz bırakılan grupların özellikle çocuk ve kadınlar olması tesadüf değildir. Cinsel istismar faillerinin büyük kısmı erkektir. Bu oran, bize önemli bir şey söyler. Toplumda erkeklik yüceltildikçe güç ilişkileri ve eşitsizlik belirginleşir, şiddet ortaya çıkar. Kimyasal hadım gibi bir yöntemle şiddetin önüne geçileceğini düşünmek büyük bir yanılgıdır.” 
 
‘İDAM VE HADIM İSTİSMARI ARTTIRIR’
 
Cinsel istismarın cezaların arttırılarak da önlenemeyeceğini dile getiren Sertoğlu,  gereğinden fazla ağırlaştırılmış cezaların hukuken gerçekçi ve uygulanabilir olmadığını ve idam cezasının da cinayetleri durdurmak yerine aksine arttıracağı görüşünde. Sertoğlu, “Asıl konuşmamız gereken, cezaların artırılması değil; faillerin ne kadarının yargılandığıdır. Cinsel istismar vakalarının ortaya çıktığı, çocukların beyan verdiği durumlarda dahi vakaların üzerinin kapandığı, faillerin korunduğu bir toplumsal ortamda hadım, idam gelse ne olur? Bir diğer konu da yargıya taşınan vakaların nasıl ele alındığı, ne kadarının yasada belirtildiği şekilde ceza aldığıdır. Kamuoyu hadım ve idam talebinden acilen vazgeçmeli, koruyucu-önleyici tedbirlerin alınmamasına, vakaların yargıya taşınmamasına ve cezasızlığa karşı ortak bir ses yükseltmelidir” önerisinde bulundu. 
 
‘CİNSEL ŞİDDET ÖNLENEBİLİR’ 
 
Cinsel şiddetin toplum içinde öğrenilen bir olgu olduğu gibi önlenebilir olduğuna da vurgu yapan Sertoğlu, şiddeti önlemenin mümkün olduğunu belirterek, yaptıkları çalışmalara ilişkin şu bilgileri verdi: “Mücadelemizi ve çalışmalarımızı yalnızca cinsel şiddet vakalarına müdahale biçimleri, hukuki süreçler, destek ve danışmanlık mekanizmaları gibi konularla sınırlı tutmuyoruz. Yanı sıra, cinsel şiddete karşı koruyucu-önleyici çalışmalar yapıyor ve şiddeti önleyici politika ve hizmetlerin oluşturulması için savunuculuk faaliyetleri yürütüyoruz. Cinsel istismara karşı yürüttüğümüz koruyucu-önleyici çalışmaların temelindeyse çocukları değil, çocukların haklarını korumak var. Toplumdaki tüm yetişkinlere, çocukların haklarını korumakla yükümlü olduklarını hatırlatmaya ve bu hakları korumanın ne anlama geldiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede şimdiye kadar ebeveynler, eğitimciler, ruh sağlığı çalışanları, avukatlar, sosyal çalışmacılar, kamu çalışanları gibi farklı gruplara seminerler, atölyeler ve eğitimler yaptık. Bu çalışmaları yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ile işbirliği halinde yürütmeye devam ediyoruz. Eğitimlerin yanı sıra, koruyucu-önleyici görseller, içerikler ve materyaller geliştiriyoruz."
 
‘BÜYÜK BİR VAKİT VE ENERJİ KAYBI’
 
İktidarın cinsel istismar ile çocuk ve kadın cinayetleri gibi konularda aynı söylem etrafında dönüp durmasındaki ısrarını, “büyük bir vakit ve enerji kaybı” sözleriyle yorumlayan feminist aktivist Hilal Esmer de, bu vakit kaybının aynı zamanda şiddet vakalarının ve cinayetlerin önünü açtığını söyledi. Esmer, iktidarın hazırlamış olduğu, “Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi”nin mevcut olduğunu ve bu belgede “erken uyarı sistemi, koruyucu ve destekleyici çalışmalar, kurumlar arası işbirliği ve koordinasyon” gibi pek çok konunun ayrıntılı şekilde yazılmasına rağmen belgenin uygulamaya geçirilmediğini dile getirdi. Devletin imzaladığı Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi (CEDAW) ve İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmeler ve bu sözleşmelerle verdiği taahhütlerin varlığına da dikkat çeken Esmer,  iktidarın konunun asıl muhataplarını dikkate almadığını belirterek, "Halbuki feminist ve çocuk hakları hareketinin yılların birikimiyle oluşturduğu kıymetli tespitler, öneriler ve yol haritaları var. Eminiz iktidarın kendi kadroları içinde de bu çalışmaları layığıyla yürütecek kişiler vardır. Toplumun tümünü, en çok da çocukların yaşamını ilgilendiren cinsel istismar gibi bir konuda sivil toplumla işbirliği yapmak, ortak akılla hareket etmek, birlikte mücadele etmek oldukça önemli. Bu birliktelik hızlı ve etkili şekilde yol almamızı sağlayacak. Ancak hala, toplumda infial yaratan hemen her olayın ardından, hükümet kanadından aynı vasat söylemleri duyuyoruz. İktidarın şu anki yaklaşımını da elbette iyi niyetli ya da sonuç alma açısından olumlu görmüyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
TOPLUMA ÇAĞRI
 
“Değişim benimle başlar” sloganıyla konuya ilişkin toplumun tüm bileşenlerine çağrıda bulunan Esmer, hak temelli yaklaşımla ayrımcılık ve şiddet üretmeyen dil ve davranışları benimsemek gerektiğine vurgu yaptı. Esmer,  sözlerini şöyle sürdürdü: “Ailede, sosyal çevremizde, toplumda öğrendiğimiz iletişim biçimini unutup yeniden öğrenelim. Toplum ve yasalar biz dönüştükçe dönüşecek. Biz kendimizi sorgulamadıkça dilimizi, algımızı ve davranışlarımızı dönüştürmedikçe, yasalar ne olursa olsun olumlu sonuçlarını pratik edemeyeceğiz. Tıpkı şu anda edemediğimiz gibi. Cinsel istismar ve cinsel şiddetle ilgili algımızı, yanlış inanışlarımızı gözden geçirelim. Şiddet türleri ile aralarında hiyerarşi kurmadan mücadele edelim. Şiddet davranışlarının her türünün karşısında olalım, ses çıkaralım, tepki verelim. Ancak bu tepkiyi verirken sorumlu davranalım; şiddetin, yanlış inanışların yeniden üretilmesine, linçe ve kısasa kısas anlayışına bir de biz katkıda bulunmayalım. Yetkililerden ise alanda çalışan aktivistlere, sivil toplum örgütlerine ve meslek odalarına kulak vermelerini ve ivedilikle ‘Çocuk Koruma Sistemi’nin hayata geçirmelerini talep ediyoruz.” 
 
MA / Necla Demir