HDP'li Ertan: Çocukların vebali önergeyi reddedenlerde

  • kadın
  • 12:57 4 Temmuz 2018
  • |
img
ANKARA - Çocuklara yönelik istismara dair geçtiğimiz yıl verdiği araştırma önergesi AKP ve MHP'nin oylarıyla reddedilen HDP Milletvekili Bedia Özgökçe Ertan, o günden bu yana istismara uğrayan çocukların vebalinin önergeyi reddedenlerde olduğunu söyledi. 
 
Son yıllarda artış gösteren çocuk istismarının son kurbanı Ankara’da, 22 Haziran günü kaybolduktan bir hafta sonra cansız bedeni toprağa gömülü halde bulunan 8 yaşındaki Eylül oldu. Cinsel istismara uğradığı belirlenen Eylül’ün ardından Ağrı’da kaçırılan 3 buçuk yaşındaki Leyla'nın da cansız bedenine ulaşılırken, ülke Hatay, Siirt, Van ve Diyarbakır’dan gelen yeni kayıp haberleri ile sarsıldı. Çocukları cinsel istismardan korumaya yönelik adımlar atmaktan bu güne kadar uzak duran AKP’nin, yaşanan bu olaylar sonrası vaadi Meclis’in çalışmaya başlamasıyla birlikte cinsel istismar yasasının çıkarmakla birlikte idamın gündeme getirilmesi oldu.
Ancak son seçimlerde Van’da Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) yeniden milletvekili seçilen Bedia Özgökçe Ertan'ın, 24 Mayıs 2017 tarihinde çocuğa yönelik cinsel istismarı önleme konusunda Meclis’e sunduğu araştırma önergesi, bizzat AKP ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedilmişti. 
 
Son dönemde artan çocuk istismarı olaylarını değerlendiren HDP’li, Ertan, önerge verdikleri dönemde parlamento bünyesinde çalışacak bir çocuk komisyonu kurulmasını dahi kabul ettiremediklerini söyledi. 
 
‘VERİLEN SÖZLER SAMİMİ DEĞİL'
 
Ertan, "Girişimlerimiz kapsamında son olarak verdiğimiz araştırma önergesinin görüşmelerinde iktidar partisi Genel Kurul salonunda önergeyi reddedecek yeterli çoğunlukta olmayınca bu kez de AKP’li Meclis Başkanvekili’nin de tasarrufuyla Genel Kurulu kapatarak araştırma komisyonunun kurulmasını engellediler. Bu suç artık örgütlü bir şekilde korunmaktadır. Dolayısıyla o tarihten bu yana katledilen, istismara maruz kalan her çocuğumuzun vebali bu kişilerdedir. Bu bakımdan bugün AKP adına açıklama yapan yetkilinin yahut bakanın sözü samimi değildir, gerçekçi değildir” dedi. 
 
‘GELİNEN NOKTA SUÇLULARIN DEVLET TARAFINDAN KORUNMASI’
 
Çocuk kaçırılmalarının ve çocuğa yönelik istismarı önlemenin devletin birincil yükümlülüğü olduğunu vurgulayan Ertan, ancak mevcut iktidarın böyle bir çabasının olmadığını ifade etti.
 
HDP’li Ertan, çocuğa dönük şiddet ve istismarın artmasında yargılama süreçlerinde “rıza” ve “hata” gibi kavramlarla suçun normalleştirilmesinin etkili olduğunu üzerinde de durdu. Ertan, bu konuda şunları söyledi: “Hükümetin bu konuda yetkili hiçbir organı çocuğa istismar suçunun gerçekleşmeden önlenmesi yönünde bir adım atma çabası sarf etmemektedir. Dolayısıyla çocuk kaçırmaları ve çocuğun cinsel istismarının bugün geldiği nokta bizzat devlet tarafından suçluların korunduğu, yine bu sebeple suçluların cesaret aldığı, örgütlü bir suç haline gelmiştir. Bu devasa suç karşısında hükümetin rolü örtbas eden, gerçek sorunla yüzleşmeyen, öteleyen ve kendinden uzaklaştıran bir haldir.”
 
HADIM YA DA İDAM ÇÖZÜM MÜ?
 
Ertan, iktidarın çocuğa dönük istismarı önleme konusunda gündeme getirdiği kimyasal kastrasyonu (hadım) da içeren yasal düzenleme konusunda ise, “Şiddet kültürünü yok edecek politikalar hayata geçirilmediği sürece hadım gibi düzenlemelerin çözüm olmadığı” ifadelerini kullandı.
 
Yine idam tartışmalarına da değinen Ertan, “Öncelikle kastrasyon gibi idamın da çözüm olmadığı tespitini yapmak gerekir. Dolayısıyla suçun gerçekleşmeden önlenmesine dönük zihinsel değişimlerin yapısal değişikliklerle desteklenmesi gerekir. Adalet Bakanlığı yapan kişilerin ‘rızası varsa’ diye başlayan cümleler kurmaktan vazgeçmesi gerekir” dedi.
 
‘ESAS DERT İSTİSMARCILAR DEĞİL’
 
İdam cezasının verildiği ülkelerdeki suç oranlarının oranına dikkat çeken Ertan, “Nitekim ölüm cezasının uygulandığı ABD, Hindistan gibi ülkelerde cinsel istismar suçlarının yaygınlığını hep beraber basın aracılığıyla görüyoruz. Hindistan’da günde 100’e yakın kadının cinsel saldırıya uğraması, ölüm cezasının sorunu çözmediğine en önemli kanıttır. Bugün çocuk istismarcılarına en sert tedbir olarak gündemde olan ölüm cezasının her dönem tüm şartları kendi lehine uygulayan bu hükümet tarafından sınırlarının nereye kadar genişletileceğini kestirmek şimdiden mümkündür. Mitinglerinde, 24 Haziran seçimlerinde HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Sayın Selahattin Demirtaş aleyhine ‘idam’ sloganı attıran bir anlayışın esas derdinin istismarcılar olmadığı ortadadır” diye belirtti.
 
YAŞANANLAR TESADÜF DEĞİL
 
Ertan, istismar ve kaçırılma vakalarının art arda yaşanması ile hükümetin idam söylemlerini de içeren düzenlemeleri önüne hedef koymasını tesadüf olarak görmediğini de paylaştı.
 
Ertan, bunun nedenini ise şu sözlerle açıkladı: “Hükümet, idam cezası gibi son derece önemli ve siyasi ağırlığı olan hassas bir cezayı geri getirme hazırlığı düşüncesindeyken, toplumun sinir uçlarına değen, herkesin en zayıf olduğu, can yakıcı olayların art arda gündem olması meselesinin hiç tesadüf olmadığını düşünüyorum. Umarım ben kötü bir düşünceye kapılmışımdır ancak birkaç gündür hükümet söylemleri ve vahşice öldürülen çocuklara dair haberleri, toplumsal tepkiyi, sosyal medyada idamla ilgili açılan imza kampanyaları gibi durumları bir arada düşününce birileri tarafından idam cezası için toplumsal bir rızanın oluşturulduğu kanaati uyanıyor. Elbette ki çocuğa yönelik bu vahşetin derhal durdurulması için acil eylem planı devreye konulmalı, önleyici tedbirler alınmalı ama bu ağır infial halinden en ağır biçimde, hadım diyerek idam diyerek, faydalanma ortamı yaratma girişimi asla olmamalı.”
 
MA / Diren Yurtsever