Av. Tavuz: Mevcut yasalar uygulanırsa yenisine gerek yok

  • kadın
  • 09:07 23 Nisan 2018
  • |
img
İZMİR - “Kimyasal hadım” yöntemini  içeren Cinsel İstismar Yasa Tasarısı’nın Meclis’e sunulmasını değerlendiren Av. Şenay Tavuz, mevcut yasaların uygulanması durumunda yeni bir yasal düzenlemeye gerek olmadığını söyledi.
 
Çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının önüne geçmek amacıyla Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan ve ““Kimyasal hadım” yöntemini  içeren “Cinsel İstismar Yasa Tasarısı”, kadın örgütlerinin itirazlarına rağmen 9 Nisan’da Meclis’e sunuldu. 12 maddeden oluşan tasarı ile çocuğun cinsel istismarı suçu için öngörülen hapis cezasının üst sınırı 20 yıldan 40 yıla çıkarılacak. Suçun 12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı işlenmiş olması halinde ise, 30 yıldan 40 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. 12 yaşını tamamlamamış çocuğa karşı cebir ve tehditle veya silah kullanmak suretiyle cinsel istismar suçu işlenmesi halinde müebbet hapis cezası verilebilecek.
 
Yasa tasarısına göre yine, cinsel suçlardan dolayı hapis cezasına mahkum olanlar hakkında tahliye edilme tarihinden 3 ay öncesinden başlamak üzere tahliyeden itibaren 5 yıla kadar, ayakta veya yatarak cinsel isteğin ilaçla baskılanması tedbiri alınacak.
 
Kadın hakları ve kadına yönelik şiddete karşı çalışmalar yürüten İzmir Barosu’na kayıtlı Avukat Şenay Tavuz, hazırlanan yasa tasarısının içeriği ve cinsel suçların önlenmesine dair Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
 Meclis’e sunulan Cinsel İstismar Yasa Tasarısı’nın istismarı önleyeceğini düşünüyor musunuz?
 
Cinsel istismar yasa tasarısı, çocuklara yönelik cinsel istismar vakalarının kamuoyunda daha çok duyulur hale gelmesinden kaynaklı apar topar hazırlanmış bir tasarı olarak düşünüyorum. Apar topar derken şunu ifade etmek istiyorum; aslında üç veya dört yıldır Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) gerek kadınlara, gerekse çocuklara yönelik cinsel suçlarla ilgili kısmi değişiklikler yapıldı. Tüm değişikliklerin gerekçesi olarak da cinsel suçların önlenmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Fakat biz görüyoruz ki bu getirilen değişikliklerle ne cinsel suçlar önleniyor, ne de cinsel istismar vakalarında gerekli diğer önlemler alınıyor. 
 
Dolayısıyla bu yasa tasarısı kamuoyu vicdanında özellikle küçük çocuklara yönelik kurumsal olan okullarda, yurtlarda, cezaevlerinde çocuklara yönelik cinsel istismarların açığa çıkmasıyla meydana gelen bir öfke patlaması karşısında sanki tek çözüm bu suçu işleyenlere çok ağır ceza vermekle önlenebilecekmiş gibi tasarlandı. Bu yüzden biz buna karşı çıkıyoruz. TCK’de cinsel istismar suçlarıyla ilgili var olan yasa maddeleri şu haliyle uygulansa, soruşturmalar, takip gerektiği gibi yapılsa failler gereken cezaları alacaklar. Bunun yanı sıra Çocuk Koruma Kanunu kapsamında ve 6284 Sayılı Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasası’ndaki hükümler uygulansa, uluslararası belge olarak tanımadığımız Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’ndeki taahhütler yerine getirilse zaten bu suçlar azalacak.
 
Mağdurlar korunduğu gibi devlet tarafından faillerde gereken cezaları alacaklar. Hazırlanan tasarıda bahsetmiş olduğum yasa ve sözleşmelerdeki hükümlere uygun bir takım değişiklikler getirilmemesi söz konusudur. Bir kısmı var. Diyorlar ki; özellikle çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarıyla ilgili son 10 yıldır uygulanan Cinsel Çocuk İzlem Merkezleri var. Bunlar şu sebeple kurulmuştu; Cinsel mağdurların özellikle çocukların bir daha kovuşturma aşamasında ve soruşturma aşamasında ifadesinde başvurulmayarak çocuğu tekrar travmatize etmeden bütünlüklü bir şekilde ifadesini alıp gereken koruma önlemlerinin gerçekleştirilmesiyle ilgili. Şimdi bu en son tasarı da bu merkezlerin sayısının artırılabileceği öngörülmüş. Bu kısmen iyi bir uygulama ama burada çocukların yanı sıra kadınlara yönelik cinsel suçlarla ilgili de bir merkez kurulacağı söylenmiş. Bu da bizim olumlu baktığımız bir durum. Birçok ülkede cinsel şiddeti izleme merkezleri var. Yani bizde sadece çocuklarla ilgili çok kısmi pilot bölgelerde var. Bu tasarı da bunun olması belki önemli bir şey ama; yeterli donanım ve diğer alt yapılar beslenemediği için esas olarak tasarıdaki amaç cezaların çok artırılması olduğu için bunların yeterli olmadığı kanaatindeyiz.
 
Cinsel istismar vakaları ayrıca Sağlık Komisyonları’nda görüşülecek. Tecavüz ve istismar sağlık sorunu mudur ya da erkek şiddeti midir?
 
 Kimyasal ilaçlarla kastrasyon yapılması bu şiddeti hastalıkmış gibi mazur görülebilirmiş gibi kılıfa sokma çabası tehlikeli.
 
Bunun altını önemli olarak çizmek istiyorum. Tasarıyla birlikte toplumda şöyle bir yanılsama yaratılması gündemde. Çünkü cinsel suçlar veya kadına yönelik şiddetle ilgili bütün suçlar aslında sadece sağlık problemi değildir. Erkekler öfkeli olduğu için kadınları kıskanmaz veya öldürmez. Tahrik olduğu için cinsel saldırıda bulunmaz. Bedenine sahip çıkabilir. Bu sadece bahanesidir. Esas olarak egemenlikten beslenen erkek şiddeti kadını mal ve mülk gibi görüyor. Çocukları kendi malı ve mülkü gibi gören anlayışla beslendiği için yaygın. Aile içi şiddette, ensest şiddette aile içinde çok yaygın. Baba, ağabey, amca veya dayı küçük yaşta bir çocuğa nasıl istismarda bulunabilir. Bu cinsel olarak dürtülerini kontrol edemeyen hasta kişiliklerdir. Sadece sağlık problemi olan insanlar ya da testosteron hormonları çok yüksek olan erkeklerin bu cinsel saldırıyı yapacaklarını öngörerek aslında “hadım” diyorlar. Bu kimyasal ilaçlarla kastrasyon yapılması yönünde bir tasarı da hüküm var. Bu da hem insan haklarına aykırı, hem de aynı bunu biraz bu şiddeti hastalıkmış gibi mazur görülebilirmiş gibi kılıfa sokma çabası tehlikeli.
 
Neden tehlikeli?
 
'Bedenimiz bizimdir, kıyafetimiz tecavüze davetiye değildir' diyoruz. Bunu sağlık problemi olarak görürsek, hormonların fazla çalışması gibi bir problem olarak öngörürsek o zaman bütün bu argümanlar çürür. Kastrasyon sisteminin diyelim ki diğer ülkelerde uygulandı. Zaten tasarıyı incelediğimizde görüyoruz ki faile hem hapis cezaları öngörülüyor hem de hapisten çıkacağına yakın kastrasyon işlemi yapılacak. Devlet bunu nasıl takip edecek. Öyle bir ceza infaz sistemi var ki iki buçuk yıl ceza alan fail biz bir yıl yatacak diye beklerken bir ay içinde adli kontrolle serbest bırakıldı. Düşünün bunlarda büyük ihtimal böyle olacak. Kastrasyon zaten uygulanmayacak.  Çünkü sürekli adli kontrol önlemleri de infaz şartı faillerin lehine olarak değiştiği için bir süre sonra kağıtta var ama uygulanamaz hale gelecektir. Göstermelik bence. Birçok erkeğin olduğu Meclis’te bu şekilde bir kastrasyon cezasının orada da kabul edilmeyeceğini düşünüyorum. O kısmı kırpıp geçebilir mesela tasarı. Mücadele ederken çok iyi anlatmamız gerekiyor.
 
Peki, hükümet neden böyle bir yasaya ihtiyaç duydu?
 
Nenden böyle bir şey yapıldığını görüyoruz. Çünkü tasarı da çocuklara yönelik cinsel suçlarla ilgili haber yasağı var. Yani haberlerin yapılmaması gibi bir yasak önlerine konuluyor. Zaten OHAL ile yönetiliyoruz. Birçok yasa askıya alınmış durumda. Zaten basında birçok haber yapılamıyor. İnfial yaratılmaması, duyulamazsa yokmuş gibi üstünün örtülmesini amaç edinen bir tasarı. Tasarıda zaten bu hüküm açıkça kendini ilan ediyor. Biz böyle yorum yapmak suretiyle söylemiyoruz. Çok açık bir şekilde bu haberlere yayın yasağı getiriyor. Var olan bir şeyin haberini yapılmasını yasaklamakla yaşanan durumu yok edemezsin sadece üstünü örtmeye çalışırsınız. Bu yüzden tasarı da ciddi olarak yer alıyor.
 
 Cinsel istismarı önlemek için ağır cezalar vermek yetiyor mu? Somut olarak neler yapılabilir?
 
15 yaşındaki de 12 yaşındaki de çocuktur. Bu şekilde yaş ayrımı yapmak suni bir ayrımdır. Madem ağır cezaları öngörüyorsunuz o zaman 15 yaşında yapana da aynı cezayı vermen gerekir
 
15 yaş altındaki çocuklara yönelik cinsel istismarlarda tasarı çok ağır cezalar öngörüyor. O kadar ağır cezalar ki 15 yaşın üstünde bir çocuğa yapılmış bir cinsel istismarda daha az ceza öngörürken, 15 yaşın altında 30-40 yıllara varacak ağır cezalar öngörülüyor. Bunun sadece yaş kriteriyle bu kadar cezalarda farklılık getirmesi bir kere evrensel hukuk kurallarına ters. Çünkü şöyle bir algı yaratıyoruz o zaman. 15 yaşındaki çocuğa tecavüz etmek daha hafif suç. Aslında o da suç. Sanki algıda 15 yaşta cinsellik buluşulan bir yaş. 15 yaşa geldiğinde bu kişi evlenerek daha az ceza verilmesi de sağlanabilir gibi bu tasarının arkasından böyle durumlar da gelebilir. Bir de 15 yaşın üstünde olan çocuklara yönelik cinsel istismarlarda mesela ağırlaştırılmış sebep olarak sadece silahla tehdidi öngörüyor. Yani şimdi 15 ve 18 yaşından küçük her birey çocuktur diyoruz. 15 yaş da çocuktur 12 yaşındaki de çocuktur. Bu şekilde 15 ve 12 yaş ayrımı yapmak suni bir ayrımdır. Madem ağır cezaları öngörüyorsunuz o zaman 15 yaşında yapana da aynı cezayı vermen gerekir. Hani 12 diye ayırmanın gerekçesi nedir? Bu açıdan da problemli… 
 
Sadece cezaların artırılması suçun önlenmesi açısından çözüm değildir. Devletin diğer bütün kurumundaki ve sosyal yardım hizmetlerini hayata geçirmesi gerekir. 
 
 OHAL’in cinsel istismar vakalarına etkileri neler? 
 
Toplumsal kategorilerde herkesi çok etkileyen bir durum. OHAL sebebiyle binlerce dosyaya terörle mücadele savcısı görevlendirildi. Onların iş yoğunluğu sebebiyle diğer savcılardan oralara görev kaydırılması yapıldı. OHAL nedeniyle dijital veri incelemeleri sebebiyle cinsel suçlar veya kadına yönelik diğer suçlar delillerin toplanması aşamasında sıkıntı yaşıyordu. Belki de bu bir senedir açılmayan dosya bu sebeptendir. Artırılması konusunda bir şey diyemeyeceğim ama yapılan şikâyetlerdeki soruşturma ve kovuşturma aşamalarının daha da zorlanmasında bir etken oldu. Hem iş yoğunlukları nedeniyle hem de görünmez oluyor. İnsanlar korkuyor. Çünkü başka bir şeyle suçlanabilir diye.
 
‘Çoğunuzu koruyun’ kampanyası var. Bu kampanya doğru bir kampanya mı?
 
Çocuğu neyden koruyacaksın. Kanayan yara bu. Sokaktan önlemler alabilirsin ama evde nasıl koruyacaksın. Çocuklara yönelik istismar ya aile içinden ya da akrabalardan çok yaygın. ‘Özel alan politiktir’ sloganı çok ezbere gibi bir slogan gibi gelir ama tam da buraya oturan bir slogandır. Bir mücadele perspektifidir. Ailede de çok şey olup bitiyor. Devletin o yüzden aile içindeki hak ihlallerine yönelik ciddi politikalar üretmesi lazım. Aksi halde küçük yaştaki çocukluklara dıştan gelen cinsel istismarlarda bahsettiğim soruşturma aşamaları çok hızlı ilerliyor ama aile içinde olursa çok yavaş ilerliyor. Ne hikmetse hep anneler boşanmak için babalara iftira atmış oluyor. Sadece annelerin sorumluluğunda değildir çocukları korumak. Sokakta, okulda, parkta başına gelebilir. Bu yerler izlendiğinde belki güvenlik kameralarıyla caydırıcı olabilir. Bana kalırsa çocuk kendini koruması için eğitilmeli. 
 
Kendi bedenine istemeden birisinin dokunamayacağını öğretmek gerekiyor. Çocuk bunu ayırt edebilir ve çocuğun anlattıkları asla sorgulanmamalı. Çocuk şaka olsun diye kimseye iftira atmaz.
 
MA / Ayşe Sürme - Ruken Demir