Kadınlar göç ve toplumsal cinsiyet temelli şiddeti tartıştı

  • kadın
  • 16:20 21 Nisan 2018
  • |
img

İSTANBUL - “Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet Konferansı”nda bir araya gelen kadınlar, mülteci kadınların sorunlarını tartıştı. Kıdemli Savunuculuk ve Dış İlişkiler Direktörü Joan Timoney, “Çalışmalarımıza cinsiyet perspektifinden bakmalıyız” dedi.

 
Şirin Ahmet Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı tarafından “Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet” adlı uluslararası konferans, İstanbul Barosu’nda gerçekleştirildi. Konferansa çok sayıda kadın katıldı.
 
‘TEKELİ’YE HEPİMİZ ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ’
 
Konferansın açılış konuşmasını Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu yaptı. Geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren feminist siyaset bilimci Şirin Tekeli’den bahsederek konuşmasına başlayan Kerestecioğlu, “Türkiye’de önemli bir siyaset bilimci olan Şirin Tekeli, ben de dahil olmak üzere çok sayıda feminist kadının dünyada da yolunu açan kadınlardan birisi. Bir yıl kadar önce kaybettik onu. Başak Alara Karademir’i de anmak istiyorum ayrıca. Vakfımızın bursiyerlerinden olan ve geçtiğimiz ay kaybettiğimiz Alara, üniversitede hukuk kulübünde yer alıyordu. Bundan dolayı da üzüntülerimi ifade etmek isterim. Şirin’in kendisi politik bir kadındı. ‘Mahcup feministim’ derdi. Ama Türkiye’de harbi feminist bir kadındı. Mor kıyafetli kadınlar tarafından uğurlandı. Biz Şirin’le uzun bir yol izledik 1990’larda. Çok sayıda etkinlikte bir araya geldik. Bedenini de bilime adadı vefatından sonra. İyi ki aramızda oldu. Vakıf yüzlerce öğrenciye de burs vermeye devam ediyor şuan. Hepimiz kendisine çok şey borçluyuz” dedi. 
 
Savaşlar sonrası göçlerin en çok kadın ve çocuklara yük yüklediğini söyleyen Kerestecioğlu, yapılan konferansın kadınlar açısından son derece önemli olduğunu belirtti.
 
Açılış konuşması ardından konferansta ilk oturum “Farklı Ülkeler, Ortak Hikaye: Göç ve Sığınma Rejimindeki Kadınlar ve Dayanışma olanakları” ile başladı. Moderatörlüğünü Güneş Engin’in yaptığı oturumda Kıdemli Savunuculuk ve Dış İlişkiler Direktörü (WRC) olarak Joan Timoney, Sınır Tanımayan Göçmen Kadınlarla Dayanışma Derneği Üyesi Akademisyen Emel Coşkun, Gazeteci Fariba Nawa, Mülteci işçi Pervin Bouzi konuşmacı olarak yer aldı.
 
 ‘BÜYÜK DİRENÇ VE DİRAYET GÖRÜYORUZ’
 
İlk olarak konuşan Joan Timonay, mülteci haklarının savunuculuğunu yapan bir komisyonda çalışma yürüttüğünü söyleyerek, yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Komisyonlarının hak savunma örgütü olduğunu dile getiren Timonay, “Boşluklar neler? Bunlar için hak savunuculuğu nasıl yapılır? İnsani yardım çalışanlarının araçları neler olabilir? Bunları soruyor ve cevaplarını arıyoruz.  Cinsel sağlık, cinsiyet temelli şiddet en temel konular bizce. Temel kaynaklarından biri de ekonomik boyut ve engelli mültecilerin görülmemesi çok sık rastladığımız bir durum. Kadın mültecilerden bahsederken kurban olarak görmememiz gerekiyor. Büyük bir direnç ve dirayet görüyoruz. 66 milyondan fazla kişi yerinden edilmiş durumda. 21 milyon kişi mülteci durumunda ve ne yazık ki bunlar en yüksek rakamlar küresel olarak” dedi.
 
‘ÇALIŞMALARIMIZA CİNSİYET PERSPEKTİFİNDEN BAKMALIYIZ’
 
Tüm mültecilerin diğer insanlar gibi toplumsal yaşamın her alanında yer aldıklarını söyleyen Timonay, “Bu gerçekler en doğru yanıtın ne dolduğuna yardımcı olur. Yerinden edilmiş kişileri düşünmemiz gerekiyor. Ekonomik zorlukları yaşayan kişileri düşünmek gerekiyor. Cinsiyet eşitsizliği çağımızın gerçeği ve bu eşitsizliği de beraberinde getiriyor. Genç kızların okula gitmesi zor oluyor. Okula gitme anne ölümleri gibi durumlarda cinsiyet temelli şiddet konusunda karşımıza çıkan sorunlar, elbette birçok ülkede aynı. Mülteciler konusunda farklı çalışmalar yapmamız gerekiyor. Çalışmalarımıza cinsiyet perspektifinden bakmamız gerekiyor” diye belirtti. Timonay son olarak, bitmemiş bir iş olarak lanse edilen cinsiyet eşitliğinin insani eylem ve programlara entegre edilmesi gerektiğini söyledi. 
 
 ‘MÜLTECİ KADINLARIN YAŞADIKLARI MAĞDURİYET ÜZERİNDEN İLERLİYOR’
 
Türkiye’ye yönelen göçte kadınlar adıyla sunum yapan Akademisyen Emel Coşkun da, Türkiye’de sığınmacı kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekti. Coşkun, “Göçmen kadınlar uzun zamandır ülkemize geliyor. İlk göç biçimi bavul ticareti, bunu yapan da kadınlardı. Daha sonra satış hizmetinde, eğlence ve seks endüstrisinde çalışmaya başladılar. En son da ev işçisi olarak çalıştı bu kadınlar. 2000’li yıllarda bir çeşitlenme ve artış olduğunu görebiliyoruz. Son dönemde Suriye’den gelen mültecilerin durumu güvencesiz bir şekilde yaşamlarını sürdürmeleri. Göçmen kadınların durumunu 3 başlık olarak niteleyebiliriz. Bunlar Kağıtsızlar-düzensizler, mülteciler-sığınmacılar, yasal olarak ikamet edenler-çalışan düzenli göçmen kadınlar. Bu durum kadınların yaşadıkları mağduriyet  üzerinden ilerliyor maalesef” dedi.
 
‘EN BÜYÜK RİSK TEK BAŞINA OLMAK’
 
356 bin Suriyeli sığınmacı dışında olanları da hatırlatan Coşkun, bu sayının yüzde 22’sinin kadın olduğunu söyledi. Çok sayıda mülteci kadının Afganistan ve Afrika ülkelerinden geldiğini belirten Coşkun, son olarak bu kadınların yaşadıkları sorunlara dair de şunları söyledi: “Ucuz iş gücü olarak görülen kadınlar; sağlıksız barınma koşullarında esnek zamanlı, zamansız çalışma, kayıt dışı ve vasıfsız işlerde çalıştırılıyor. Göçmen kadınlar için en büyük risk de başka ülkelerde tek başına olmak.”
 
‘ÇOCUKLARIM OKULDA HERGÜN AYRIMCILIĞA UĞRUYOR’
 
Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’ye yerleşen Pervin Bouzi de kendi hikayesi üzerine bir konuşma yaptı. Bauzi, “Suriye savaşından kaçarken sınırdan geçtiğimde çocuklarımın ayağında terlik olmadığını gördüm. Bu hala beni etkileyen kısım. Ben buraya geldiğimde 3 çocuğumla beraberdim. Onlar bana güç verdi. Okulda çocuklarımın her gün ayrımcılığa maruz kaldığını görüyorum. Kızım bir sene sonra ergenliğe girecek ve okulda yaşadığı ayrımcılığa karşı nasıl mücadele verecek, psikolojisi nasıl olacak çok merak ediyorum” dedi.
 
‘BİR KADININ YAŞADIĞI HERŞEYE TANIKLIK ETTİM’
 
Zeytinburnu’nda tezgahtarlık yaptığını ve çok sayıda iş değiştirdiğini söyleyen Bauzi, işyerinde yaşadıkları sorunlara dikkat çekerek, “Tacize de uğradım. Kadın mülteci olmamdan kaynaklı her şeyi yapma düşüncesindeler. Ücret eşitsizliği de yaşadım. Erkeklerle aynı işi yapmama rağmen daha az ücret alıyorum. 14 yaşında evlendim, 3 çocuk yaptım. 21 yaşında boşandım. Kadınlığımı bile yaşayamadığımı anladım. Tecavüze uğrayan çok sayıda kadın arkadaşım oldu örneğin. Bir kadının yaşayacağı her şeye tanıklık ettim. Bunları psikolojik olarak aştım. Konuşamayan kadınlar da bu durumu aşmak için destek bekliyor” diye konuştu.
 
‘MÜLTECİ OLMAK BENİM SEÇENEĞİM DEĞİL’
 
Son olarak konuşan Gazeteci Fariba Nawa ise, ABD’de mülteciler konusunda yaşanan ayrımcılığa dikkat çekerek, “Afganistan’da 40 yıllık savaşa maruz kalmış bir kadınım. Ben de mülteciyim. Bu benim seçeneğim değil. Ben hem aktivistim hem de gazeteciyim. Bu ikisinin birlikte yürümeyeceğini düşünenlere rağmen ben bunun ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Mülteciler konusunda haber yapmak için Türkiye’de 4 kente gittim ve orada kadınların yaşadığı tacizler karşısında çok şaşırdım. Savaştan kaçan kadınlar gerçekliğimiz var. Mesleğim gereği bunlara tanıklık ettim” dedi.
 
Nawa, mesleğinden kaynaklı görüştüğü mülteci kadınlarla yaşadığı deneyimleri ve başarı hikayelerini anlattı.
 
Yapılan konuşmaların ardından ilk oturum soru cevap kısmı ile son buldu.