Jineoloji merceğinden Efrin (4)
Eyn Dara, Şikefta Du Derî ve Cinderêse tepesinde saklı hakikat

  • kadın
  • 09:02 24 Şubat 2018
  • |
img

EFRİN – Efrin’de yapılan sınırlı araştırmalar dahi, neolotik döneme kadar giden ayak izlerini gösteriyor. En eski neandertallerin bulunduğu Şikefta Du Derî, İştar Tapınağı olarak bilinen ve TSK’nin bombardımanında zarar gören Eyn Dara, Til Xalaf kültürünün etkilerini taşıyan Cindirêse ve Nebî Horî’de birçok uygarlığın mührü bulunuyor.

Coğrafyasının yanı sıra tarihi ile de dikkat çeken Efrîn’de neolitik döneme kadar giden çok sayıda veriye rastlanmış, bu konuda çeşitli araştırmalar da yapılmış. Paleolitik ve mezolitik döneme dair izlerin korunduğu Efrîn’de Hurri, Mittani, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait izlere çokça rastlanılır. Her uygarlığın burada bir mührü bulunuyor. 
 
Efrîn’de çok sayıda araştırmalar ve kazılar yapılmasına rağmen yörenin tarihine dair çok az sonuca ulaşılmış. Japon ve Suriyeli bir heyetten oluşan araştırma grubu paleolitik ve mezolitik döneme ait bazı verilere ulaşmışlar. Şikefta Du Derî (İki kapılı mağara), Eyn Dara tapınağı ve Cindirêse tepesi üzerinde yapılan araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar, yörenin tarihinin paleolitik döneme kadar gittiğini ortaya koyuyor. 
 
EN ESKİ NEANDERTAL, ŞIKEFTA DU DERÎ’DE BULUNUYOR
 
Bu döneme ait en önemli yer Şikefta Du Derî’dir. Efrîn merkeze 15 kilometre uzak olan bu mağara Birc Ebdola’ya yakındır. Büyük bir mağaradır. 50×15×10 metre büyüklüğündedir. Ve iki kapısı bulunuyor. 1989 yılında Japon bir heyet burada araştırmalarda bulunmuş. Yapılan kazılarda paleolitik ve mezolitik çağa ait verilere rastlanmıştır. Paleolitik çağın orta dönemine ait taştan araçlar bulunmuş. 70’e yakın insan kemiği bulunmuş ve bunların Neandertal (Homo neanderthalensis) olduğu tespit edilmiştir. Buna benzer kemikler Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Şanidar Mağarası’nda da bulunuyor. Ancak 1993 yılında yapılan araştırmalar sonucunda bu mağarada bulunan en önemli veri iki yaşındaki  bir çocuğa ait olan neandertaldir. Çocuğun uzanma biçimi, ellerini açması, kollarını kavuşturmuş olması ve benzeri özelliklerinin ne anlama geldiği hala araştırılıyor. 1997 yılında da bir başka çocuk neandertal bulunmuş. Yine mağarada Natufiyan (M.Ö. 10 bin yıl) ve Kebari çağına ait veriler bulunmuş. 
 
Yine kentin kuzeybatısında, M.Ö. 9. yüzyıl ya da 8. yüzyıldan kalma, Luvi dilinde yazıt bulunmuş. Yazıtın tamamına yakını tahrip olmuş, sadece sağ ön yüzündeki Teşup Tanrısı kabartması ve sol arkada yazılı birkaç kelime günümüze ulaşabilmeyi başarmıştır.
 
STÊRK TEPESİ İLE KRORUNAN EYN DARA YA DA İŞTAR TAPINAĞI
 
Efrîn’de Sterk tepesinin hemen yanında konumlanmış olan Eyn Dara tapınağının M.Ö. 1300 ile 700 yılları arasında inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu tapınağın kimin için yapıldığı kesin olarak tespit edilmiş olmasa da ortaya atılan teorilerden biri buranın mitolojide geçen ve neolitik dönemin ana tanrıçası olan bereket, aşk ve savaş tanrıçası İştar için inşa edildiği yönündedir. M.Ö. birinci binyıl içinde Suriye’de Aramiler tarafından inşa edilmiş en önemli anıtlar içinde yer alan Eyn Dara Tapınağı 26 Ocak tarihinde TSK’nin bombardımanı sonucu çok büyük hasar gördü. Tapınağın içine yönelen merdivenler, bugün yerle bir olmuş durumda. Siyah bazalt taşına oyulmuş kanatlı hayvanları gösteren freskler, enkaz yığınına dönüşmüş, artık tanınmayacak haldedir. Bu tapınak, neolitik dönemin İştar kültürü başta olmak üzere Suriye-Hitit dini mimarisinin önemli bir örneğini teşkil eden ve Efrîn’de benzer yapılar içerisinde en fazla kazıların yapılabildiği yerler arasındaydı. 
 
3 BİN YILLIK MEDENİYET
 
Eyn Dara tepesinde bir çok döneme ait izlere rastlanmakta. 11,5 hektarlık bir şehrin olduğuna dair veriler bulunmakta. Aşağı kısmında araştırma yapılamıyor. Sadece yüksek kısmında yapılıyor. Ve burada da İslami, Bizans, Helenist, İrani ve Hitit verilerine rastlanıyor. Efrîn merkeze 8 kilometre uzaklıktadır. 1956 yılında bir Suriye heyeti tarafından burada araştırmalar yapılmaya başlanmış.
 
Eyn Dara Tepesi iki bölümden oluşuyor. Bunlardan biri alçaktır. Ve yüksekliği 11,5 hektardır. Eski şehirler aşağı kentler diye burada kurulmuştur. İkinci bölüm ise yüksektir. Ve burada tapınak bulunmakta. Araştırmalar sadece yüksek olan bölümde yapılmış ve burada bir çok tarihi esere rastlanmış. Bunların Hurri, Hitit, İslami, Bizans ve İran dönemlerine ait olması dikkat çekiyor. 
 
Burada seramik parçaları, küçük tabaklar, cam parçaları, haç ve seramik oyuncaklar başta olmak üzere çok sayıda eşya bulunmuş. Seramik oyuncak ana tanrıça figürü bulunmakta. Ana tanrıça her iki eliyle göğsünü tutmakta ve başına bir şey bağlı olduğu gibi saçları yüzüne dökülmektedir. Ana Tanrıça için yapılan diğer oyuncakta ise (uzunluğu 8,6 santim ve genişliği 3,5 santim) bir kalıpta yapılmış ve Lotus çiçeği göğsünün arasından kaldırmaktadır. 
 
TAPINAĞIN GİRİŞİNDEKİ AYAK İZLERİ
 
Yine bazı oyuncaklar daha bulunuyor ki burada bazı bölümler olmadığı için tam tarif edilemiyor. Yine atın üzerinde bir savaşçının görüldüğü de yorumlar arasındadır. En önemli buluş ise tapınaktır. Tapınağın yapımına benzer bir yapının olmaması en dikkat çekilen konulardan biridir. Buranın tarihi M.Ö. 10. yüzyıla kadar dayanıyor. Ancak daha eski olduğu da söylenmekte. Kazı çalışmaları bittikten sonra büyük bazalt ve kireç taşlarından yapılmış 32×38 metreyi bulan bir yer yapılmış. Birinci eşikte tapınağın kapısına doğru giderken  insan ayak izi var. İkinci eşikte ise sol ayağın normal ayaktan daha büyük olması dikkat çekiyor. Bunun tapınağa hangi ayakla geçileceğinin sembol işareti olması muhtemeldir. Bunun arkasında bir ön hol bulunmakta. Ve orada ikinci bir kapı var. Burada sağ ayağın üzerinde yapılan yerde ibadethane bulunmakta. Koridorun etrafında da kuzey, batı ve güney olmak üzere üç taraf bulunmaktadır.
 
SAVAŞÇI OLARAK TARİF EDİLEN İŞTAR
 
Duvar yüzeylerinde ise Sfenks heykelleri ve aslan bulunmaktadır. Çok ince bir şekilde işlenmiş olması dikkat çekiyor. İbadethanenin nakışları da Dağ tanrıçası tarzında yapılmış. Bununla bağlantılı tanrıça ve hayvanların hikayelerini içinde barındırıyor. Sfenks ve aslanın İştar’ın hayvanları olduğu ve Dağ tanrıçasının da onlara yardım ettiği biliniyor. Bu nedenle tapınağın İştar için yapılmış olması düşüncesi muhtemeldir. Burada bir tablo bulunmuş ve orada İştar savaşçı olarak tarif edilmiş. Elinde silah bulunan İştar renkli elbiseler içinde gösterilmiş. Sol omzunun üstünde de ok ve yay bulunmakta. Yine İştar’ın yüzünün bir bölümü de bir bazalt taşının üstünde bulunmuş. 
 
CINDIRÊSE: JIN DIRÊSE 
 
İsmi ile dikkat çeken Cindirêse nahiyesi ise Til Xalaf kültürünün, yani birinci kadın devrimi olan tarım-köy devrimine dair önemli verileri taşımakta. İsmine dair Romalı bir komutan olan Jan Darius’tan geldiğine dair çeşitli anlatımlar olsa da bu konuda en sade anlatımı coğrafyasının ve kültürünün izlerini güçlü koruyan bir anne yapmıştır. Cin kelimesinin Kirmanckî kadın anlamına geldiğini belirten anne dirêsê sözcüğünün de örmek, üretmek anlamına geldiğini ifade ediyor. Bu eksende araştırdığımızda cin kelimesinin Hurrilere kadar dayandığı ortaya çıkıyor. Cin Hurrice’de de kadın anlamına gelmekte. Dirêsê ise üretmek, örmek anlamındadır. Rist Kürtçe’de aynı zamanda yeşil ve üretim anlamında kullanılan bir kelimedir. Annenin anlatımını esas alarak Cindirêse isminin kadın üretimi anlamına geldiğini belirtebiliriz. Yine çarpıcı bir anlatımda Cindirêse’de ölen insanların Cinderêse Tepesine gömüldüğü ve onlarla beraber bir teşi’nin yani örekenin de gömüldüğü yönündedir. Bu dirêsê yani örmek sözcüğünün anlamına bir başka açıdan katkı sağladığı gibi diğer yandan da devletleşmemiş inançlarda korunan ölümden sonra yaşamın devam ettiği, ölüm diye bir şeyin olmadığı, ölülerin yaşamı örmeye devam ettiği yönündeki inanış ile desteklenebilir. 
 
CINDIRÊSE’DE TIL XALAF KÜLTÜRÜNÜN ETKİLERİ
 
Bu alanda tanrıçalık kültürüne dair önemli veriler bulunuyor. Cindirêse tepesinin altında iki ibadethane bulunuyor. Yine bronz çağına dair bir köşk bulunuyor. Cindirêse’nin Hititlerin Kinalva adındaki başkentine benzemesi de dikkat çeken bir özellik. Asur tarihçilerinin anlatımına göre burası aynı zamanda Kargamış’tan gelen ve Fırat nehri boyunca geçen Hititlerin başkenti rolünü oynamış. 
 
Girê Cindirêse’de Almanlar ve Suriye tarafından yapılan araştırmada Til Xalaf kültürünün izlerine rastlanıyor. Doğu Fırat ile Anadolu’yu birbirine bağlayan bir yerde bulunuyor. Hitit tanrıçaları ile anılmakla beraber bu alanda tanrıçalık kültürüne dair önemli veriler bulunuyor. Bu tepenin altında iki ibadethane bulunuyor. Yine bronz çağına dair bir köşk bulunuyor. Burada bulunan eserler Cindirêse’nin tarihinin Til Xalaf kültürüne kadar gittiğini ortaya koymakta. Ayrıca Bizans, Roma, Helenist, Asur ve Hitit eserlerine de rastlanmış. 
 
NEBÎ HORÎ: SÎROS AN QOROŞ 
 
Bilbilê ilçesinde bulunan Nebî Horî (Neviyên  Horiyan) olarak da okunan Nebi Horî Kalesi de en eski tarihe sahip yerlerden biridir. Nebi Hurri’nin Hurrilerin torunlarının en önemli şehirlerinden biri olduğu belirtiliyor. Hurri kelimesi de “Ur”, “Ar” ya da “Ariyan” kelimelerinden gelmekte. 
 
Efrin’in kuzey doğusunda yer almaktadır. İsmi Hurîlerin yerleşim yeri olduğu ihtimalini güçlendirmekte. Stratejik öneme sahip olan bir yerdir. M.S. Romalılar burada askeri yerlerini kurmuşlar. Yine ibadetgah, antik tiyatro, çok sayıda ev, piramit burçları, mezarlık ve Romalılara ait olan üç köprü burada bulunmakta. Efrîn suyunun üzerinde olan tarihi bir mekandır. Burada bulunan antik tiyatro Afamiyay tiyatrosundan sonra en büyük ikinci tiyatro olarak kayıtlara geçmiştir.
 
1964 yılında Fransız bir heyet burada bir araştırma yürütmüş. Ancak halkın yerel kültüründen tamamen farklı anlatımların olması dikkat çekiyor. Nebi Hori için Seloqis Nikator isimli bir Romalı komutan tarafından inşa edildiği belirtilmektedir. Makedon İskender’in de buraya gelmesiyle M.Ö. 280-312 arası dönemde kurulduğu belirtilmekle birlikte İslamiyet dönemine kadar da Makedon İskender’in elinde olduğu belirtilmekte. Yukarı Mezopotamya ile Antakya arasında olan stratejik bir yerdir. Romalılara askeri karargah olmuş bir yerdir. Justiniyasons döneminde de artık bir hac yerine dönüştüğü ifade edilmekte. Ondan sonra ismi Ajiyapolis ya da kutsal şehir olarak tarih kayıtlarına geçmiştir. 
 
Yarın: Efrin’i korumak kadın devrimini korumaktır, Direniş ile özünü korumayı başarmak, Toprağa bağlılık, Eyn Dara ile yok edilmek istenen kadın tarihi...
 
MA / Nagihan Akarsel