'Kimyasal hadım tecavüzü meşrulaştırmaktır'

  • kadın
  • 09:11 23 Şubat 2018
  • |
img

ANKARA - Hükümetin cinsel istismara karşı gündeme getirdiği “kimyasal hadım” uygulamasını "Tecavüzü meşrulaştırmaktır" sözleriyle eleştiren avukat Ceren Şimşek, istismar olaylarında adil yargılama sonucunda caydırıcı cezalar verilmesi gerektiğini söyledi. 

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cinsel istismar ve zinanın aynı kapsamda değerlendirilmesine dair açıklamalarıyla geçen sene Danıştay kararıyla yürütmesi durdurulan ve yeniden gündeme getirilen kimyasal hadıma yönelik tepkiler devam ediyor. Kimyasal hadım ile istismar ve zinanın aynı kapsamda ele alınmasını avukat Ceren Şimşek değerlendirdi.
 
'ZİNANIN İSTİSMARLA GÜNDEME GELMESİ PROBLEM’
 
Zina ve istismarın aynı şeyler olmadığını belirten Şimşek, Erdoğan’ın bu yönlü açıklamalarının hem toplumsal hem de hukuki bir baskıya neden olacağına dikkat çekti. Şimşek, “Zina, öncelikle ceza hukukunu ilgilendiren bir konu değildir. Çünkü iki yetişkinin rızalarına dayalı olarak geliştirdikleri bir ilişkidir ve devlet buna karışamaz. Bu, ancak boşanma nedeni olabilir. Zina, 2004 yılındaki TCK değişikliğine kadar vardı ve kadın-erkek eşitliğini zedeliyordu. Bu maddenin ortadan kaldırılması için çok mücadele verildi ve kaldırıldı. Zinanın çocuk istismarıyla beraber yeniden gündeme gelmesi ciddi bir problem” diye konuştu.
 
'KİMYASAL HADIM TECAVÜZÜ MEŞRULAŞTIRMAKTIR’ 
 
Kimyasal hadımın taciz ve tecavüzleri normalleştirdiğine vurgu yapan Şimşek, bu yöntemle toplumsal cinsiyetin yeniden üretildiğinin altını çizdi. Şimşek, kimyasal hadımın ne olduğunu ve neleri beraberinde getireceğini şu sözlerle anlattı: “Kastrasyon; yani kimyasal hadım, artan istismar, tecavüz ve taciz olayları için çözüm olarak önümüze koyulmaya çalışılan bir ceza hukuku yaptırımı. Bu uygulamayla bu suçu işleyenler için tedavi önermeye başladığınız zaman bunun karşılığında bir hastalık olduğunu ve bu suçları işleyenleri hasta oluğunu düşündürüp bu suçları normalleştirmeye başlarsınız. Hastalık denilerek normalleştirilmeye çalışılan tecavüz eylemini işleyen kişinin, dürtüleri altında ve cinsel bir eylemle ortaya çıktığını düşünmek toplumsal cinsiyeti yeniden üretmektedir. Tecavüzü bireye indirgeyen, salt cinsel dürtülerden kaynaklanan hastalık haline getiren bu uygulama, tecavüzü de meşrulaştırmaktadır.”
 
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN İLKELERİ UYGULANMALI’ 
 
Kimyasal hadımın kesinlikle çözüm olmadığını vurgulayan Şimşek, ortada sistemsel bir sorun olduğunu belirtti. Şimşek, “Çünkü en başından beri söylediğimiz şey; bu bir zihniyet meselesidir. Bu bir ataerkil toplum meselesidir. Bu suçu bir kişi işliyor; ancak şikayet için gittiğiniz karakol, savcılar,  mahkemede karşısına çıktığınız hakim tüm bunların tutumları bu zihniyeti besleyen unsurlar. Ne yapacağız? Çocuğu istismar eden sanığa ‘Rızası vardı, bağırmamış’ diye ceza vermeyen hakimle nasıl mücadele edilecek? Tecavüz ve tacizin bir diğer parçaları da bunlar çünkü. Kadınları ve çocukları koruması gereken kurumlar onları korumuyor. Tarafı olduğumuz İstanbul Sözleşmesi'nin ‘önleme, koruma, kovuşturma, politika geliştirme’ ilkeleri uygulanmalıdır” şeklinde konuştu.
 
‘AKP’NİN ASIL NİYETİNİN NE OLDUĞU BELLİ’
 
AKP hükümetinin istismarı önleme konusunda samimi olmadığının altını çizen Şimşek,  aksine iktidarın “istismarın önünü açan” düzenlemelere imza attığını belirtti. Şimşek, “Gerek müftü nikahı gerek bu önergeyle çocukların istismar edilmesinin önünü açmaya çalışan AKP, şimdi bununla beraber zinayı da tartışmaya açıyorsa asıl niyetinin ne olduğu aslında belli. Bundan iki sene öncesine kadar çocukların, istismar edenle evlendirilmesi halinde hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına ya da infazının ertelenmesine karar verilmesine ilişkin yasa önergesi sunmuşlardı” ifadelerini kullandı.
 
‘BAZI DOSYALARIN KAPAĞI DAHİ AÇILMIYOR’
 
İstismar vakalarında yargının tutumunu eleştiren Şimşek, yargının kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlarda cezasızlık kültürünün olduğunu belirtti. Şimşek, “Mesela, yakın zamanda bir hastanede 150 kadar çocuk gebeliğinin olduğunu öğrendik. Bunların hangileri yargıya taşındı? Taşımak isteyenlerin başına neler geldi? Burada hastane yönetiminin tutumu ne ise istismara yönelik yargının tutumu da odur. Cezasızlık dediğimiz durum, adil bir yargılama yapılması ve gerekli cezaların verilmesidir. Bazı dosyaların hiç kapağı dahi açılmıyor, bazıları sözde yargılama sonunda kuşa çevirdikleri cezalarla aslında bu suçun bir karşılığı olmadığını belirtmiş oluyorlar” diye konuştu. 
 
‘CAYDIRICI CEZALAR VERİLMELİ’ 
 
Kimyasal hadım gibi son dönemde dile getirilen idamın da çözüm olmadığını belirten Şimşek, kadına ve çocuğa yönelik suçların önüne geçilmesi konusunda şu çözüm önerilerinde bulundu: “Ceza hukuku dersinde idam ile ilgili öğrendiğiniz ilk şey ‘idam bir ceza değildir, devletin öç alma yöntemi’  olduğudur. Bu suçlara karşı bu tarz yöntemlerle mücadele edemezsiniz. Kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlarda öncelikle kısa vadede cezasızlık kültürünü ortadan kaldırmak gerekmektedir. Adil yargılama sonucunda caydırıcı olacak cezalar verilmelidir. Bizim bu suçlara karşı aslında bir ceza yaptırımı sorunumuz da yok. Asıl sorun bunların uygulanmamasıdır. İlk imzacısı olmakla övündüğümüz İstanbul Sözleşmesi'nin hiç uygulanmaması gibi. Bu sözleşme, devlete bu konuda çok büyük sorumluluklar yüklemiştir. Sadece suçun oluştuğu anda takip sorumluluğu değil, koruma sorumluluğu, oluşmasını önleme sorumluluğu da vermiştir. Uzun vadede ise erkek egemen bakış açısıyla mücadele etmeden istismar çözülemez.”
 
MA / Diren Yurtsever