Kamerasını kadınlara çeviriyor 2018-08-08 09:07:52   İSTANBUL - Kadınların yaşadıkları sorunlara kayıtsız kalmayarak kamerasını onlara çeviren Yönetmen Cemre Yılmaz, “Sinemada benim için önemli olan kadın duygusunu verebilmektir. Ben duyguların kadınları iyi ve görünür yerlere getirebileceğini düşünüyorum” dedi.    Yönetmen kadınların, erkek alanlarından biri haline getirilen sinema sektöründeki mücadelesine her geçen gün yenileri ekleniyor. Toplumsal olaylara kayıtsız kalmayan bu kadınlar aynı zamanda yürüttükleri feminist mücadele ile kameralarını kadınların yaşadıklarına çeviriyor. Senarist ve Yönetmen Cemre Yılmaz da bu kadınlardan yalnızca bir tanesi.    LAL,VAHİDE, MUAYENE ODASI SOHBETLERİ...   Minbiç’li kadınların DAİŞ’in elinden kurtulduktan sonra özgürlüklerine kavuşmasını anlatan “Lal” , cinsiyetçi rol ve kalıplar içerisine sıkıştırılan kadının özgürlüğüne doğru pedal çevirmesini mizahi bir dille anlatan “Vahide” ve kürtaj tartışmalarının odağında olan kadınların kendi aralarındaki sohbetlerine yer veren “Muayene Odası Sohbetleri” ile çok sayıda filmin senaryosunu yazan, çeken ve de kimi zaman da oyunculuğunu üstlenen Yılmaz ile sinema üzerine konuştuk.    ‘İLK FİLM CESARETİMİZİ ARTTIRDI’   Üniversiteye başladığı yılların “Gezi Direnişi” dönemine denk geldiğini ve küçük yaşlardan itibaren toplumsal olaylara karşı sokak mücadelesi veren bir kadın olduğunu söyleyen Yılmaz, ilk filminin de “Gezi Direnişi”nde yaşamını yitiren Berkin Elvan üzerine çekildiğini belirtti. Yılmaz, “O dönem film çekecek paramız yoktu. Sinema öğrencisiydik ama elimizde imkan yoktu. Sonra bir gün öğrendik ki Berkin Elvan vefat etmiş. O gün de sokağa çıktık ama bu yetmedi benim için. Uyuyamadım günlerce. Birkaç arkadaşımla bir araya geldik. Kameramız vardı. Gidip bir ekmek aldık ve bu ekmek ile Berkin Elvan’ı anlatmaya çalıştık. Çektiğimiz ilk filmdi. İyi bir yerlere geldi ve bu da bizim cesaretimizi arttırdı” dedi.    ‘HEPSİ KULAĞIMA ÇALINAN, SOKAKTA KARŞIMA ÇIKAN ŞEYLER’   Yılmaz, kendisini film çekmeye götüren süreci de şu sözlerle anlattı: “Rahatsız olduğum olayları belki yakından yaşamadım. Ne bir ev emekçisiyim, ne bir mülteci kadınla bir araya gelip iki kelam etmişliğim var, ne de kürtaj yaptırmanın nasıl bir duygu olduğunu biliyorum. Bazen ‘ben kimim ki bunları anlatıyorum’ duygusuna çok kapılıyorum. Sonra olumlu yanıtlar alınca ben herhalde iyi gözlemlemişim, iyi anlatmışım diyorum. Neden bu konuları seçtim? Vallahi hepsi beni rahatsız etti ve gözüme çok battı. Hepsi kulağıma çalınan sohbetler, hepsi gazetede gördüğüm haberler, bazen de sokakta yürürken karşıma çıkan şeylerdi. Vahide benim annemdi, Muayene Sohbetleri Odası’ndaki baş karakter benim arkadaşımdı ya da lavaboda sohbeti geçen başka bir kadının hikayesiydi. Minbiç’teki kadınlar da benim kardeşimdi. Daha tanışmamıştım sadece. O yüzden böyle böyle başladı film sürecim. Biraz da gerilla süreci gibi başladı diyebilirim. Elimizde ne imkan varsa sonrasında bir şekilde geliştirerek devam ettik.”    ‘SORUNLARIN GÖRÜNÜR KILINMASI GEREKİYOR’   Bir kadın olarak duyarlı olduğu çok fazla şeyin varlığına vurgu yapan Yılmaz, “Kadın meseleleri sektörde o kadar da önemli görünür kılınması gereken şeyler değildir. Yazdığım senaryolarda, çektiğim filmlerde bunun zorluğunu yaşadım. Neden hep böyle kadınların yaşadığı sorunlar ya da toplumsal sıkıntılar diye dönüşler alıyorum. Ama bir kadın olarak baktığımda bu sorunların gerçekten görünür kılınması gerekiyordu. Vahide’de güldük, Muayene Odası Sohbetleri’nde sinirlendik, Lal’ da üzüldük örneğin. Önemli olan bu kadın duygusunu vermek. Ben duyguların kadınları iyi ve görünür yerlere getirebileceğini düşünüyorum” diye belirtti.    ‘KADINLARIN YAZDIĞI HER HİKAYE ÖNEMLİDİR’   Çok sevdiği sinemanın yedinci sanat olduğunu hatırlatan Yılmaz, son olarak şunları söyledi: “Ne zaman sinema izlesem ve bir kadın karakter kötü bir muameleye maruz kalıp nesneleştiriliyorsa bunda bir yanlışlık var diye düşünürdüm. Sonra yavaş yavaş kadın yönetmenleri öğrenmeye başladım. Bu böyle olmuyormuş ve bir sıkıntı varmış dedim. Okula başladığımda bunun derdi ve sıkıntısıyla başladım aslında. Üretmek sinema için çok önemli. Kadınların yazdığı her hikaye önemlidir. Sinema hikayelerini kadınların elinden duyup işitmek lazım. Kadının ürettiği her şey çok değerli ve kadın her zaman yazmalı, hikayeleri görünür hale getirmeli. Benim için sinemanın anlamı da en başından beri buydu. Bir kadın gözüyle baktığında belki bir erkek için değersiz, haber değeri ve sinematik bir değeri olmayan şeylerin benim gözümde gerçekten sanatsal bir tadı var. Kadın görünürlüğü sinemaya da çok güzel yakışıyor.”   MA / Necla Demir