‘AKP’nin sivil darbesi OHAL sürüyor’

img

DİYARBAKIR - 20 Temmuz 2016’da ilan edilen ve hükümetin “Bir, bir buçuk ay içinde kaldırırız” açıklamalarına rağmen 7 kez uzatılarak 2 yıl süren OHAL, yasallaştırılarak kalıcı hale getirildi. KHK’yle ihraç edilen HDP’li vekil Semra Güzel, “AKP’nin sivil darbesi” dediği OHAL’in sürdüğünü belirtti. 

 
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimi gerekçe gösterilerek 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması, dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından “Bir, bir buçuk ay içinde kaldırırız” açıklamasına rağmen 7 kez uzatılarak, 2 yıl boyunca devam etti. Kurtulmuş, “Vatandaşların günlük hayatını olumsuz etkileyen bir durum söz konusu olmayacak. OHAL şartları sadece paralel yapıyla mücadele amacıyla kullanılacak” şeklindeki bir diğer açıklamasına rağmen çıkarılan KHK’lerle toplumun bütün kesimleri hedef alındı. OHAL, 2 yıl aradan sonra 18 Temmuz 2018’de kaldırılmasına rağmen özellikle bölge kentlerinde uygulamaları sürüyor. 
 
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER
 
2 yıl süren OHAL boyunca Türkiye’de neler yaşandı? 24 ay boyunca devam eden OHAL kapsamında 31 adet Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. 2016 yılında çıkarılan 12 KHK’nin 5’i 2016 yılı içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülmesi ardından kanunlaştırıldı. 2016 yılında görüşülmeyen 7 KHK ile 2017 yılında çıkarılan 18 KHK ve 2018 yılının başında çıkarılan bir KHK, 31 Ocak-13 Şubat 2018 tarihleri arasında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kanunlaştırıldı. OHAL’in kaldırılması ardından KHK’lerle getirilen kanun ve maddeler yasallaştırıldı. 
 
YÜZBİNLERCE GÖZALTI
 
OHAL boyunca resmi olmayan verilere göre 250 bini aşkın kişi gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı verilerine göre 17 Ekim 2016-20 Mart 2018 tarihleri arasında yürütülen operasyonlar sonucu 79 bin 301 kişi için gözaltı işlemi uygulandı. Yine aynı tarihler kapsamında bakanlık verileri kapsamında “Örgüt propagandası yapmak, halkı kin, nefret ve düşmanlığa sevk etmek, devlet büyüklerine hakaretlerde bulunmak ve devletin bölünmez bütünlüğüne ve toplumun can güvenliğine kast etmek” iddiasıyla toplam 45 bin 415 sosyal medya hesabı incelenmeye alındı. Tespit edilen 17 bin 89 kişi hakkında işlem uygulandı. 
 
228 BİN KİŞİ TUTUKLANDI
 
İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) verilerine göre, 16 Temmuz 2016 tarihinden 20 Mart 2018 tarihine kadar, OHAL döneminde en az 228 bin 137 kişi tutuklanarak, cezaevine konuldu. 16 Temmuz 2016-31 Aralık 2016 tarihleri arasında toplam 83 bin 821 kişi, 1 Ocak-31 Aralık 2017 döneminde toplam 114 bin 993 kişi, 1 Ocak - 20 Mart 2018 tarihleri arasında ise en az 29 bin 323 kişi hakkında tutuklama kararı verildi. Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumları Genel Müdürlüğü’nün bilgilerine göre, Türkiye’de 4 Ocak 2018 tarihi itibariyle kapasitesi 208 bin 830 kişi olan 386 ceza infaz kurumu bulunuyor. 
 
SİYASETÇİDEN GAZETECİYE HERKES CEZAEVİNDE
 
2016'da dönemin HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile 9 milletvekilinin yanı sıra yüzlerce siyasetçi ve gazeteci, insan hakları savunucuları tutuklandı. Görevden alınması ardından yerine kayyum atanan Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) belediye eşbaşkanı yüzü aşkın kişi tutuklanarak cezaevine konuldu. 
 
CEZAEVLERİNDE SIKIYÖNETİM KOŞULLARI
 
OHAL ilanıyla birlikte cezaevlerinde sıkıyönetim koşulları devreye konuldu. Cezaevlerinde, “görüşmelerin teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilmesi, görevli bulundurulması, görüşmelerin gün ve saatlerinin sınırlandırılması, belgelendirilmesi koşuluyla sadece eşi, ikinci dereceye kadar kan ve birinci derece kayın hısımları ile vasisi veya kayyumu tarafından ziyaret etmesi, tutuklular telefonla görüşme hakkından ancak on beş günde bir ve yakınlarıyla sınırlı olarak on dakikayı geçmemek üzere faydalanabilmesi” gibi kısıtlamalar getirildi. Bunun yanı sıra cezaevlerinde çıplak arama dayatması, işkence, cezaevleri koğuşlarına kamera takılması, ayakta sayım, kelepçeli muayene, tekmil dayatması gibi birçok uygulamamanın yanı sıra yine 696 sayılı KHK ile tek tip dayatması yasalaştırıldı, ancak uygulamaya başlanmadı.
 
ÖZGÜR BASINA SANSÜR
 
OHAL ilanı ardından birçok medya kuruluşu, gazete televizyon kapatıldı. Aralarında dünyada ilk ve tek kadın haber ajansı olan JINHA’nın da bulunduğu 174 medya ve yayın kuruluşu kapatıldı. BİA Medya Gözlem Raporu’na göre, 315 gazeteci, köşe yazarı, yayın sorumlusu veya çizerin, tüm ceza ve tazminat davaları kapsamında 47 ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet hapis, 3 bin 34 yıl yıl 6 ay hapis, 4 milyon 40 bin TL maddi veya manevi tazminat istemiyle yargılandığı belirtildi. Yine aynı raporda, 2017 yılının tamamında ise 31’i Fethullah Gülen Cemaati'ne yakın medya kuruluşlarında, 20’si Kürt medyasında çalışan, beşi uluslararası medya temsilcisi toplam 85 gazetecinin gözaltına alındığı belirtildi. Darbe girişiminin yaşandığı, OHAL’ın uygulamaya girdiği 2016’da bu sayı 201 idi. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi’nin (ÖGİ) Temmuz 2018’de yayınladığı rapora göre ise tutuklu gazeteci sayısı 192.
 
YARGISIZ İHRAÇLAR
 
Bu kapsamda çıkarılan KHK’lerle en az 130 bin kişi ihraç edildi. İhraç edilen kamu emekçilerinin özel sektörde çalışmasının önüne de engel konuldu. Kamuda çalışmaya güvenlik soruşturması uygulanmaya başladı. İhraçlara karşı OHAL Komisyonu'na 108 bin 905 başvuru yapıldı. Oluşturulan OHAL komisyonunda 22 Haziran 2018 itibariyle 21 bin 500 dosya incelenirken iade kararı verilen dosyaların sayısı bin 300'de kaldı. İhraçlara karşı her hangi bir yargı yolu gösterilmedi. Daha sonra kurulan OHAL Komisyonu ise 10 yılları bulacak işlem süresi nedeniyle eleştirirken, Avrupa Komisyonu’nun (AK) bir organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de ihraçlara karşı başvuruları kabul etmedi.
 
ÜNİVERSİTELERDE 6 BİN KİŞİ İHRAÇ EDİLDİ
 
Olağanüstü Hal kapsamında ilan edilen KHK’lir ile yükseköğretim kurumlarından da 6 bini aşkın akademisyen ihraç edildi. İhraç edilenler arasında “barış bildirisine” imza atan 2 bine yakın akademisyen de yer aldı. Bildiriye imza atan akademisyenlerden birçoğu hakkında davalar da açılırken, bir kısmı da tutuklandı. 
 
ZORLA KAÇIRILMA VE GÖZALTINDA KAYBETME 
 
OHAL ile birlikte gazetecilerin, siyasetçilerin pasaportlarına el konulurken, ihraç edilen kamu görevlilerinin ve yakınlarının da pasaportları iptal edildi. Kamu görevlileri için yurt dışına çıkarken çalıştıkları kurumdan belge alma şartı getirilirken, çok sayıda pasaporta da tahdit koyuldu. İHD'ye yapılan başvuruların ve araştırmaların sonucunda 2017'de işkence gördüğünü söyleyen 5 bin 268 kişi tespit edilirken, verilere göre çoğu Ankara'da olmak üzere 11 zorla kaçırma ve kaybetme vakası yaşandı. 
 
AYM KARARLARI UYGULANMADI
 
Meclis’ten çıkan ilk dört KHK, CHP tarafından iptal talebiyle, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) götürüldü. AYM ise geçmiş kararlarını hiçe sayan bir gerekçeyle yetkisizlik kararı aldı. Bunun yanı sıra tutuklu milletvekillerinin durumlarına ilişkin anayasaya aykırı olmadığı yönünde kararlar verdi. Güvenirliğini yitiren AYM’nin kararları uygulanmaz oldu. AYM’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın başvurularına yönelik olarak “Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine, tutuklanma dolayısıyla ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine” yönelik tahliye talepleri mahkemelerce uygulanmadı. Yargılamaların hızlı tamamlanması gerekçesiyle duruşmaların avukatsız yapılabilmesinin, sanık hakkında verilen hükmün avukatın yokluğunda açıklanabilmesi sağlandı.
 
KALICI OHAL BAŞLADI
 
7 kez uzatılması ardından 18 Temmuz 2018’de kaldırılan OHAL uygulamasından geriye sansür, baskı, işkence, kapatma, cezasızlık ve ihraçlar kalırken, AKP’nin meclise sunduğu teklifte yer alan düzenlemelerle kalıcı hale getirildi. Kaldırılmasına rağmen yasallaştırılan OHAL uygulamaları sonucunda valililere “süper yetki” verildi. Yasaya göre valiler, şüpheli gördüğü kişileri 15 gün boyunca kentte girişine yasak getirmesi, anayasal hak olan toplantı ve gösteri hakkı engelleme, kamuya açık alanlarda gece vaktinin başlamasıyla, kapalı alanlarda 00.00’dan sonra toplantıların yapılması da izne bağlandı.
 
Bununla birlikte Anayasa değişikliği ile bakanlar hakkındaki gensoru önergesi uygulamadan kaldırılarak, bakanlar ve cumhurbaşkanı yardımcılarına ancak cumhurbaşkanının izniyle soruşturma açılabiliyor. 
 
Yine düzenlemeyle 24 saat olan gözaltı süresi, 48 saate çıkarıldı ve toplu olarak işlenen suçlarda dört gün olarak düzenleniyor. Gerek görülmesi halinde iki defa uzatılabileceği hüküm altına alınarak, 48 saatlik gözaltı süresi 6 güne, toplu olarak işlenen suçlarda ise 12 güne kadar uzatılabiliyor.
 
OHAL kapsamında 130 bin kişinin ihraç edildiği OHAL’den sonra getirilen düzenlemeyle ihraçların süreklileştirilmesi kararlaştırıldı. Yükseköğretim kurumlarından ihraç edilenler, eski kurumlarına dönemeyeceği gibi KHK ile ya da yeni getirilen yasayla kamudan ihraç edilenler, komisyon kararıyla tekrar kamuya alınan kişiler, eski görevlerine atanamıyor. Asker ve polisler kamudan ihraç edildikten sonra geri alınsalar bile kilit görevlere atanmayacak, araştırma merkezlerinde konumlandırılacak.
 
Düzenlemeyle OHAL sürecindeki gibi idari kararlarla ihraçlara üç yıl boyunca devam edilmesi, ihraç edilenlerin işlerinin dışında sosyal birçok hakkından mahrum kalmasının da önü açıldı. Söz konusu ihraçlar Resmi Gazete’de toplu olarak yayımlanmayacakları için de görünür olan ihraçlar kamuoyuna da yansımıyor.
 
'AKP’NİN SİVİL DARBESİ'
 
Hükümet yetkililerinin “Bir buçuk ay sürmez” dediği OHAL uygulaması, 2 yıl boyunca bölgede en ağır şekilde uygulanırken, kaldırılmasına rağmen uygulamaları “Süper valiler” tarafından sürdürülüyor. OHAL süreci ve sonrasını değerlendiren, Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Anestezi doktoru olan ve çıkarılan KHK’lerle ihraç edilen kamu emekçilerinden HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, AKP hükümetinin darbe krizini fırsata çevirerek, OHAL uygulaması ve KHK’lerle tüm muhalif kesimleri hedef aldığını ve en ağır insan hakları ihlallerinin sürecinin başladığını söyledi. OHAL’in kalıcılaştırılmasıyla 20 Temmuz 2016’da başlayan sürecin devam ettiğini ifade eden Güzel, bunu “AKP’nin sivil darbesi” olarak değerlendirdi. 
 
OHAL sürecinin Cumhuriyet tarihinde gerçekleşen askeri darbe süreçlerini aratmadığını dile getiren Güzel, “OHAL; temel hak ve özgürlüklerin üzerinden silindir gibi geçti. Parlamento iradesizleştirilerek, yasama, yürütme ve yargı organları Saray’a bağlandı. Anayasa fiilen devre dışı bırakılarak, zor ve baskı aygıtlarının devreye konulduğu bir iktidar biçimi ortaya çıktı” dedi.
 
71 BİN 900 BAŞVURUYA RET
 
Kurulan OHAL Komisyonu’na toplam 126 bin 200 başvuru yapıldığını, bunlardan 77 bin 900 başvuruya ilişkin karar verildiği, ancak bunlardan 71 bin 900 başvurunun ret edildiği bilgisini veren Güzel, şunları söyledi: “İhraç edilen kamu emekçilerinin mağduriyetlerini, yahut haklılıklarını savunmalarına dair tüm hukuki kanallar kapatıldı. Buna karşın tek işlevi ihraç edilenlerin maruz kaldıkları mağduriyeti yöneltebilecekleri tüm hukuki mekanizmaların önünü kapatmak olan OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kuruldu. Ancak ne var ki bu komisyonun, üyelerinden kuruluş şekline ve mağduriyet başvurularını yeterli denetim ve incelemeye tabi tutmayan sistemine kadar, yurttaşların mağduriyetine çözüm olamadığını hep birlikte gördük. Gelişi güzel hazırlanan KHK listeleriyle ihraç edilen binlerce kamu emekçisi, ihraç kararını veren iktidarın atadığı komisyonun insafına bırakılmışmış durumda.”
 
İHRAÇLAR HUKUKSUZ 
 
Kamu emekçilerinin ihraç edilmesinin hukuka aykırı olduğunun altını çizen Güzel, “İhraçların ne kadar hukuksuz olduğunun hükümet de farkında yoksa yargı yolunu kapatmak için verdikleri bu kadar uğraşın başka bir açıklaması olamaz. Bu dosyalar AİHM’e gittiğinde AKP ülke ekonomisinin kaldıramayacağı tazminatlara mahkum edileceğini biliyor” diye konuştu.
 
KADIN MÜCADELESİNE SALDIRI 
 
KHK’larla gerçekleştirilen ihraçları “Toplumsal cinsiyet” üzerinden değerlendiren Güzel, “Kadın emeğine yönelik bir saldırı olarak nitelendirmek, AKP’nin kadına biçtiği geleneksel rolleri OHAL ve KHK’ler eliyle hayata geçirmeye çalıştı. KHK’lerle kapatılan kadın kuruluşlarının yanısıra doğrudan 25 bin kadın kamudaki işinden ihraç edildi. Yaratılmak istenen tek adam rejiminin hayat bulması önünde engel olarak görülen toplumsal muhalefeti sindirmek ve yok etmek amacıyla bir silaha dönüştürülen OHAL ve KHK’ler siyasal iktidarın yıllardır yürüttüğü kadın düşmanı politikalarının bir aracı haline getirildi. Siyasal, ekonomik ve sosyal alanda kadın kazanımlarını ve örgütlenmesini her defasında hedefine alan siyasi iktidar, bu saldırıların yanında ihraç politikalarıyla da kadını toplumsal yaşamadan soyutlayarak erkek egemen sisteme mutlaka itaate zorlamayı amaçladı. Kadınların toplumu dönüştürücü etkisi ve gücü nedeniyle örgütlü kadın mücadelesine karşı daha saldırgan ve intikamcı yaklaşımları OHAL döneminde iyice gün yüzüne çıktı” şeklinde konuştu.
 
ÖZGÜR BASINI BİTİRME YÖNELİMİ
 
Özgür Gazeteciler İnisiyatifi Sözcüsü ve OHAL ilanı ardından çıkarılan KHK’lerle kapatılan Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin Eşbaşkanı Hakkı Boltan ise, OHAL’den özgür basın kurumlarının da nasibini aldığını belirterek, OHAL’in Türkiye’nin kimyasını bozduğunu söyledi. OHAL ilanıyla birlikte ilk olarak basın kurumlarının hedef alındığını hatırlatan Boltan, “Özgür basını bitirmeye dönük bir yönelim başladı. Özgür basının tüm  örgütlü alanları ve yayınları tamamen durduruldu, kapatıldı. Varlıkları gasp edildi. Ganimet olarak kullanıldı. Mahkeme ve cezaevi görmeyen özgür gazeteci kalmadı. Özgür Gazeteciler Cemiyeti üyesi olan her iki kişiden biri tutuklandı” dedi.
 
OHAL’E KARŞI BÜYÜK BİR SINAV
 
Özgür basın çalışanlarının OHAL’e karşı büyük bir sınav verdiğini ve imkansızlıklara rağmen susturulamadığının altını çizen Boltan, “Anlatılması bile zor. Yapılanlara karşı kavram bulmakta zorlandığımız baskı uygulamalarına rağmen özgür basının Türkiye’de yaratmış olduğu sonuçları görüyoruz. Gerçekler karanlıkta bırakılmadı ve toplumda bilinç oluşturuldu. Bu bilinç toplumu harekete geçirdi ve iktidarı salladı” şeklinde konuştu. 
 
MA / Özgür Paksoy