Demirtaş: Öcalan’ın devreye girmesi lazım ki barış için mesafe kat edilsin

img
ANKARA - HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasında sorunların diyalog ile çözülmesi gerektiğini belirterek, İmralı’yı işaret etti. Demirtaş, “O gün söylemişim. Aynı düşüncedeyim; Öcalan’ın devreye girmesi lazım ki barış için mesafe kat edilebilsin” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde kurulan Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
 
Demirtaş, verilen aranın ardından 2 nolu fezlekedeki suçlamaya konu olan etkinliklere dair savunma yaptı. Demirtaş, “Söz konusu 2 Nolu fezlekede DTK terör örgütü olarak tariflenmiş ve bu çerçevede DTK'nin bütün faaliyetleri de terör faaliyeti olarak tanımlanmış. Savcılık ve soruşturma yürüten Emniyet de DTK ile ilgili hazırladıkları şablon şeklindeki fezlekeyi her davaya ve soruşturmaya kopyala yapıştır fotokopi şeklinde sunarak benim dosyamda da bir benzerini yaratmışlar. Ama bu yetmemiş olacak ki 5 tane de eylem atfetmişler bana. Bu eylemleri de DTK bünyesinde yaptığımı iddia etmişler. Mahkeme bu eylemlere dair bilirkişi raporlarını istedi, bilirkişi  raporları geldi, onları da okuyacağım” dedi.
 
‘FEZLEKELERİN KENDİSİ KUMPAS FEZLEKESİDİR’
 
Demirtaş, fezlekenin kendisiyle beraber 5 milletvekili hakkında hazırlandığını belirterek, “Fakat silahlı terör örgütüne üye olmak suçlamasıyla ilgili bir fezleke bu. Katıldığım eylemlerde 12.11.2011 günü, 13.01.2011 günü, 14.01.2012 günü, 21.01.2012 günü, 30.10.2012 günü gerçekleşen eylem ve etkinlikler şeklinde ifade edilmiş. Dikkatinizi yine bir noktaya çekmem gerekiyor. İsnat edilen eylemlerin tarihi 2011 ve 2012 yılları. Fezlekenin hazırlanma tarihi 27 Nisan 2016. Yani söz konusu eylemlerden 5 veya 6 yıl sonra. O yüzden bu fezlekenin kendisi de bir kumpas ve komplo fezlekesidir. Olayların, eylemlerin gerçekleştiği tarihte hiçbir soruşturma yürütmeyen emniyet ve savcılık aradan 5-6 yıl geçtikten sonra ne hikmetse aniden fezleke hazırlıyor. Bu da önceki fezlekelerde belirttiğim gibi Türkiye'deki siyasal konjonktür ile doğrudan bağlantılı bir fezleke” diye konuştu.
 
‘ANADİLDE SAVUNMA HAKKI EN TEMEL HAKTIR’
 
Demirtaş’ın savunmasının devamı şöyle: “2 nolu fezlekede benim için ‘molotof kokteyli, taş ve havai fişeklerle saldırıların gerçekleştirildiği eyleme katılan şahıs’ denilmiş. Şimdi de CD çözüm tutanaklarını okuyalım: Selahattin Demirtaş ile ilgili herhangi bir ses ve görüntü kaydına rastlanılmamıştır’ demiş. Bir başka CD’deki görüntüde varmışım. Demirtaş’ın el hareketiyle grubun geriye gitmesini işaret ettiği, emniyet görevlisine de göz işaretiyle ‘tamam’ anlamına gelen harekette bulunduğu görülmüştür. Sonra da Adliyeye girmişim. Bir başka CD’nin çözüm tutanağında da basına verdiğim demeç var. ‘Anadilde savunma en temel haktır. Bir hak kullanılırken kimsenin bunu engellememesi lazım. Kürtçe konuşmak susma hakkını kullanmak değildir. Kürtçe konuşmak, Kürtçe konuşmaktır’ şeklindeki demeç. Anadilinde savunma hakkı en doğal haktır. İnsanların Türkçe biliyor olması kendi ana dilinde savunma yapma hakkını engellemez.”
 
‘BU AÇIK BİR SUÇTUR’
 
CD çözüm tutanaklarına dair örnekleri vermeye devam eden Demirtaş, “Show Tv haberinin çözüm tutanağından okuyorum: Güvenlik güçleri izin vermeyince, DTK Eşbaşkanı Türk ile BDP Eşbaşkanı Demirtaş, ‘olacaklardan biz sorumlu değiliz’ dercesine kalabalıktan uzaklaştı. Muhtemelen savcının yakaladığı en ciddi delil bu. Savcı beni nasıl ‘molotof, taş ve havai fişeklerle polise saldıran şahıs’ olarak tanımlayabilir. Bu açık bir suçtur. Görevi kötüye kullanmaktır. Suç iftirasıdır. Başka bir savcı da almış bunu iddianameye dönüştürmüş” şeklinde konuştu.
 
‘DOĞRUDAN AKP OPERASYONLARIYDI BUNLAR’
 
Demirtaş, savunmasına şöyle devam etti: “Bir sulh ceza hakimi, ‘şu dosyaya bir bakayım’ deyip delil incelemesi yapmaya gerek bile duymadan bizi tutuklamış, bir ağır ceza mahkemesi heyeti de bunları incelemeden tutukluluğun devamı kararı vermiş. Sonra gün geliyor bu mahkemede bu delili inceliyoruz ve bakıyoruz ki resmen yalan söylenmiş. Gösterinin ne içindeyim ne de kenarındayım. İlginçtir savcıya göre o gün Diyarbakır’da ne olmuşsa Demirtaş yapmış. Nasıl bir kin ve öfkeyle hareket etmişler? Sadece benimle ilgili soruşturma yürütmüşler, çok ilginç. Dertleri neydi, cemaate yönelik eleştirilerim incelenirse ortaya çıkar. Ama ben bunu Cemaatin üstüne atıp da işin basitçe açıklanması taraftarı değilim. Doğrudan AKP operasyonlarıydı bunlar ve halen de devam ediyor. Normalde bu savcılar ve emniyet yetkilileri hakkında ciddi adli ve idari soruşturmalar yapılması lazım da, tevsi-i tahkikat aşamasında geldiğimizde mahkemenizden bu tür şeyler isteyeceğiz. Fezlekenin 2 nolu eylemi olarak belirtilen eylem bundan ibarettir. Tümüyle bir kumpas ve komplo, yalan ve iftiradan ibarettir. Hiç bir şekilde buna ilişkin bir delil bulunamaz. Çünkü böyle bir eylem içinde olmadım hayatım boyunca hiç olmadım. 
 
EMNİYET, HÜKÜMET VE DEVLET İÇERİSİNDE BARIŞI İSTEMEYENLER VARDI
 
Çözüm tutanağında polisin ne dediği, ne yaptığı yine yok. Biz kendi kendimizi sulamışız, kendi kendimize gaz sıkıp, kendi kendimizi yaralamışız. Çözüm tutanağından öyle anlaşılıyor. Diyarbakır’da o gün gaz fişekleriyle yaralanan biz. Hakaret, küfür.. Bize ve ailelerimize küfürlerin çözümü  yapılsa burada okurken yüzleri kızarır. O günlerde Oslo’da PKK ile görüşen hükümet  bize meydanlarda bunları yaptırıyor, savcı fezleke hazırlıyor, polis dosyaya sahte deliller koyuyor. Yetmiyor, 5 sene sonra Meclise fezleke olarak gönderiyor. Barış için uğraşıyoruz ama emniyet ve hükümet içerisinde, devlet içerisinde bir grup bunları engellemek için canla başla çalışıyor. Provoke etmeye çalışıyor, bizi tahrik etmeye çalışıyor.  Mitinglerimiz yasaklanıyor, buna rağmen biz meydana çıkmak istiyoruz, işkence ediliyor, hakaretler küfürler bunları yaşıyoruz. Yetmiyor, yıllarca bizi tutuklayacak komplonun kumpasın parçası delili haline getiriliyor. Yetmiyor 10 yıl boyunca hakaret tehdit bizi aşağılama bitmiyor. Nasıl bir soğumayan yürektir bu nasıl bir kindir, nefrettir anlamakta zorlanıyorum.
 
BİRİLERİNİN BARIŞI SAVUNMASINA İHTİYAÇ VAR
 
Barış kolay bir şey değil. Savaş kararı verenler ve savaşı uygulayanlar, kolay ve inandıkları şekilde bunu yapıyor olabilirler ama biz ne savaş kararı veriyoruz. Ne savaşı ne silahı seçiyoruz. Biz zor olanı seçiyorduk. Açık alanda hedef haline gelerek ısrarla barışı savunduk. Aradan geçen bunca zamana rağmen dışarıda arkadaşlarımız, içeride biz barış diyoruz. Bize yönelik her türlü hakarete, tehdide rağmen biz yine de ‘ya sabır’ deyip barışı savunduk. Çünkü biliyoruz ki birilerinin barışı savunmasına ihtiyaç var. Bu bedel ister doğru, böyle dönemlerde barış demek kolay değil doğru. Ama insanlar ölüyor. Daha 4-5 gün önce Çukurca’da bu ülkenin 4 gencecik evladı öldürüldü. Ne yapacağız? Gidin evlerine bakın. Hepsi fakir fukara. Bunlar bizim evlatlarımız. Kürt’üne Türkü’ne bakmıyoruz.
 
ÖCALAN DEVREYE GİRMELİ Kİ BARIŞ İÇİN MESAFE KAT EDİLSİN
 
Duracak bu savaş. Biz çatışma, savaş, eylem, operasyon istemiyoruz. Çünkü başka bir çözüm yolu var.  Mümkün diyoruz. Ölmesin gençler. Bunu söylüyor, bunu istiyoruz. Bunu söylediğimiz için ‘terör destekçisi’ olarak görülüyoruz. 10 gün kadar önce hükümete yakın iki ailenin çocukları evlendirildi. O düğündeki görüntülere bir bakın, bir de Giresun’daki, Çubuk’taki ailelerin evlerine bakın. O gün söylemişim. Aynı düşüncedeyim; Öcalan’ın devreye girmesi lazım ki barış için mesafe kat edilebilsin. Biz HDP’liler, PKK yetkilisi değiliz. Gücümüz, yetkimiz HDP ile sınırlıdır. Biz PKK’ye ‘silah bırak talimatı’ veremeyiz. Bizi dinlemezler. ‘Öcalan’ı dinleriz, başkasını dinlemeyiz’ diyorlar. Bu bilindiği için de Öcalan ile defalarca görüşüldü. Biz bunu işaret ediyoruz.
 
SORUNLAR DİYALOGLA ÇÖZÜLSÜN
 
Allah kimseye evlat acısı göstermesin. Bir askerin, polisin, evladı dağda ya da cezaevinde olan anne babanın yerine koyalım kendimizi. Başka bir çözüm imkanı varken gencecik insanların cenazeleri geliyorsa bunda bizim hiç mi sorumluluğumuz yok? Var tabi ki.. Yıl 2011 barış için uğraşmışız. Bundan yargılanıyorum. Sorunlar diyalogla çözülsün. Bu fezlekedeki suçlama konusu yapılan girişimden sonra devlet ve hükümet, Öcalan ve PKK iki kez görüştü. Başarısız olsa da anlamlıdır; hiç değilse o dönem zarfında insanlar ölmemiştir.”
 
Duruşma devam ediyor.