Van Barosu: Hak ihlallerinin takipçisi olacağız

img
VAN- 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ne ilişkin açıklama yapan Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu, işkencenin, cezasızlığın ve usul güvencesindeki artışlara dikkat çekerek, Baro olarak, tüm yasal yolları sonuna kadar kullanarak amansızca, korkmadan ve yılmadan bu hak ihlallerinin takipçisi olacaklarını söyledi. 
 
Van Barosu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'ne ilişkin binalarında basın toplantısı düzenledi. Açıklamayı yapan İnsan Hakları Komisyonu üyesi Av. Mehmet Cevat Yılmaz, konuşmasına katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi anarak başladı.
 
Bugünün BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 70. yıl dönümü olduğunu hatırlatan Yılmaz, uluslararası bildirgenin, insanın doğuştan kazandığı hakların dokunulmazlığını ve kutsallığını koruma altına aldığını anımsattı. Başta Türkiye olmak üzere taraf devletleri, öncelikle yaşam hakkı ve işkence yasağı olmak üzere insan hakları ihlallerine karşı önleyici bir duyarlılığa sahip olmaya ve sözleşmenin yükümlülüklerini hiçbir istisnai duruma mahal vermeden yerine getirmeye davet ettiklerini belirten Yılmaz, "İnsan hakları karnesi yeterince kötü olan Türkiye’nin son üç yılda yaşam hakkına, işkence ve kötü muamele, toplanma ve gösteri hakkına yönelik müdahaleler, haksız gözaltı ve tutuklamalar, kolluk güçleri tarafından icra edilen operasyonlar nedeniyle meydana gelen ihlaller, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konut dokunulmazlığı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ekonomik ve sosyal haklardaki kayıplar gibi pek çok değişik ve kategorik konularda ihlaller büyük oranda artış göstermiştir" dedi.
 
‘İŞKENCE ARTTI’
 
Bölgede 2015’in Temmuz ayında yeniden başlayan çatışma ortamında ve askeri darbe girişiminin bastırılma gerekçesiyle OHAL sürecinde resmi gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer kötü muamele uygulamalarında belirgin bir artış görüldüğünü söyleyen Yılmaz, aynı artışın cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere yönelik işkence ve diğer kötü muamele iddialarında da görüldüğünü kaydetti.
 
‘KEYFİ ORTAM YARATILDI’
 
İşkencenin önlenmesinde önemli rolü olan ancak yıllardır uygulamada büyük ölçüde ihmal edilen usul güvencesinin, OHAL sürecinde KHK’ler ile yapılan yasal düzenlemeler sonucunda önemli ölçüde tahrip olduğunu belirten Yılmaz, "Bu yasal düzenlemelere de dayalı olarak, kişiye gözaltı hakkında bilgilendirme, üçüncü taraflara bilgilendirme, avukata erişim, hekime erişim, uygun ortamlarda uygun muayenelerinin gerçekleştirilmesi ve usulüne uygun raporların düzenlenmesi, hukukilik denetimi için süratle yargısal makama başvurulabilme, gözaltı kayıtlarının düzgün tutulması, bağımsız izlemelerin mümkün olması başlıklarında toplanabilecek usul güvencelerin son dönemde büyük ölçüde ortadan kaldırıldığını ve bu konuda bütünüyle keyfi bir ortam yaratıldığını ifade etmek mümkündür" diye konuştu.
 
'CEZASIZLIK POLİTİKASI SÜRÜYOR'
 
Cezasızlığın hala işkence ile mücadelede en önemli engel olduğunu ifade eden Yılmaz, "Faillere hiç soruşturma açılmaması, açılan soruşturmaların kovuşturmaya dönüşmemesi, dava açılan vakalarda işkence yerine daha az cezayı gerektiren suçlardan iddianame düzenlenmesi, sanıklara hiç ceza verilmemesi ya da işkence suçu dışında başka suçlardan cezalar verilmesi ve cezaların ertelenmesi gibi nedenlerle cezasızlık olgusu işkence yapılmasını mümkün kılan en temel unsurlardan birisi olarak hala karşımızda durmaktadır" dedi.
 
'YÜZBİNLERCE KAMU GÖREVLİSİ İHRAÇ EDİLDİ'
 
OHAL süresince Anayasaya açıkça aykırı olan ve maalesef Anayasa Mahkemesi’nin ve yargı kuruluşlarının tamamen devre dışı bırakıldığı bir ortamda çıkarılan KHK’lerle yüzbinlerce kamu görevlisi ve emekçisi kamu görevinden çıkarılmış ve bu görevinden alınan insanların tamamına yakını hakkında adli soruşturma başlatıldığını hatırlatan Yılmaz, aynı süreçte yüzlerce eğitim kurumu, sağlık kuruluşu, sendika, dernek, şirket ile basın kuruluşlarının hukuka aykırı bir şekilde kapatıldığını ifade etti. 
 
‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ASKIYA ALINDI’
 
OHAL koşullarında ifade özgürlüğü ihlallerinin tavan yaptığına da işaret eden Yılmaz, insanların hiçbir mecrada düşüncelerini ifade edemez duruma geldiklerini belirtti. Adalet Bakanlığı resmi istatistiklerine göre Cumhurbaşkanına hakaret, Türklüğe hakaret, örgüt propagandası yapmak gibi suçlardan dolayı on binlerce kişiye dava açıldığını hatırlatan Yılmaz, OHAL sonrası kalıcı hale gelen bu durumun insan hakları bağlamında büyük vahamet arz ettiğini dile getirdi. 
 
HAK İHLALLERİNDEN BAZILARI SIRALANDI
 
Basın açıklaması ile açıklanmayacak kadar çok hak ihlalinin yaşandığını söylöeyen Yılmaz bu ihlallerden bazılarını şöyle paylaştı: "
 
*Yakın tarihte Van’ın Erciş ilçesine bağlı Çobandüzü köyünde ikamet eden Polat ailesinin evine güvenlik güçlerince yapılan operasyonda kullanılan madde nedeniyle ailenin barındığı ev yanarak kullanılamaz hale gelmiştir. Bu olayda Polat ailesi mensuplarının konut dokunulmazlığı hakkı, mülkiyet hakkı, vücut bütünlüğünün dokunulmazlığı hakkı gibi anayasal hakları açıkça ihlal edilmiştir.
 
*Aynı şekilde Van’ın İpekyolu ilçesinde Şahin ailesinin ikamet ettiği eve güvenlik güçlerince operasyon yapılmış olup operasyon esnasında ev halkı işkence, kötü muamale ve insan onuruyla bağdaşmayacak tutum ve davranışlara maruz bırakılmışlardır.
 
*Van F Tipi cezaevinde 80 günü aşkın süredir açlık grevinde bulunan hükümlüler bulunmaktadır. Talepleri ise gökyüzüne çekilen tellerin kaldırılmasıdır. Havalandırma olarak kullanılan avlunun üstü tellerle kapatılmıştır. Dolayısıyla avluya hava almak için çıkan tutuklu/hükümlüler gökyüzüne bakarken telleri görmektedir. İşlemiş oldukları suçlar ne olursa olsun insan olmaları hasebiyle tutuklu/hükümlülerin hakları mevcuttur.Kişinin tutuklu/hükümlü olması insan onuruyla bağdaşmayacak muameleye maruz bırakılmasına gerekçe oluşturmamaktadır. Tutuklu/hükümlülerin hava almak için kullandıkları havalandırma avlusuna kafes görünümü veren bu tellerin, insan onuruna aykırı ve sistematik olması dolayısıyla cezaevi idaresinin bu eyleminin işkence suçuna vücut verdiğini önemle belirtmek isteriz. Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak bu tellerin ivedilikle kaldırılması gerektiğini ifade ederek bunun takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.
 
*Erkek egemen politikaların hayatın her alanında devam etmesi ve yargı ile idari pratiklerin de kadına yönelik şiddeti beslediği bir yıl daha geçirdik. Kadınların eril şiddete karşı korunmasını güvence altına alan yasal boşlukların varlığı ile yapıcı politikaların yoksunluğu, var olan yasaların da idari uygulamada işlerlik kazanamaması nedeniyle kadınlar hemen her gün psikolojik ve fiziki şiddete maruz kalıyor veya öldürülüyor. Siyasal iktidarın ve medyanın cinsiyetçi dili kadına yönelik ayrımcılığı beslemekte ve şiddeti adeta normalleştirmektedir. Kadın cinayetleri ve tecavüz dosyalarında, “iyi hal”, “haksız tahrik” indirimleri uygulanmakta, erkek failler yargı eliyle ya cezasız kalmakta ya da olması gerekenden daha az cezaya çarptırılmaktadır. Biz insan hakları savunucuları “Kadın cinayetleri politiktir” diyoruz ve kadına yönelik şiddeti durdurmak istemeyen zihniyetle her platformda mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz.
 
*Çocuklara yönelik her türlü istismar ile mücadele edilmesi gerektiğini ve bir an önce caydırıcı, kalıcı ve cezasızlık kültüründen uzak düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini önemle vurguluyoruz. Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak diğer komisyonlarımızla birlikte çocuklara yönelik istismar suç ve faillerinin ortaya çıkarılarak en ağır şekilde cezalandırılmaları için bu olayların yasal takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiriyoruz. Çocukların yaşam alanlarının özgürleşmesini ve haklarının etkin ve belirgin düzenlemelerle güvence altına alınması talebinde bulunduğumuzu ifade etmek isteriz."
 
'KORKMADAN, YILMADAN MÜCADELE EDECEĞİZ'
 
Yılmaz, açıklamayı şu sözlerle bitirdi: "Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu olarak şehrimizde ve bölgemizde yaşanan hak ihlallerinin önüne geçmek için tüm yasal yolları sonuna kadar kullanarak amansızca, korkmadan ve yılmadan bu hak ihlallerinin takipçisi olacağımızı kamuoyunun bilgisine sunarız.  10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle hak ihlallerinin yaşanmadığı, insan ve insan onuruna saygının egemen olduğu bir ülke ve dünya dileğiyle."