Nusaybin Davası tutukluları: Mahkemeden bir beklentimiz yok

img
MARDİN – 53 kişinin yargılandığı Nusaybin Davası'nın 4'üncü gününde mütalaaya karşı tahliye taleplerinde bulunmayan tutuklular, tecridi protesto ederek, “Bizler Şeyh Saitlerin, Seyit Rızaların torunlarıyız. Baş eğmedik, eğmeyeceğiz. Mahkemeden bir beklentimiz yok” dedi. 
 
Mardin’in Nusaybin ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında tutuklanan 53 kişi hakkında açılan davanın 4’üncü duruşmasının 4'üncü günü de sona erdi. Öğlen arasının ardından başlayan duruşma Avukat Barış Yiğit’in savunmasıyla devam etti. 
 
İŞKENCE SORUŞTURULSUN TALEBİ
 
Yargılananların işkenceye maruz kaldıklarını belirten Yiğit, işkenceye ilişkin soruşturma başlatılmasını istedi. "İşkence görmezden gelinerek bir karar alınırsa, burada bulunan tüm kolluk kuvvetleri işkence yapabilecekleri kanaatine vararak buradan ayrılacaklar" diyen Yiğit, "Siz bugün burada tarihi bir karar vereceksiniz. Kolluk kuvvetleri buradan ayrılırken, işkence yapma hakları olmadığını ve hukuka uygun bir şekilde muamele yapmaları gerektiğinin farkına varacaklar. Bu nedenle vereceğiniz karar burada çok önemli. İşkencenin insanlık suçu olduğunu burada anlatmak ve kanunen onaylamak zorundasınız” şeklinde konuştu.
 
AYNI SUÇLAMADAN İKİNCİ YARGILAMA 
 
Dosyadaki tüm şahıslar için aynı suçlama yapılarak, masumiyet karinesinin de gözardı edildiğine dikkat çeken Yiğit, şöyle devam etti: “Şahısların üzerine atılı 302 suçlamasının düşürülmesini ve beraatlarına karar verilmesini istiyoruz. Sanık Ferhat Doğan, istinat edilen suçun işlendiği tarihte çocuktur. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 302'den cezalandırılmıştır. Aynı suçlamadan ikinci defa yargılanması mümkün değildir. Bu nedenle bu iddianamedeki suçlamaların hiçbirinin somut bir dayanağı yoktur. Biz müvekkilimizin beraatını ve tahliyesini talep ediyoruz."
 
MAHKEME: DOST MUSUNUZ DÜŞMAN MISINIZ?
 
Yiğit, duruşma öncesi ve sonrasında müvekkilleri ile görüşme taleplerinin her defasında reddedildiğini ve engellendiğini belirtti. Mahkeme başkanı bunun üzerine Yiğit’e dönerek, "Dost musunuz düşman mısınız bilmiyoruz" sözlerini sarf etti. Başkanın sözlerine tepki gösteren Yiğit, "Avukatız" cevabını verdi. Tepkiler üzerine mahkeme başkanı söylemek istediğinin yanlış anlaşıldığı savunmasında bulundu.
 
TECRİDE TEPKİ
 
Ardından iddia makamının tutukluluk halinin devamı yönündeki ara mütalaasına karşı salonda bulunan tutukluların beyanları soruldu. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit uygulamasını lanetlediklerini belirten tutukluların sırasıyla verdikleri ifadeler şöyle: 
 
Tufan İlbaş: “Öncelikle Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi her defasında kınadık ve kınamaya devam edeceğiz. Burada çok acımasız bir yargılama görülüyor. Savcı hanım burada dosyanın içeriğine bakmadan, önceki savcıların verdiği kararları baz alarak tutukluluğumuzun devamını istiyor. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’ın gözüne girmeye çalışıyor. Burada avukatımız ile görüşemiyoruz. Avukatlarımız cezaevlerine gelemiyor. Tam bir düşman hukuku yürütülüyor. Bir sonraki duruşmada yine burada olmak istiyoruz. Olup olmayacağımızı bilmiyoruz. Ama biz kesinlikle SEGBİS'e çıkmayacağız. Arkadaşlarımızın tedavisi yapılmıyor. Burada adil bir yargılama yapılmıyor. Koşullarımız düzeltilmediği sürece burada adil bir yargılama yapılmayacak. Kimsenin kandırılmasına gerek yok. Ailelerimiz de bizim yaşadığımız zorlukları yaşıyorlar. Burada adil bir yargılama yapılmıyor. Tüm dünya da buradaki yargılamanın nasıl adaletsiz olduğunu görecek. Bu adil olmayan yargılamayı siz savunuyorsunuz ve siz de mahkum olacaksınız.”
 
‘SİZİN NE İŞİNİZ VARDI ORADA’
 
Özgür Sevim: “Savcı hanım burada neye göre böyle bir mütalaa veriyor? Biz burada etnik olarak, dil olarak, Kürt olarak yargılanıyoruz. Roketlerle ve uçaklarla şehrimizi vurdular. Fosfor bombaları ile şehrimizi yıktılar. Bize, 'ne işiniz vardı orada' diye soruyorlar. Ben soruyorum asıl sizin ne işiniz vardı orada. İşgal etmeye gelmişsiniz. Bu topraklar benim topraklarım. Siz şehrimizi bombalıyor, sokak ortasında kadınlarımızı katlediyorsunuz. Kürt artık eski Kürt değil. Zilan'daki, Şeyh Sait dönemindeki Kürt değil. Erdoğan'ı mutlu etmek için burada bir yargılama yapılıyor. ‘Teröristlerin 15 çocukları var’ diyor. Babam bildim bileli emekçi bir insandır. Recep Tayyip Erdoğan kimdir? Kim oluyor da bunları kullanıyor. Hepsinin hesabını vereceksiniz. Herkes bunun hesabını verecek. Efrin'in, Nusaybin'in hesabını vereceksiniz.” 
 
Mehmet Faruk Engin: “Her celsede maruz kaldığımız işkenceyi dile getirdik. Şimdiye kadar verdiğimiz dilekçelere olumlu bir cevap verilmedi. Burada benim hiçbir beklentim kalmadı. O yüzden ne deseniz de umudum yoktur.”
 
Nurullah Akyüz: “Bu mahkemede ne karar alınacaksa alınsın benim bir beklentim yok.”
 
‘TAHLİYE TALEBİM YOK’
 
Resul Ergün: “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kınıyorum. AİHM'nin Önderliğimiz için verdiği kararı da kınıyorum. Kendim için burada bir şey istemiyorum. Vereceğiniz karar bellidir. Ben Nusaybin'den çıktığımda yararlıydım. Konuşamıyordum. Ben cezaevine girebilecek bir durumda değil iken, iddianamede çoğu arkadaşım üzerine ifade verdiğim söyleniyordu. Konuşamadığım halde nasıl bu kadar ifade verdiğimi söyleyebilir misiniz? Düşman hukuku ile bizim üzerimizde bir iddianame hazırlanmıştı. Bunu nasıl kabul edebiliyorsunuz? Devletin bütün kurumları iktidarın bir aracına dönüşmüştür. Siz Erdoğan'ın söylediğinin dışında bir karar veremezsiniz. Yıllarca okudunuz. Ana babanız sizin için emek harcadı ama şu an burada aklınızı kiraya vermiş durumdasınız. Eğer verdiğiniz emeğe biraz saygınız varsa özgür bir karar vermelisiniz. Ben ne beraatımı ne de tahliyemi talep ediyorum. Çünkü böyle bir düşüncede olan birilerinden bir şey talep etmek boştur. Şu anda iki taraf var. Kürtler ve iktidar var. Bize sunduğunuz hukuk ve biz varız. Bir tarafta egemenleri temsil eden diğer tarafta ise halkı temsil edenler var. Biz halkın yanındayız. Biz baş eğmedik. Biz baş eğmeyiz ve hiçbir zaman baş eğmeyeceğiz.” 
  
Oktay Gül: “Bütün zalim iktidarlar gibi sizler de yanılıyorsunuz. Ey insanlıktan nasibini almayanlar, sizler özgürlük mücadelesinin ne demek olduğunu anlayamayacaksınız. Bizim mücadelemiz ne bizle başladı ne de bizle bitecek. Ey insanlıktan nasibini almamış yaratıklar, sizler elbet bir gün yargılanacaksınız.”
 
Hamit Acun: “Bizim bugün burada yargılanıyor olmamızın tek sebebi yaşananlara duyarsız kalmamış olmamızdır. Biz halkımızın onurlu bir şekilde yaşamını sürdürmesi için her zaman mücadele edeceğiz. Biz ne sizden ne de sizlerin kanunlarınızdan korkmuyoruz. Bütün bu zorluklara katlanacağız. Hiçbir şekilde kimse irademizi kiralayamayacaktır ve yine kazanacak olan bizler olacağız.”
 
MÜCADELEYE DEVAM 
 
İsmail Yılmaz: “Dün 17 Ekim Sovyet Devriminin yıldönümüydü. İşçi ve emekçilere selam gönderiyorum ve yeni Ekimler diliyorum. Burada gördüğünüz tablo 12 Eylül tablosudur. Hem görüntülerde mevcut hem de yaşananlarda. Kenan Evren gözü açık gitmemiştir. Çünkü 12 Eylül yargılamaları sürüyor. Ama korkuyorlar. Korktuklarını görüyoruz, korkmaya devam etsinler. İşçilere emekçilere verdiğimiz sözü tutacağız. Mücadele edeceğiz. Benim 3 avukatım vardı, ancak 3 de tutuklandı. İki avukatım tahliye edildi ancak biri halen tutuklu. Avukatlarımızın bizimle aynı safta olmasını görmek bizi mutlu ediyor. Süleyman Soylu'ya da değinmek istiyorum. Cumartesi Annelerimize ‘paçoz’ demişti. Ben ilk Cumartesi insanlarından biri olarak o cümleyi kendisine aynı şekilde iade ediyorum. Ben bir sosyalistim. Sosyalist olmak insanlaşmaktır. Bu ülkede sosyalist devrim yapılana kadar da mücadele edeceğim. Sosyalist olmayı suç olarak gösterilmesini kabul etmiyorum. Savcı hanıma soru soruluyor tepki gösteriyor. İnsanlar size tabi ki soru soracak. Kentler yıkılmış, insanlar öldürülmüş. Burada bir hukuk tiyatrosu gösteriliyor. Ben 95'ten beri yargılanıyorum. Hukuki bir dava yok burada. Tamamen siyasi saiklerle karar veriliyor burada. Elbet bir gün aydınlığı göreceğiz. Sizden bir talebim yok. Yaşasın Marksizm ve sosyalizm diyorum.”
 
‘KENDİNİZİ GÖRECEKSİNİZ’
 
Sadık Tan: “Mahkeme ‘tarafsızım, bağımsızım’ diyor, ama yalan atmasın bize. Önderliğimiz üzerinde tecrit var diyoruz, sizin işlem yapmanız gerekiyor ama siz Önderliğimiz üzerindeki tecride dair hiçbir işlem yapmıyorsunuz. Erdoğan diktatörlüğü DAİŞ ile ittifak yapıyor, onu yargılamanız lazım. İran'daki toplantıda da bu görüldü. Rezil ediyor bizi. Erdoğan diktatörünü getirmişsiniz. Yazıktır bu ülkeye. Ben sizden bir şey talep etmiyorum.” 
 
Recep Yel: “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikasını lanetliyorum. Kendisine verilen 6 aylık disiplin cezasını kınıyorum. Kürt Halk Önderi’ni bedenen yalnızlaştırabilirsiniz, ama biz onu ruhen asla yalnız bırakmayacağız. Kimse vatan uğruna gidip hayatını kaybetmiyor. Para için gidiyorlar. Hepsi emekçi çocuklarıdır. Biz de emekçi çocuklarıyız. Birbirimizle neden savaşıyoruz bunu sorgulamak gerekiyor. Medya araçları ile cinsiyetçilikle bizleri birbirimize düşürüyorlar. Bir diğer konu ise, Kürdistan'da uyuşturucunun yaygınlaştırılmasıdır. Ben kendi topraklarımda yaşayamamanın sancısını yaşıyorum. Neden ben kendi topraklarımda değil de metropollerde yaşamak zorunda kaldım? Ülkeyi bu şekilde yönetenler, bu şekilde devam ederlerse eğer Türkiye diye bir şey kalmayacak. Parsel parsel ülkeyi satıyorlar. İktidar ülkeyi satıyor. Bu yönetim bu iktidar nedeniyle bir ülke kalmayacak. Bize bölücü diyorlar, ama onlardan daha büyük bölücü kimse yok. Bizim felsefemiz halkların bir arada yaşamasını temel alıyor. Bize insan olarak baktığınız zaman kendinizi göreceksiniz orada. İnsan olarak baktığınızda duygularınızı, hissettiklerimizi göreceksiniz.”
 
‘KÜRDİSTAN’I BOŞALTMAYACAĞIZ’
 
İlyas Doğan: “Herkes çok iyi bilsin ki artık 90'lı yıllar değil. Biz Kürdistan’ı boşaltmayacağız. Kimse bizden bunu beklemesin. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Kürdistan devrimcileri Kürdistan halkını yalnız bırakmayacaktır. İddianame de ciddiyetsiz hazırlanmış. Bu iddianameyi kabul etmiyoruz. Şahsımızda Kürt halkı hakkında hazırlanmış bir iddianamedir. Biz bu uygulamalara karşı mücadele edeceğiz.”
 
‘ŞEYH SAİTLERİN, SEYİT RIZALARIN TORUNLARIYIZ’
 
İbrahim Halil Yıldız: “Bugün sırtınızı dayadığınız AKP hükümetine bu kadar güvenmeyin. Çünkü bütün ortaklarını sattı, sizi de satacak. Bugün burada karşımıza eril zihniyetin dişil versiyonu olarak çıkan bir mütalaa var. Adeta erkekleşmek için çaba gösteriliyor. Almışsınız yanınıza silahlı onlarca kişiyi yargılama yapıyorsunuz. Siz önceki mahkeme başkanından daha çok korkuyorsunuz. Cübbenizden utanın diyorum başka da bir şey demiyorum.”
 
 
Mazlum Yaşa: “Tecridin ağırlaşması ile beraber gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak Türkiye üzerinde koşullar ağırlaşıyor. Benim burada sizden bir beklentim yok. Erdoğan ne diyorsa o oluyor. Erdoğan tek adam olarak bu ülkede ne isterse onu yapıyor. Bu ülkede bir vatan haini varsa da sadece Erdoğan'dır. Erdoğan dışında bu ülkeye ihanet eden yoktur.”
 
Abdülkadir Baybars: “Biz bu mücadele içinde ağır bedeller ödüyoruz. Tarihe baktığımız zaman Kürt halkı bu uygulamalar karşısında hiçbir zaman boyun eğmemiştir, eğmeyecektir. Bizler Şeyh Saitlerin Seyit Rızaların torunlarıyız. Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz de. Onların başlattığı bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Cezaevinde can güvenliğimiz yok. Osmaniye'de bizi öldürmek istiyorlar. Bize inanmıyorsanız cezaevindeki kamera kayıtlarını isteyin onlara bakın. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Yoldaşlarım ne diyorsa ben de onu diyorum. Herkesi saygı ile selamlıyorum.”
 
‘UMUDUM HALKIMDIR’
 
İbrahim Göktaş: “Benim umudum halkımındır.”
 
Ferhat Doğan: “Bugün bizi burada yargılananlar da bir gün yargılanacaktır. Bugün nasıl ki önceki hakimler FETÖ’cü çıktı ise, bunlar da Erdoğancı çıkacaktır. Ve Kürt halkı onları yargılayacaktır.
 
Rojhat Aydın: Mahkeme kendi başına hareket eden bir mahkeme değildir, ben buna inanmıyorum. Çünkü 2 hafta önce Erdoğan'ın talimatı ile hakimler ve savcılar Erdoğan'ın sarayına gittiler. Yargılamaları nasıl yapacaklarına dair talimat aldılar. Savunmalarımızın tamamında bunu dile getirdik. Biz hala aynı fikirde ve aynı düşüncedeyiz. Çünkü Kürt sorunu aynı zamanda Çerkezlerin sorunu, Türklerin sorunu ve Türkiye’nin sorunudur. Benim tavsiyem hakimler ve savcılar Erdoğan karşısında tavırlarını alsınlar ve kendi iradeleri ile karar versinler. Bu iddianame ile çizgi film bile oynatılmaz.” 
 
‘BİZ ASLA TESLİM OLMADIK’
 
Ramazan Eroğlu: “Bu mahkeme özel olarak kurulmuş bir mahkemedir. Bu mücadelem sıradan bir mücadele değildir. Büyük bir mücadeledir. Biz asla teslim olmayacağız. Son aşamaya gelse bile biz bu yolda mücadele etmeye devam edeceğiz. İddianameyi kabul etmiş olmanız sadece kendinizi kandırmanızdır. Bize oradan düşman gözü ile bakıyorsunuz. Ama bilinsin ki, biz sadece Önderliğimizin ve şehitlerimizin yolunda yürümeye devam edeceğiz. Mahkemenizden bir talebim yoktur.”
 
Akar İkbal: “Bu iddianame gerçek dışıdır. Çok çelişkili bir iddianamedir.”
 
Hevidar Baştuğ: “Adaletin gerçekten tecelli edilmesi isteniyorsa yerlerimizin değişmesi lazım.”
 
‘YİNE HAKİKAT KAZANACAK’
 
İbrahim Toktaş: “Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ile tüm tutukluların iradesi kırılmak isteniyor. Buna izin vermeyeceğiz. Musa Anter diyor ki; Kürt halkı mücadelesini vererek özgürlüğüne kavuşacaktır. Mazlum Doğan da derki; ‘Mücadele kurtuluşun başlangıcıdır.’ Aynı şekilde düşünüyor ve mücadele edeceğimizi söylüyoruz ve kazanacağız. Sizden beklentim yoktur. Zafer Kürt halkının zaferidir.”
 
Fırat Çiftçi: “Sayın Öcalan tek başına bir şahıs değildir. Bir felsefeyi ve bir toplumu temsil etmektedir. Bugüne kadar baktığınızda kim hakikati savundu ise yargılanmıştır. Ama sonuçta hakikat kazanmıştır ve yine bu hakikat kazanacaktır."
 
Tutukluların beyanlarının ardından mahkeme duruşmaya yarın devam etmek üzere ara verdi.