Tutuklanan gazeteci Evren: Önce gazeteciler susturulmak isteniyor

img
DİYARBAKIR – Evinin kapısı kırılan, darp edilerek gözaltına alınan ve tutuklanan gazeteci Kibriye Evren, baskı ve tutuklamalarla toplum şahsında önce gazetecilerin susturulmak istendiğini söyledi. 
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen iki ayrı soruşturma kapsamında 9 Ekim günü aralarından gazeteci Kibriye Evren’in de bulunduğu 8’i gazeteci 142 kişi gözaltına alındı. Emniyet Müdürlüğündeki ifade işlemlerinden sonra adliyeye çıkarılan gazeteci Kibriye Evren ile birlikte 25 kişi tutuklandı, diğerleri de serbest bırakıldı. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde bulunan Kibriye Evren, ev baskını, gözaltı ve tutuklama sürecinde yaşadıklarını avukatları aracılığıyla Mezopotamya Ajansı’na anlattı.  
 
ÇIPLAK ARAMA YAPILDI
 
Evine yapılan baskın sırasında evin kapısının kırıldığını sırtına basıldığını ve çıplak aramaya zorlandığını belirten Evren, “9 Ekim gecesi saat 01.00’de kaldığım evin kapısı kırılırcasına çalındı. Nitekim kapıyı kırdılar. Kapıyı açtığımda maskeli özel hareket timleri bağırıp çağırarak, hakaret ederek silahları üzerimize doğrultarak bizi yere yatırıp sırtımıza basarak kafamıza silah dayadılar. İki kişi sırtımıza basarken diğerleri odaları gezerek ‘Etraf temiz’ diyerek dışarı çıkarken, sivil polisler içeri girdi. Tüm odaları arama adı altında dağıtarak haber amaçlı kullandığım 2 bilgisayarımla birlikte kitap ve telefonuma el koydular. Bu arada kadın polis tarafından odaya alınarak çıplak aramaya zorlandım. Bu baskın sırasında şahit diye getirdikleri komşuların erkek olması da dikkat çekiciydi. Çıplak aramaya zorlandığımızda odada herhangi bir kadın şahit bulundurmadılar. Tüm özel eşyalarımız erkek şahitlerin yanında etrafa saçtılar” dedi.
 
‘DOKTOR DARP VAR DEMEDİ’
 
Sağlık kontrolü adı altında hastaneye götürüldüğünü ancak doktorun polislerin tavrından ayrı bir tavrı olmadığını anlatan Evren, “Evden ters kelepçe ile çıkarıldıktan sonra sağlık kontrolü adı altında hastaneye götürüldüm. Doktora sırtımıza basıldığını ısrarla belirtmeme rağmen muayene edilmeden ‘darp yoktur’ raporu ile hastaneden çıkarıldım. Doktorun muamelesi de emniyettekilerden ve polislerden farklı değildi. Evdeki çıplak aramadan sonra emniyette ikinci defa çıplak arama yapıldı. Emniyete gittiğimde içerisinde gazetecilerin, siyasetçilerin ve kadın aktivistlerin de olduğu 50 kadının gözaltına alınmakla sonuçlanan bu operasyonun kadın iradesini kırmaya yönelik siyasi bir operasyon olduğunu anlamak zor olmadı. 3 gün gözaltında kaldıktan sonra 4’üncü gün savcılığa çıkarıldık” diye konuştu.
 
HABER KAYNAKLARI VE ÇEKİLEN FOTOĞRAFLAR
 
Evren, dosyada gizlilik kararı olmasından kaynaklı avukatlar ve kendileri suçlamaya ilişkin bilgi edinemediklerine işaret ederek, “Savcılığa çıktığımda Kürtçe ifade vermek istediğim için ifadem alınmadan tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildim. Hakim sorgusunda gazetecilik faaliyetlerimden dolayı yurtdışına çıkmamı örgüt suçu olarak görüldüğünü öğrendim. Yine farklı haber sitelerinde çıkan haberleri retweetlediğim, farklı zamanlarda röportaj yaptığım haber kaynaklarım ve arkadaşlarla çekilen fotoğrafların ise pikniğe gidip örgütsel suç işlediğim gibi iddialarla ile suçlandım. Ayrıca 3 gizli tanığın ifadeleri sonucu tüm bu kanaatlere ulaşıldığını anladım” dedi.
 
‘GAZETECİLİK YAPTIĞIM İÇİN TUTUKLANDIM’
 
Türkiye’de özgür gazetecilik faaliyetinin geçmişte olduğu gibi bugünde zor olduğunun farkında olduğunu belirten Evren, “Şu anda cezaevinde bulunan tüm gazeteciler gibi benimde mesleki faaliyetlerimden dolayı cezaevinde olduğumun farkındayım. Mevcut iktidar kendinden olmayanı, kendi gibi düşünmeyeni, kendisine şakşakçılık yapmayan herkesi ya ‘terörist’ ilan eder ya da zor aygıtını kullanarak susturmaya çalışır.  Ya da tutuklayıp hakikatin üstünü örtmeye çalışır. Gazetecilerin tutuklanmasında dünyada birinciliği elden bırakmamakta ısrarcı olan mevcut iktidar tutuklamalarla gazetecileri susturmak dışarıda kalanlara ise korku yaratarak bastırmak, haber yapamaz hale getirmek istiyor. Türkiye cezaevlerinde tek suçu topluma hakikati yansıtmak olan onlarca gazetecinin bulunduğunu hatırlarsak, bu suçlamaların bireysel değil toplumsal bir bastırma, susturma politikası olduğunu ve yargının da buna alet olduğunu açık bir şekilde görüyoruz” dedi.
 
Tutuklama kararının ardından cezaevine ellerinin kelepçeli olarak getirildiklerini ifade eden Evren,  cezaevi binasında jandarma kontrolünde işlemler yapılırken dahi kelepçelerinin çıkarılmadığını söyledi. 
 
‘GAZETECİ SUSARSA TOPLUM SUSAR’
 
Evren, tutuklanmasında kadın gazeteci olma rolünün yadsınamayacağını belirterek, “Her alanda olduğu gibi bu alanda da erkek egemen akıl karşımıza çıkmaktadır. Bu zihniyetin sonucu olarak ortaya çıkan kadın katliamları, taciz, tecavüz, doğa ve hayvan katliamları, çocuk taciz ve tecavüzleridir. Ekonomik krizin en fazla kadını, çocuğu etkilemesi yıllardır devam eden savaşın her yönü ile kadını etkilemesini ve benzeri konuları kadın gazeteciler olarak dile getirmemiz, teşhir etmenin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Devlet biz gazetecilerden üç maymunu oynamamızı istiyor. Halbuki gazeteci toplumun vicdanıdır. Gazeteci hakikati yazmaz, susar ve duymaz ise topluma değil mevcut iktidara hizmet eder.  Fakat özgür ve objektif gazetecilik gerçekleri ve hakikati açığa çıkardığı zaman anlam bulur, toplumsallaşır. Bu toplumsallığa karşı duyulan vicdani sorumlulukla gazetecilik faaliyeti yürütülmelidir. Bundandır ki tüm bu baskı ve tutuklamalarla toplum şahsında önce gazeteciler susturulmak isteniyor. Gazeteci susarsa, toplum susar” dedi.