'Katliama işveren yer hazırlıyor, devlet göz yumuyor'

KOCAELİ - Dilovası'ndaki yangında işçilerin kaçmaması ve yangını söndürmemesi her türlü tuzağın kurulduğunu söyleyen İSİG Meclisi Gönüllüsü Selçuk Karstarlı, "Bu katliama işveren yer hazırlıyor, devlet de göz yumuyor" dedi. 
 
Kocaeli'nin Dilovası ilçesinde bulunan Ravive Kozmetik'e ait dolum fabrikasında 8 Kasım'da çıkan yangında 2'si kız çocuğu 4 kadın toplam 6 işçi hayatını kaybetti. Şengül Yılmaz (56), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (15), Cansu Esatoğlu (15), Şengül Yılmaz (55), Hanım Gülek (65), Esma Dikan'ın (31) yaşamını yitirdiği olayla ilgili 7 kişi tutuklandı. Yangının ardından iş yerinde işçilere iş güvenliği eğitimi ve koruyucu ekipman verilmediği, işçilerin sigortasız çalıştırıldığı, işçi sağlığı ve güvenliği açısından işyeri tehlike sınıflarına göre "çok tehlikeli" kategorisinde olmasına rağmen yangın sistemi, yangın merdiveni, sulu söndürme sistemi, alarm gibi koruyucu önlemlerin bulunmadığı ortaya çıktı. Ayrıca fabrikanın ruhsatsız üretim yaptığı da ortaya çıktı. 
 
Yangının ardından olay yerinde incelemelerde bulunan ve düzenli olarak iş cinayetlerine ilişkin raporlar hazırlayan Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Gönüllüsü Selçuk Karstarlı, gözlem ve incelemelerde elde ettikleri bilgileri Mezopotamya Ajansı'na (MA) değerlendirdi. Dilovası'ndaki yangına benzeyen vakalarla sık karşılaştıklarını ifade eden Karstarlı, bu tür olaylarda yaşananları "kaza" değil, "cinayet" ve "işçi katliamı" olarak tanımladıklarını söyledi. Karstarlı, "Davutpaşa, Soma, Ermenek, Hendek buralarda da toplu işçi katliamlarına tanıklık ettik. Buna katliam dememizin nedeni: Bunun denetimsizlik, tedbirsizlik, cezasızlık zincirinin bir parçası olarak tekrar etmesidir" ifadelerini kullandı. 
 
'HER YÖNÜYLE SÖMÜRÜ'
 
Dilovası'ndaki yangın olay yerine gittiklerini ve ölüm sebeplerinin "yangından kaçamamak" olduğunu dile getiren Karstarlı, "İşyeri çoğu yönetmeliği yerine getirmediği gibi acil kaçış tedbiri de almamış. Dolayısıyla işyerinden kaçamadıkları için hayatlarını kaybettiler. Gidip sahada gördüğümüz de binanın çevresi tamamen kolay alevlenen yapı malzemesiyle kapatılmış ve bina çok hızlı şekilde alev almış. İçeride yüksek miktarda yanıcı madde depolanmış. Yine içeride bin metre küplük depolama tanklarında çok miktarlarda alkol ve benzer yanıcı kimyasal bulunuyordu. Yüksek miktarda yanıcı madde, binanın uygun olmaması, acil çıkış kapısının olmaması burayı cehenneme çevirmiş. Yönetmene aykırı olarak yağmurlama sistemi de yoktu. Değil yangın, hiçbir şey yoktu. Yine böyle yerlerde çalışanlara eğitimlerin verilmesi gerekirken sağ kalan insanlarla konuştuğumuzda bir şişenin nasıl doldurulacağı konusu dışında herhangi bir eğitim verilmediğini anladık. Verilse de gerekli ekipmanların olmadığını anladık. Yine işyeri tehlikeli sınıfta yer alıyor ve burada çocuk işçi olmaması gerekir. Özetle sömürü her yönüyle var" diye konuştu. 
 
'İŞVEREN YER HAZIRLIYOR, DEVLET GÖZ YUMUYOR' 
 
İşletmenin hem CİMER'e hem belediyeye şikayet edildiğini ve herhangi bir denetimin yapılmadığını söyleyen Karstarlı, "Bu katliama iş veren yer hazırlıyor, devlet de göz yumuyor" dedi. 
 
Şikayette bulunan bir kişinin işyeri sahibi tarafından tehdit edildiğini de ifade eden Karstarlı, bu tür fabrikaların kuruldukları anda denetimden geçilmesi gerektiği ve mevzuat hükümlerine uygun değilse üretime başlamamaları gerektiğini vurguladı. Karstarlı, "Eğer denetlenseydi bu kadar madde depolanmazdı, acil çıkış kapısı olurdu, sulama sistemi sağlanırdı, çalışanlar için eğitim sağlanırdı, ekipmanlar sağlanırdı. Ancak bunların olmadığını saha gözlemleri ve çalışanlarla yaptığımız görüşmelerde öğrendik" diye belirtti. 
 
İSİG olarak hazırladıkları raporlara değinen Karstarlı, "Raporlarımızda patlama ve yanma sonucu ölüm sayısı çok. Örneğin 2024 yılında en 74 işçi yangın ve patlama olayları sonucunda hayatını kaybetmiş. Ama yüksek düşme, göçük, ezilme ve trafik servis kazaları tabii ki en büyük oranları oluşturuyor. Kimya Mühendisleri Odası'nın her yayınladığı 'Endüstriyel yangın ve patlama' raporu da bulunuyor. Buna göre ise 2024 yılında 720 endüstriyel yangın ve patlama meydana gelmiş. Buradan bakarsak çok sayıda kişi kurtulabiliyor. O yangın ve patlamanın meydana geldiği yerde söndürme ekipmanları, acil çıkış tahliye yolları varsa, eğitimler verildiyse bu olaylar meydana gelseler bile sağ kurtulabiliyorlar. Dilovası’nda ise bunların tamamı yok. İşçilerin kaçmaması, yangını sündürmemesi için her türlü tuzak kurulmuş" şeklinde konuştu. 
 
'YARGILAMALAR YENİ İŞ CİNAYETLERİNE KAPI ARALIYOR'
 
Söz konusu olayın soruşturmasının önceki olaylar gibi olmamasını istediklerini vurgulayan Karstarlı, "Çok yakın zamanda 3 önemli dava sonuçlandı. Hendek'teki havai fişek fabrikası patlaması sonuçlanan davalardandı. Orada 7 kişi hayatını kaybetti ve yine ruhsatsız yapı, kaçak barut söz konusuydu. Bunlara ilişkin daha önce ölümlü, yaralamalı kaza olmasın rağmen yeni tedbirlerin almadığını görmemize rağmen ‘taksirle ölüme sebebiyet verme’ suçlamasıyla ceza aldılar. Ve geçtiğimiz hafta tahliye oldular. Yargıtay burada 'olası kast' dedi; ancak yerel mahkeme kararında direndi. Yine 'Oba Makarna' fabrikasındaki patlamaya vardı. Bu dava da uzun sürmedi. 5 kişi hayatını kaybettiği davada, iş güvenliği uzmanı ve değirmen sorumlusu sadece ceza aldı. Yani tedbirler konusunda rehberlik eden, bu tedbirleri al, diyen ceza aldı. Bu tedbirleri uygulamayan, bütçe ayırmayan 'Oba Makarna' işvereni ise yargılama dışı bırakıldı. Çalık Holding'te ücretini alamayan işçi, holding korumaları tarafından darp edilerek hayatını kaybetti. Bu davada da çok cüzi cezalar verildi. Kararın açıklanması da geriye bırakıldı. Davada hiçbir tutuklu kalmadı. Diyarbakır'da da 3 işçi hayatını kaybetti. İşçi ölümleri sık yaşanıyor; ancak işverenlerin neredeyse hiç ceza almadığı bir düzen kuruluyor. Bu da yeni iş cinayetlerine kapı aralıyor" şeklinde konuştu. 
 
‘SİSTEM SORUNU’
 
İş cinayetlerinin ve kazananlarının son bulmasının ancak mücadeleyle olabileceğini vurgulayan Karstarlı, şunları kaydetti: "Bunların son bulması için gerçek hukuk sistemi olursa, devlet görevlerini yerine getirirse olacaktır. Bu yüzden iş cinayeti davalarının takibi çok önemli. Biz de İSİG olarak bu tür işçi katliamlarının davalarını takip ediyoruz. Dilovası'nda da bunu yapacağız. Emekten, demokrasiden yana olan güçleri de bu dava sürecine katılması için elimizden geleni yapacağız. Ailelerle görüştük, sorumluların hesap vermesini istiyorlar. Şu ana yargılanacak olan çeşitli kamu görevlileri var. Ancak sadece sorumluluk zincirinin en alttaki memurun yargılanmasıyla çözülecek bir mesele değil. Bu en baştan planlanmış bir sistem sorundur. O yüzden sistemin değişmesi lazım. Hala Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 500, 600'lü sayılarla denetim yapıyor, hala 800 küsur iş müfettişiyle tüm Türkiye'de denetleme yapabileceğini düşünüyor. Oraya kaynak ayırmıyor. Denetleme yapılsa dahi iş yerlerinin durdurulması söz konusu olmuyor. Siyasi otorite her zaman işverenden yana bir tutum geliştiriyor. Bu durumun değişmesi de ancak emekçilerin ortak birleşik mücadelesiyle olacaktır."
 
MA / Ömer İbrahimoğlu