Aslan: Devletçi çözüm modeline karşı halkı temel alan demokratik yolu öneriyoruz

img
İSTANBUL - "Savaş, yoksulluk ve demokratik çözüm" başlıklı panelde konuşan DEM Parti Milletvekilli Newroz Uysal Aslan, “Devletçi çözüm modeline karşı, halkın çözümünü temel alan bir demokratik çözüm yolunu öneriyoruz” dedi. 
 
Halkaların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti),  Avcılar İlçe Örgütü öncülüğünde  "Savaş, yoksulluk ve demokratik çözüm" başlıklı panel düzenlendi.  Avcılar ilçesi Barış Manço Kültür Merkezi'nde gerçekleşen panele, DEM Parti Milletvekilli Nevroz Uysal Aslan,  partinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Musa Piroğlu,  Avukat Emrah İlarslan ve Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev-Yapı- İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut,  konuşmacı olarak katıldı. Panelin gerçekleştiği salona “Yoksulluk kader değil savaş, rant ve talan politikalarının sonucudur” pankartı asıldı. 
 
Panelde ilk olarak söz alan Avukat Emrah İlarslan,  Ortadoğu'da sürekli bir savaş halinin devam ettiğini ifade ederek, barışa giden yolun demokratik çözüm olduğunu belirtti. İlarslan,“Ortadoğu'da yaşanan sorunları takip ettiğinizde, bu kırılmanın daha belirgin hale gelmesinin sebeplerinden birinin Kürdistan’ının dört parçaya bölünmesiyle ilgili olduğunu göreceksiniz. Biz, bu sorunun hakikî bir çözüme kavuşmasını istiyoruz. Ancak her geçen gün sorunun devamı, çözümünden çok anti-demokratik uygulamalarla sonuçlanıyor. Yaklaşık kırk yıldır sürekli devam eden bir mücadele var. Aslında bu bir asırlık var olma mücadelesidir ve bu mücadele halen devam etmektedir”  diye konuştu.
 
İlarslan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecride de dikkati çekti. 
 
‘EMEKÇİLERİ KORUYACAK MEKANİZMALAR GEREKLİ’
 
Devamında söz alan Dev- Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut da işçi ve emekçilerin yaşadığı sorunlara dikkati çekerek, yoksulluğun insanlık tarihi açısından en önemli sorunların başında geldiğini söyledi. Karabulut, “Şu an, başta metropoller olmak üzere, tüm emekçiler barınma ve beslenme sorunlarıyla karşı karşıya. AKP iktidarı, en temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale getirirken, karlarına kar katan bir kesim var. Cumhuriyet tarihinin en derin yoksullaşma seviyelerine ulaştık. Öte yandan, Koçlar, Sabancılar ve diğer büyük şirketler karlarını katlayarak artırdı. AKP, hem siyasi hem de ekonomik anlamda hukuku hiçe sayıyor ve ciddi bir sermaye aktarımı gerçekleştiriyor. Gelirimiz açlık sınırının bile altında. Köylerimiz, ormanlarımız ve madenlerimiz talan ediliyor. Yaşadığımız metropollerde de rant dönüşümüyle bir talan süreci sürüyor. Bunun temel nedenleri arasında sermaye güçlerinin etkisi ve iktidarın bu güçleri destekleyen politikaları bulunuyor. Sermaye, devletiyle ve özel güvenlik birimleriyle örgütlenerek emekçilere saldırırken, işçilerin büyük bir çoğunluğu patronların insafına terk edilmiştir. İşçiler arasındaki gelir dengesizliğini dengeleyecek kararlar alınması gerektiği açıktır. Ancak sendikaların durumu son derece vahim; sendikalaşma oranı sadece yüzde 19 seviyelerinde. Özellikle özel sektörde sendikalı işçi sayısı oldukça düşükken, kamu sektöründe de sendikalı olanların çoğu işverenler tarafından etkisiz hale getirilmiştir. Sonuç olarak, işçileri ve emekçileri koruyacak mekanizmalar geliştirilmediği sürece, yoksulların mahkûm kalmaya devam edeceği bir ortamda yaşıyoruz” diye konuştu.
 
‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM’
 
Ardından söz alan Milletvekilli Newroz Uysal Aslan, demokratik çözüm modelinin Kürt sorunun çözümünde önemli role sahip olduğunu belirterek, “Demokratik çözüm, Kürt sorununun çözümünde ve içinde bulunduğumuz farklı sorun modellerinde önerdiğimiz bir yöntemdir. Bu model, sadece bir çözüm yolu değil, aynı zamanda sonuca ulaşırken yürütülecek ilişkilerin de bir parçasıdır. Sayın Öcalan’ın fikirleri doğrultusunda ortaya çıkan demokratik ulus anlayışı, hem bu sorunun çözümüne yönelik önemli bir yaklaşım hem de temel bir model olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihsel olarak, Türkiye'nin kuruluşundan bugüne kadar devletçi çözümlerin getirdiği inkâr, asimilasyon ve hukuksuzluk durumu, evrensel insan hakları ilkelerinden uzaklaşmayı beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, toplumsal bir çözüm oluşturmak ve bu çözümü demokratik bir siyasetle inşa etmek önemlidir. Demokratik anayasa gibi ilkelerle bu model yaşamsallaştırılabilir. Devletçi çözüm modeline karşı, halkın çözümünü temel alan bir demokratik çözüm yolunu öneriyoruz. Bu sorun kuruluş döneminden bugüne kadar bir tarihsel derinliğe sahiptir. Filistin sorununu Filistinlilerin varlığı ve talepleri ile eşdeğer göremediğimiz gibi, Kürt sorununun da yalnızca bizlerin varlığı ve talepleriyle değil, devletin karşılık verdiği reflekslerle ortaya çıktığını kabul etmeliyiz” şeklinde konuştu.  
 
‘DEMOKRATİK ÇÖZÜM İRADESİ’
 
Aslan, devamında sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çözümün hayata geçmesi için öncelikle bir diyalog ve müzakere anlayışının oturması gerekir. Demokratik siyasetle birleşen bu diyalog ve müzakere yöntemi, tüm ulusal kurtuluş mücadelelerinde olduğu gibi sivil toplum, siyasi partiler ve muhalefet tarafından temsil edilmelidir. Sorunun muhatapları, mağdurlar ve bu konuda etkin olan tüm taraflar, çözümün önemli bileşenleridir. Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm modelindeki muhataplığı, sorunun kaynağında yer alması nedeniyle basit bir yaklaşım değil, aksine sorunun çözümünde barış odaklı bir perspektife sahiptir. Öcalan, uluslararası komplo sonrası İmralı'ya hapsedilmiş olsa da bu durum onun çözüm iradesini etkilememiştir. Uluslararası komplolar ve Sayın Öcalan’ın durumu, Türk devletinin sorunun muhatabı olarak onu görmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve diğer uluslararası hukuk kurumları, hukuksal süreçlerin işleyişinde Türkiye’nin yükümlülüklerini hatırlatmalıdır. Sayın Öcalan’ın 25 yıllık tutukluluk süreci, hukukun hiçe sayıldığı bir alan değil, aynı zamanda devletin iradesini teslim almaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilmelidir. Demokratik çözüm iradesi, sadece devletin içinden değil, aynı zamanda Ortadoğu'daki gelecekle de bağlantılı bir şekilde yürütülmelidir. Sayın Öcalan’ın özgürlük mücadelesi, hem Türkiye'deki siyasi düzeyde hem de Ortadoğu’daki güç dengelerinde önemli bir statü kazanmıştır. Artık hiçbir uluslararası gücün, Ortadoğu’daki varlığını ve etkisini yok sayması mümkün değildir.”
 
Panel soru cevap şeklinde son erdi.