AKP’nin 16 yıllık karnesi

img

HABER MERKEZİ - Türkiye, 24 Haziran’da yapılacak baskın seçime, 16 yıldır iktidarda olan AKP’nin ekonomiden dış politikaya, sağlıktan çalışma yaşamına, tarımdan ekolojiye, insan haklarından demokrasiye ülkeyi her alanda soktuğu kriz ve çıkmazla gidiyor. 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “danışıklı” çağrısı sonucunda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla Türkiye, 24 Haziran’da yapılacak baskın seçime gidiyor. AKP-MHP ittifakı, bu kararı alma gerekçelerini “Devletin beka sorunu” argümanına oturtma çabası içerisinde olsa da, aslında bir “yönetememe krizi” yaşandığı bilinen bir gerçek. 16 yıldır iktidarda olan AKP’nin karnesi, bu gerçeğin somut kanıtı durumunda. 
 
OHAL TÜM ÜLKEYE YAYILDI 
 
2002 yılında siyaset sahnesine atılan AKP’nin en önemli vaadi, 12 Eylül Anayasası ile getirilen ve 1987 yılından 2002 yılına kadar Meclis kararı ile 13 Kürt kentinde sürdürülen Olağanüstü Hal’i (OHAL) kaldırmak oldu. Toplumdan bu yönlü yükselen talep karşısında üçlü koalisyon hükümeti (DSP-ANAP-MHP) döneminde 30 Kasım 2002’de alınan OHAL’in kaldırılması kararı, AKP uygulamaya soktu. 
 
İktidara geldiğinde 13 Kürt kentinde uygulanan OHAL’i kaldıran AKP, iktidarının 14’üncü yılına gelindiğinde geri getirdiği OHAL’i tüm Türkiye geneline yaydı. 3 ay bile sürmeyeceği öne sürülen açıkladığı OHAL, 7 kez uzatılarak bugün 21 ayını geride bıraktı. OHAL süresince çıkarılan 30 KHK ile ise 120 bin civarında kamu emekçisi işsiz bırakılırken, yine KHK ile yapılan “Taşeron düzenlemesi” sonucu kamu kurumlarında çalışan 120 bine yakın taşeron işçi de işlerinden atıldı.
 
İŞSİZLİK DÜŞMEDİ, İŞÇİLER ÖLÜME MAHKUM EDİLDİ
 
İktidara gelirken yine işsizliği ve iş cinayetlerini “sıfırlama” vaadi ile gelen AKP’nin 16 yıllık iktidarı boyunca iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin sayısı 22 bine ulaştı. Öyle ki her ay iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçi sayısı 100’ün üzerine çıktı. 
 
İşsizlik oranı ise, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2002’de yüzde 10.3 iken, 2018 yılı Ocak ayı işsizlik oranları yüzde 10.8 olarak açıklandı. Keza son bulacağı vaat edilen taşeron işçiliği sorunu, Türkiye’nin kanayan yarası haline geldi. 2002 yılında 387 bin civarında olan taşeron işçi sayısı, 2 milyonun üzerine çıktı. 
 
ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİN SAYISI 5’E KATLANDI
 
AKP’nin ataması yapılmayan öğretmeler konusunda verdiği sözleri de yerine getirmedi. Ataması yapılmayan öğretmen sayısının 72 bin olduğu günlerde miting meydanlarında “Bizim hükümetimizde ataması yapılmayan öğretmen kalmayacak” sözü veren Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı bugün ataması yapılmayan öğretmen sayısı 430 bine yükseldi. Üniversite mezunu olup, iş bulamayanlarla birlikte bu rakam 1 milyona yaklaşmış durumda. 
 
BORÇLAR BÜYÜDÜ 
 
İşsizliğin yanı sıra ekonomiye dair pompalanan bir diğer umut, İMF’ye olan borç ile Türkiye’nin dış borcunun kapatılması oldu. İMF’ye olan borcun kapatıldığının propagandası yapılsa da Hazine’nin 2002 yılında 242.7 milyar lira olan dış borcu, 2017 yılı Aralık ayında 876.5 milyar liraya çıktı. Aynı dönem arasında 149.9 milyar lira olan iç borç stoku ise, 539.4 milyar liraya yükseldi. Buna bağlı olarak 2002 yılında kişi başına 3 bin 677 lira olan kamu borcu, 2018’e girerken 10 bin 981 liraya çıktı. 
 
Devletin borcunun yanı sıra Türkiye’deki özel sektörün borcu da 2002 yılından 2018 yılına kadar ciddi rakamlara ulaştı. 2002 yılında 43 milyar dolar dış borcu olan özel sektörün 2018 yılındaki dış borcu 307.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. 
 
EKONOMİ DIŞA BAĞIMLI HALE GETİRİLDİ 
 
Bu borçların yanı sıra izlenen politikalar nedeniyle Türkiye ekonomisi dışa bağımlı hale getirildi. Gübreden samana, buğdaydan, mısıra, soyadan tütüne, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mercimeğe kadar birçok ürün dışarıdan ithal edilmeye başlandı. Bunun sonucunda da cari açık giderek arttı. 
 
1950’den 2002 yılına kadar 53.7 milyar dolar olarak gerçekleşen cari açık, AKP’nin 16 yılında ise 661.6 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin 2002 yılında 247 milyar dolar olan dış ticaret açığı da 2018 yılına girilirken 960.6 milyar dolar olarak açıklandı. 
 
MAZOTUN LİTRESİ 5 LİRAYI GEÇTİ
 
Ekonomideki gerileme sadece işsizlik rakamları, dış borç, ithalat ve ihracat rakamlarında yaşanmadı. AKP’nin 2002 yılındaki vaatleri arasında “Çiftçilerimizin istikrarlı ve yüksek gelir elde etmesini sağlamak amacıyla gübre, mazot ve tohumluk ve tarım ilaçları gibi üretim maliyetlerini azaltıcı ve teknolojik gelişimi hızlandırıcı tedbirler uygulamaya konulacaktır” ifadesi yer aldı. Ancak aradan geçen 16 yılda mazot fiyatları 4’e katlandı. 2002 yılında 1.303 lira olan mazotun litresi 2018’de 5 liranın üzerine çıktı. 
 
AKP’nin her dönem çiftçiye destekleri artıracağı yönündeki açıklamalarına rağmen yükselen fiyatlardan sadece çiftçi değil, tüm yurttaşlar etkilendi.  
 
ÇİFTÇİ EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALAMADI 
 
Benzer şekilde tohumda da dışa bağımlılık artarken, gübre fiyatları da yükseldikçe yükseldi. 2002 yılında tarım faaliyetlerinde kullanılan en ucuz gübre olan amonyum sülfatın tonu 162 lira iken, 2018 yılı Ocak ayında tonu 750 liraya oldu. Buna karşı çiftçinin yetiştirdiği ürünlerin fiyatı geriye doğru saydı. 
 
2002 yılında kilosu 40 kuruş olan 3 buçuk ton buğday verip, 1 ton mazot alabilen çiftçi, 2018 yılında kilosu 99 kuruş çıksa da, 1 ton mazot alabilmek için 5 ton buğday vermek zorunda kaldı. 
 
TARIM ARAZİLERİ AZALDI
 
“Çiftçiyi kalkındırma, tarımı şahlandırma” politikası ile yola çıkan AKP’nin tarım politikaları da fiyasko ile sonuçlandı. AKP’nin ilk yılında 2 milyon 765 bin olan kayıtlı çiftçi sayısı 2017 yılında 2 milyon 267 bine geriledi. Yaklaşık 500 bin çiftçinin çiftçilik yapmaktan vazgeçtiği Türkiye’de, yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisi de inşaat, yol, termik santral, jeotermal santraller vs. politikalarına kurban edildi. 
 
Bu politikalar hayvancılığını da bitirdi. Yem fiyatlarından bakım maliyetlerine kadar giderlerin artmasının yanı sıra getirilen yayla yasakları, meraların imar politikalarına kurban edilmesi ile yetiştirilen hayvan sayısı azaldı. Bu yüzden dışarıdan canlı hayvan ithalatına yönelen Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Çiftçiye 300 koyun projesi” de yine sadece sermaye çevrelerine yaradı. Hayvancılık sektöründe verilen hibelerin sermaye çevrelerine aktarılması ile amacı dışında kullanıma göz yumuldu. 
 
DÖVİZ KURLARI REKOR KIRDI
 
Dolar kurunun 1.505 lira olduğu 2002 yılından bu yana AKP’li kurmaylar her açıklamasında döviz kurlarının düşeceğini iddia etti. Döviz her yükseldiğinde “spekülasyon” açıklamalarına sığınan hükümet kurmaylarının açıklamaları arasında dolar kuru tarihi rekorlar kırarken, son olarak 4.09’un üstünde seyretmeye başladı. 
 
‘PARAN KADAR SAĞLIK’ ANLAYIŞI HAKİM 
 
AKP’nin en iddialı olduğu alan ise, sağlık alanı oldu. Sağlık politikaları ile övünen AKP’nin, yıllar içerisinde çöktü. Sağlık Bakanlığı’nın “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” olarak sunduğu proje ile performans sistemine geçildi, kar odaklı sistem yaratıldı. Getirilen sistem ile hasta-hekim ilişkisine darbe vurulurken, alternatif tıp uygulamalarının önü de açıldı. Performans sistemi ile hekimler ve sağlık çalışanları arasında rekabetçi bir sistem dayatıldı, hasta muayene süresi 10 dakikaya düşürülerek yanlış teşhislerin önü açıldı. 
 
Şehir Hastaneleri Projesi ile son hamlelerini yapan AKP hükümetlerinin sağlık alanında geldiği son nokta “Paran kadar sağlık” anlayışı oldu. Yine sağlık çalışanlarına dönük saldırılar arttı, her yıl 400’e yakın sağlık personeli öldürülürken, son 5 yılda sağlık çalışanları 46 bin 361 saldırıya maruz kaldı. 
 
EĞİTİM YAZBOZ TAHTASINA DÖNDÜ
 
Sınavları kaldırma, parasız eğitim vaatleri ile gelen AKP döneminde eğitim sistemi ise 6 kez değiştirildi. Getirilen her sistem eğitimi daha da kötü hale getirdi. Liselere Geçiş Sınavı (LGS) kaldırıldı, yerine Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKS) oldu. Daha sonra kaldırılan OKS’nin yerine 6 ve 7’nci sınıflarda merkezi olarak yapılan Seviye Belirleme Sınavları (SBS) sistemine geçildi. SBS de çok uzun sürmedi ve 2009’da sadece 8’inci sınıf öğrencilerine yönelik yapılmaya başlandı. 2012’de ise aşamalı olarak kaldırıldı. 2013-2014 eğitim yılından itibaren Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi getirildi. O kaldırılınca yerine Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi getirildi. Bu sistem ile öğrenciler İmam Hatip Liselerine mecbur bırakıldı. Bu sistemle beraber ortaokul ve liselerin yarıya yakını imam hatip okullarına dönüştürüldü. 
 
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) 3 yılda bir yaptığı "2016 Tek Bakışta Eğitim" adlı raporunda Türkiye, 38 OECD üyesi ülke arasında 35'inci sırada yer aldı. 
 
‘KOMŞULARLA SIFIR SORUN’DAN ‘KOMŞULARLA SAVAŞ’A 
 
Bunların yanı sıra AKP’nin seçmene dair en büyük vaatlerinden biri de, dış politikaya yönelik “Komşularla sıfır sorun” vaadi oldu. AKP hükümetlerinin ilk dönemlerinde belli düzeyde atılan adımlarla hükümet dış politikada hatırı sayılır bir ilerleme kaydederken, bu da çok uzun sürmedi. Gelinen aşamada Türkiye’nin arası iyi olan ülkeler arasında Azerbaycan dışında neredeyse kimse kalmadı. 
 
Ortadoğu ülkelerinde “Arap Baharı” ile başlayan sürecin ardından “Komşularla sıfır sorun” politikası tüm komşularla “savaş politikasına” dönüştü. Suriye’de yaşanan çatışma süreci ile birlikte Türkiye dünyada DAİŞ, El Nusra gibi örgütlerle anılan bir örgüt haline geldi. Türkiye Suriye’de Kürtlere karşı önce Cerablus-Azez hattına, ardından da Kürt düşmanlığı ile Efrin’e saldırdı. Saldırıların ardından Türkiye, Suriye’de “işgalci” olarak anılmaya başlandı. 
 
AKP’nin Kıbrıs sorununu çözme, Avrupa Birliği’ne (AB) girme vaatlerinde ise, bir arpa boyu yol alınabilmiş değil. 
 
MA / Ahmet Kanbal