TÜSİAD: Önce hukuk ve adalet sisteminin düzelmesi gerekiyor

img

İSTANBUL – TÜSİAD, derinleşen ekonomik krizi, toplumsal kutuplaşma ve iptal edilen İstanbul seçimine ilişkin iktidarı açık ifadelerle eleştirerek, krizden çıkışın hukuk ve adalet sisteminin düzelmesine bağlı olduğunu belirtti. 

 
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı İstanbul’da başladı. Toplantının açılış konuşmalarını Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan yaptı. Özilhan, konuşmasında "Parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş henüz tamamlanmış gözükmüyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı oturtulamadı. İstanbul seçimlerinin iptali ile siyasal gerilimin devam edeceği belli" dedi. 
 
DEMOKRASİ HUKUK YARGI… 
 
Özilhan, yaptığı kısa konuşmasında demokrasi, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve bir arada yaşam vurgularını sıklıkla dile getirdi. Türkiye'nin 2007'den bu yana 14 kez sanık başına gittiğini ve seçimlerin hiçbir zaman gündemden düşmediğinin vurgulayan Özilhan, ülkenin ekonomi ve demokrasi anlamındaki yapısal sorunlarının çözümü için strateji geliştirmesi, adımlar atması gerektiğini belirtti.
 
Özilhan konuşmasında şunları dile getirdi: 
 
"Rezervler eriyor, halkın alım gücü azalıyor. Türk vatandaşları Türk lirasından kaçıyor. Türkiye küresel rekabette kan kaybediyor. Enflasyonda 121. sıradayız. Yargının bağımsızlığı 111., yargıda hak aramada 109., basın özgürlüğünde 129. sıradayız. Bu nedenle ekonominin düzelmesi için hukuk ve adalet sisteminin düzelmesi gerekiyor.
 
Girişimciyi girişim yapamaz hale getiren ayak bağı oluşturmuş durumda. Demek ki demokrasi işler kılınırsa, eleştirel düşünmenin önünü açan bir eğitim reformu gerçekleştirilirse ekonomi performansı yükselecek. Türkiye muazzam bir potansiyele sahip. Biz bu nedenle ekonomi derken demokrasi, yargı bağımsızlığı, insan hakları demeye devam edeceğiz. Bu görevi, TÜSİAD'ın tüzüğünden alıyoruz. Tüzüğümüzün amaç maddesini bir kez daha hatırlatmak istiyorum. 'TÜSİAD, insan hakları evrensel bildirgesinin düşünce, inanç ve girişim özgürlüklerinin, laik hukuk devletinin, katılımcı demokrasi anlayışının, liberal ekonominin, rekabetçi piyasa ekonomisinin benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına ve gelişmesine katkı sağlamayı amaçlar.'
 
Ekonomik sıkıntıları aşmak için yönetim sistemimizdeki sıkıntıları aşmamız gerekir. Ekonomik performans düştükçe ardı ardına yapılan seçimlerde seçim ekonomisi uygulanıyor. Yapısal sorunların çözümü erteleniyor. 2007'en bu yana tam 14 kez sandığa gittik. İptal edilen İstanbul seçimlerini dahil edersek 15'e geliyor. Güçler ayrılığının mükemmel işlediği, yürütmenin çalıştığı, ifade ve medya özgürlüğünün güvence altına alındığı, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığından kimsenin şüphesinin olmadığı bir sistem kurmak için bu seçimleri yaptık. Peki kurabildik mi? Bugün geldiğimiz noktaya bakarsak evet diyemiyoruz.
 
TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA DERİNLEŞİYOR 
 
Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük ve köklü bir devletin sisteminin değiştirilmesi ve uyumlulaştırılması daha zaman alacak gibi. Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı da daha oluşturulamadı gibi. Bu sorunların üzerine etkin biçimde gidilmesini engelliyor. Bu sırada toplumsal kutuplaşma da derinleşiyor.
 
31 Mart seçim döneminde de böylesi bir propaganda dönemi yaşandı. Muhalefet liderinin saldırıya uğraması siyasal gerilimi daha da yükseltti. Seçimlerin yenilenmesiyle de gerilimin devam edeceği belli oldu. Buna rağmen vatandaşımız sakinliğini koruyor. Sandık sonuçları da siyasiler arasındaki kutuplaşmanın karşılık bulmadığını gösteriyor. Vatandaşımız hamaset değil, bir arada hareket edilmesini istedi ve bunu da sandıkta gösterdi.
 
Üçüncü sorun da dış politikada. Bize özgü sorunların dışında küresel problemler de var.
 
Uluslararası ilişkilerdeki gerilimler TL'nin değerinde sert düşüşlere neden oluyor. Bu sert düşüş maliyet artışı sebep oluyor. Üretim ve yatırım kararlarını bozuyor. Mali olarak zedeliyor, iflaslara sebep oluyor. Unutmayalım, devletlerin gücü ekonomideki güçlerinden gelir. Ekonomik olarak zayıf olan, finansman sorunu çeken ülkeler ekonomileri güçlü ülkelere tabi olurlar.
 
Güçlü bir ekonominin temelinde ise güven vardır. Güveni inşa etmekse zordur, bin bir zahmetle örülür ama bir anda da yıkılabilir. Biz ayrışırsak, birbirimize güvenmezsek dışarısı bize hiç güvenmez.
 
Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerden sonra Türkiye İttifakı yapmasını ve geçen hafta kuşattığı bir anlayışa vurgu yaparak birlik çağrısı yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Nasıl ki hem ülkemizin kurtuluşunu ve cumhuriyetimizin kuruluşunu birbirimize kenetlenerek başardıysak, bugünlerden de böyle çıkarız. Hepimiz el birliği yaparak hem demokrasiyi hem de ekonomiyi güçlendireceğiz."