KESK : Krizin faturasını krizi çıkaranlar ödemelidir

img
ANKARA - KESK, ekonomideki krizin beklenen bir kriz olduğunu belirterek, "Tüm emek ve demokrasi güçlerini krizi yaratanların krizin faturasını emekçilere, ezilenlere çıkartma girişimlerine ve saldırılarına karşı hızla harekete geçmeye ve birlikte mücadeleye yürütmeye çağırıyoruz" diye kaydetti.
 
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Türkiye'de dövizde yaşanan kur dalgalanmalarına yönelik yazılı açıklama yaptı. Açıklamada "AKP’nin uyguladığı katıksız neoliberal politikaların kaçınılmaz olarak geldiği nokta krizdir. Bugün yaşanmakta olan kriz, göz göre göre, bağıra bağıra gelmiştir. Görünen yüzü tutuklu vatandaşları nedeniyle ABD ile restleşme olsa da asıl neden ranta dayalı ekonomik politikaların tıkanmasıdır" denildi. 
 
'SİYASAL REJİM KRİZİDİR'
 
Açıklamanın devamında iktidar ve Cumhurbaşkanı tarafından “Ekonomik savaş içindeyiz” söylemleri eleştirilerek şöyle denildi: "16 yıldır uygulanan sermayeye kaynak aktarmaya ve yatırıma dönüşmeyen, spekülatif büyümeye dayalı ekonomi politikalarının yol açtığı krizin nedenini çarpıtamazlar. ABD ile son bir-iki hafta içinde yaşanan ve gerçek yüzünün tam bilinemediği gerginlikten çok öncesinden, AKP ve iktidar ortağı MHP dışında tüm kesimler tarafından bir ekonomik krizin, resesyonun geldiği yıllardır söylenmekteydi. Yandaş medya sağırları, körleri oynasa da uzun süredir pazarlar yangın yerine dönüştü. Dolar bu kadar yükselmeden de patates, soğan, domates başta olmak üzere temel gıdaların fiyatları cep yakıyordu. Bu kriz, küresel kapitalist bunalımın ve ülkedeki siyasal rejim krizinin bileşkesi olarak karşımıza çıkmıştır."
 
'EKONOMİ BEKLENEN KRİZE GİRMİŞTİR'
 
"Yeni rejimin ortaya çıkardığı belirsizlikler, 24 ay süren OHAL hukuksuzluğunun kalıcılaşması, kamu kurum ve hizmetlerinde liyakat ve kanunilik ilkesinin terk edilmesi, genel olarak hukuk devleti ilkesinin yaygın bir şekilde ihlal edilmesi gibi koşullarda iyice kırılgan hale gelen ekonomi beklenen krize girmiştir" tespiti yapılan açıklama da, "Ekonomiye duyulan güvensizlik son bir haftadaki ‘döviz krizi’ ile birlikte saman alevi gibi yayılıyor. Bu yangının alevi de samanı da AKP politikalarıdır" diye kaydedildi.
 
‘YALAN ÜZERİNE KURULU MODELDEN EMEKÇİLERE FAYDA GELMEZ’
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “100 günlük icraat metni” ile Hazine ve Maliye Bakanı’nın 10 Ağustos 2018 tarihinde açıkladığı “Yeni Ekonomi Modeli’nin (YEM)” ekonomik krize yönelik bir çözüm sunmadığının yer verildiği açıklamada, "Bu modelde bol laf, bol şema dışında hiçbir yenilik yoktur. Yalan üzerine kurulu bir modelden emekçilere bir fayda gelmez. Günlerdir sermaye ile toplantı üzerine toplantı yapılmasına rağmen bir kez olsun emekçilere tek bir soru sorulmamıştır. Bu model yüzde 1’in modelidir, içinde yüzde 99 yoktur" denildi. 
 
'HİPER ENFLASYON UYARISI'
 
Hiper enflasyon uyarısı yapılan açıklama da şöyle denildi: "İşçiler, kamu emekçileri, emekliler ve işsizlere yansımaları ise çok boyutlu olmaktadır. Tedbir alınmaması halinde döviz kurlarındaki artışın sonucunda bugüne kadar gerçekleşen enflasyon ve faiz artışlarında ivmenin daha da hızlanması olasıdır. Tarihte ve mevcut durumda örnekleri yaşanmış hiper enflasyon durumuna gidiş söz konusudur. Yaşanan krizin etkisiyle 'daha yüksek' veya 'hiper' enflasyon durumunda bu yoksullaştırma eğiliminin hızlanacağı bilinmelidir. Enflasyon farkı almak reel zam almamaktır. Ayrıca enflasyon farkının enflasyon yaşanan dönemde değil sonrasında verildiği görülmelidir. Yani enflasyonu peşin yaşayan emekçiler 'farkını' izleyen dönemde geciken bir şekilde almaktadır.
 
Enflasyonun hızlı bir şekilde yükselmesinin emekçilere olumsuz etkileri sadece reel ücret zammı alamamaları şeklinde olmamaktadır. Bu ana olumsuz etkiye ek olarak, gelirlerinin önemli bir bölümünü kira, gıda ve ulaşım gibi kalemlere harcayan emekçiler daha da yoksullaşmaktadır."
 
KESK taleplerini şöyle sıraladı:
 
“* İç ve dış politikada çatışma ve savaş söylem/pratiği terk edilmeli ve barış politikası savunulmalıdır. Barışın refah ve huzur getirdiği, savaşın yıkım ve yoksulluk getirdiği görülmelidir. Savaş sadece silah tüccarlarının arzu edebileceği ve tüm halklara zararı olan bir politik tercihtir.  Türkiye’nin refahı barıştadır. Krizden çıkış barışın tesisiyle mümkündür.   
 
* Kamu kurumlarında evrensel hukuk hükümleri, anayasa ve yasalarla koruma altında olan haklara yönelik saldırılar derhal durdurulmalıdır. OHAL fırsatçılığıyla hukuksuzca ihraç edilen kamu emekçileri derhal işlerine iade edilmeli, geriye dönük tüm kayıpları karşılanmalıdır.
 
* Kamu hizmetlerinde, atama ve terfilerde, disiplin hükümlerinin uygulanmasında “olağan hukuka geri dönülmelidir”. OHAL rejimi ihraçları, kayyumları, medya gaspları vb. tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmalıdır. Yargı bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesi yeniden tesis edilmelidir.
 
* 2018 ve 2019 Yıllarını Kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşmede, ücret hükümleri önceki enflasyon gerçekleşmesi, yeni enflasyon hedefi ve son döviz krizi nedeniyle geçersizleştiğinden güncel ve reel değerlere göre yeniden düzenlenmelidir. Geriye dönük kayıplar karşılanmalı, enflasyon hedefinin üzerinde gerçekleşen enflasyon verileri dikkate alınmalı, reel kayıplarımız karşılanmalı, büyümeden pay verilmelidir.
 
* Döviz kuru etkisi nedeniyle benzin ve mazotta ÖTV üzerinden uygulanan ‘zamların yansıtılmaması’ uygulaması özellikle ilaç fiyatlarındaki belirsizliğin gittikçe artan düzeyde halk sağlını tehdit eder düzeye geldiği gözetilerek sağlık gibi alanlarda da uygulanmalıdır.
 
* Kamu kurum ve kuruluşlarında liyakatsiz, yandaş ve israfa yol açan yönetim anlayışı derhal terk edilmeli ve kanun dışı harcamalar idarecilere rücu edilmelidir.
 
* Varlık fonu, Kredi Garanti fonu, Savunma Sanayi Fonu gibi kamuoyu denetimi dışına ‘kaçırılmış’ uygulamalar sonlandırılmalı ve derhal kamuoyu denetimine açılarak kamusal hizmet ve üretim amacıyla kullanılmalıdır. Varlık fonu adı altında yapılan harcamalar sorumlulara rücu edilmeli ve geçen süre içerisindeki faaliyet raporu kamuoyuna açıklanmalıdır.
 
* ‘Saray rejimine yönelik devasa bütçe, örtülü ödenek ve kanun dışı mali kaynak kullanımı derhal durdurulmalıdır.
 
* Kamudaki ‘taşıt ve bina kiralama’ işlemleri azaltılmalı, var olanlar kamuoyu denetimine açılmalıdır.
 
İşsizlik sigortası fonu sadece işsizlere verilmelidir. İşsizliğin artışı engellenmelidir.
 
* Rantçı sermayeyi destekleyen ‘yatırım ve istihdamı arttırmayan’ teşvik sistemi lağvedilmelidir. İstihdam ve üretim artışı sağlayacak adımlar atılmalıdır.
 
* Vergi sistemindeki adaletsiz bölüşüme son verilmeli ve dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır. Rant, faiz ve sermaye gelirleri vergilendirilmelidir.”
 
Açıklamada son olarak, "Tüm emek ve demokrasi güçlerini krizi yaratanların krizin faturasını emekçilere, ezilenlere çıkartma girişimlerine ve saldırılarına karşı hızla harekete geçmeye ve birlikte mücadeleye yürütmeye çağırıyoruz" denildi.