Çiftçi Sen Başkanı Aysu: Fabrikaların satılması milli değil teslimiyet politikasıdır

img

İSTANBUL - Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi halinde 4 bin kişinin işsiz kalacağını, 250 bin mevsimlik tarım işçisi ile 105 bin üreticinin mağdur olacağını söyleyen Çiftçi Sen Başkanı Abdullah Aysu, “Çiftçi iflas edecek, yoksulluk artacak. Bu milli değil çok uluslu şirketlere teslim olmaktır” dedi. 

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) Türkiye Şeker Fabrikası AŞ'ye ait Erzincan, Erzurum, Muş, Kastamonu, Yozgat, Kırşehir, Afyon, Çorum, Burdur, Elbistan, Ilgın, Turhal ve Alpullu Bor fabrikalarının Nisan ayında özelleştirecek olmasına çalışanlar tepki gösterirken, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu, çiftçinin iflas, yoksulların ise daha yoksul olunacağı bir sürece girileceğini söyledi. 
 
'SIRA DİĞERLERİNE GELECEK'
 
Türkiye'de şuan için 25 şeker fabrikasının bulunduğuna, bunların 14'ünün özelleştirilmesinden sonra sıranın diğerlerine geleceğini kaydeden Aysu, bunun böyle olmasını nişasta bazlı şeker üreten çok uluslu şirketlerin istediğini vurguladı. Aysu, "Çok uluslu şirketlerin baskısıyla, esas itibariyle özelleştirme durumu ortaya çıktı ve özelleştiriliyor. Avrupa şuanda özel olarak şeker pancarı üretimine ağırlık veriyor ve geliştirmeye çalışıyor. Yarattığı istihdamdan dolayı buna özel olarak özen gösteriyor. Dolayısıyla Avrupa'nın yöneldiği bir şeyi biz terk ediyoruz. Bunu yaparken de gelişmiş ülke Amerika'nın çok uluslu şirketi olan nişasta bazlı şeker firmasının basıncı ile bunu yapıyoruz" dedi. 
 
'460 BİN ÜRETİCİ 105 BİNE GERİLEDİ’
 
Şeker pancarını tarımın dinamosu olarak tanımlayan Aysu, bilim insanlarının dahi, “şeker pancarı olmasaydı yaratılması gerekirdi” dediklerini hatırlattı. Aysu, "Bu kadar değerli olan bir şeyden vazgeçiliyor. 2001'lere kadar şeker pancarı üreten aile sayımız 460 bin civarındaydı. Bugün 105 bine kadar gerilemiştir. Bunun temel nedeni iktidarın politikalarıdır. Böylesine ciddi bir istihdam kaybına uğradı. Aynı zamanda o dönemde 19 bin civarında işçi fabrikalarda çalışırken, bu dönemde işçi sayısı 8 bin civarında seyrediyor. Şimdi bizde özelleştirme eşittir kapattırma olduğu için, 14 fabrikanın kapatılmasıyla birlikte ortalama 4 bin civarında işçi kaybı da olacaktır. Bu süre içerisinde mevsimlik işçi olarak tarlalarda 250 bin civarında işçi çalışıyordu. Artık bu 250 bin insan 90 gün süresince iş ve aş edinemeyecek. Ciddi bir istihdam kaybımız olacaktır. Bu mantıkla yoksul iyice yoksullaşacak" diye belirtti. 
 
'KÜÇÜK ÇİFTÇİ İFLAS EDECEK'
 
Aysu, özelleştirilmenin çiftçiye yansımasına ilişkin de şunları dile getirdi: "Çiftçi, pancarı münavebe bitkisi olarak kullanılıyor. Şeker pancarı münavebe bitkisi olarak kullanıldığında, dekara 4 kilogram fosfor ve 15 kilogram da potas eklemiş olur ve toprağı beslemiş olur. Aynı zamanda kendisinden sonra arpa veya buğday ekildiğinde de verimi yüzde 20 oranında arttırır. Bu tür özellikleri olan bir şeyi de çiftçi kaybetmiş olacak. Çiftçi aynı zamanda, tek başına buğday parasına kalacak. Oysaki, Temmuz ve Ağustos'ta buğday parası alır, Aralık ve Ocak'ta da şeker pancarı parası alırdı. Senede iki sefer para alan çiftçi, bankaların eline daha az düşerdi. Şimdi sadece yılda bir kez para alacak olan bir çiftçi, ciddi bir biçime bankaların eline düşecek ve onun hızla iflasına neden olacaktır. Yine şeker pancarı küçük aile çiftçiliğidir ve herkese ailenin tamamına iş sağlayacak bir durumdur, bu özelleştirmeyle, ailenin tamamı işsiz kalmış olacaktır." 
 
'MİLLİ BİR POLİTİKA DEĞİLDİR'
 
İktidarın uzunca bir süredir 2023 projelerinden bahsederken sürekli “milli tarım” projesinden söz ettiğine dikkat çeken Aysu, şunları söyledi: "15 yıldan fazladır bu iktidar ülkeyi yönetiyor. ‘Milli’ kavramı adı altında birçok şeyi özelleştirdi. Şimdi de şeker fabrikalarını özelleştiriyor, adını da 'milli tarım projesi' koyuyor. Bu projeyle de tamamen devlete ait olan şeker fabrikalarını özelleştiriyor. Peki bunu da özelleştirdin de 'milli' olarak geriye ne kalacak? Milliden anladığımız nedir? Bu çok net bir biçimde milli bir politika değildir. Tam tersine, çok uluslu şirketlerin şeker konusunda Türkiye'de hakimiyetini sağlamak ve şeker fabrikalarının kontrolünü onlara vermektir." 
 
MA / Bilal Seçkin