Toprağı işliyor, dayanışmayı örüyor

img
DİYARBAKIR - Kulp ilçesinin Karpuzlu köyünde 1993 yılında zorunlu göçe maruz kalan, 14 yıl Bursa’da kaldıktan sonra geldiği Diyarbakır’da 2013’te köyüne dönen Minte Bayram, toprağını işleyerek ve dayanışmayı örerek yaşamını sürdürüyor.  
 
Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı 300 haneli Karpuzlu (Herta) Köyü, bölgedeki diğer köyler gibi 1993 yılında yakılarak boşaltıldı. Köylerinden ayrılan yurttaşlardan kimi Diyarbakır’a kimisi de batı kentlerine zorunlu göç etti. Köylerinden olan yurttaşların bir kısmı 2005 yılından itibaren tam olarak dönüş yapmasalar da yılın belli aylarında köylerine gidip gelmeye başladı. Bu gidiş gelişler zamanla 200 ailenin köye yerleşmesine neden oldu. Köydeki düzen yeniden kuruldu, yurttaşlar topraklarını işlemeye başladı, araziler bağ bahçeye dönüştürüldü, köydeki dayanışma ruhu yeniden örüldü. 
 
14 YIL BURSA’DA KALDI
 
Bu ailelerden biri de zorunlu göçle birlikte 14 yıl Bursa’da kaldıktan sonra Diyarbakır’a dönüş yapan 9 çocuk annesi Minte Bayram (65). Çocukları kent merkezinde tekstil işlerini yürüten Bayram, 2013’ten bu yana eşiyle köyünde yaşıyor. Bayram, evlerinin önünde bulunan 8 dönümlük arazisinde üzüm, domates, soğan, salatalık, patlıcan, kavun, karpuz, biber, çilek, sarımsak, fasulye, kabak, incir gibi sebze ve meyveleri yetiştiriyor. 
 
‘ORAYA AİT DEĞİLDİK’
 
Minte Bayram, 1993 yılından önce arazilerine buğday ektiklerini, ipek böcekçiliği ve hayvancılıkla uğraştıklarını hatırlatarak, köy boşaltmalarından sonra Bursa’ya taşınmak zorunda kaldıklarını belirtti. Bursa’da geçimlerini sağlamak için çeşitli işler yaptıklarını dile getiren Bayram, “Her ne kadar çocuklarım küçükte olsa hep birlikte çalışıyorduk. Fakat her zaman duygu olarak memleketimizi özlüyorduk. Topraklarımıza her zaman geri dönme hissiyatı içimizde vardı. Hem memleket hasreti hem de akrabalarımız, tanıdıklarımız memlekete olduğundan dolayı bir an önce dönmek istiyorduk. Bursa’da sadece iş konusunda memnunduk. Bursa’da kimsem yoktu, tamamen yabancıydı.  Oralara ait olmadığımızın farkındaydık” dedi. 
 
‘ÇOCUKLUĞUMUN İZLERİ VAR’
 
En sonunda dayanamayıp tekrar Diyarbakır’a döndüklerini ifade eden Bayram, “Memleketimize döndüğümüzde çok mutluyduk. Bizim için memlekete dönmek demek cennete gitmek gibi bir şeydi. Biz köyü seviyoruz. Köyden kopamamamın nedeni çocukluğum, bu topraklarda geçti. Her karışında çocukluğumun izleri var. Annem ve babamın mezarı burada, onların yanına sürekli gidip gelmek istiyorum. Büyüdüğüm yerde yaşamak istediğimden kaynaklı köyden kopamıyorum” şeklinde konuştu. 
 
HERKES PAYLAŞIYOR 
 
Evlerinin önünde bulunan arazilerinde sebze ve meyve ekimi yaptıklarını söyleyen Bayram, ticaret amaçlı çalışmadıklarını, ihtiyaçları dışındaki sebze ve meyveleri komşularına dağıttıklarını dile getirdi. Köyde herkesin paylaşımcı olduğunu belirten Bayram, “Akrabalarımıza, dostlarımıza ve kendimize yetecek kadar paylaşıyoruz. Bizim bahçemizde sebze ve meyve büyüdüğü zaman komşu ve eş dostlarımızı asla yetiştirdiklerimizden mahrum bırakmıyoruz. Genel olarak köyümüzde herkes bir biriyle her şeyini paylaşır. Parayla bir birimizden alışveriş yapmayız. Burada meyve,  sebze, tereyağı, ayran, peynir, yumurta gibi şeyler para karşılığında alınmaz. Takas da değil tamamen yardımlaşma. Mesela ben komşuma sebze veriyorum. Karşılığında bir şey almak zorunda değilim. Tamamen yardımlaşmak, o evin eksiğini tamamlama amaçlıdır” diye konuştu.  
 
ÜRETİM VE YAŞAM 
 
“Sabah 06.00’da kalkıp çapa yapıyorum” diyen Bayram, şöyle devam etti: “Çileklerimin etrafını temizliyorum. Daha sonra bağıma iniyorum. Bağda yabani otlar varsa onları temizliyorum. Sebze bahçesine gidiyorum. Hepsini tek tek kontrol ediyorum. Eğer içinde temizlenmesi gereken bir şey varsa temizliyorum. Yoksa da yeşil soğanları günlük yemeğimize yetecek kadar topluyorum. Diyarbakır’da saksıda yetiştirdiğim ceviz ağacını köye getirip bahçeme ektim. Bir yıl sonra ceviz tutmaya başlayacak. İncir, badem, zerdali, elma ağaçlarını ben kendi elimle diktim. Ömrüm yeterse iki yıl sonra mahsulünden yiyeceğim. Eğer zamanımız yeterse yaşamak için eski yaptığımız işlerden ipek böceği ve buğday ekimi de yapmak istiyoruz. Her insanın bu tür üretimler içinde olması gerekiyor. Üretim demek yaşam, varlık demektir.” 
 
MA / Ayşe Sürme - Fahrettin Kılıç