AKP Kanal İstanbul'da 'fırsatçılık' peşinde

img
İSTANBUL - AKP iktidarının salgın tehdidi altında Kanal İstanbul ihalesini yapmasını “fırsatçılık” olarak değerlendiren Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’ndan Ayşe Yıkıcı, doğa katliamına yol açacak projenin canlı yaşamının tehdit altında olduğu bir süreçte yapılmak istendiğini söyledi.
 
Koronavirüs salgını nedeniyle ülkede ekonomik faaliyetler önemli ölçüde sekteye uğramaya devam ederken, hükümetin “çılgın proje” olarak adlandırıp, uzmanların uyarılarına rağmen yapımından vazgeçmediği Kanal İstanbul projesi konusunda 26 Mart’ta tepkilere yol açan bir adım atıldı. Projenin etki alanında bulunan Başakşehir'deki tarihi Odabaşı ve Arnavutköy'deki tarihi Dursunköy köprülerinin rekonstrüksiyon (yeniden yapım) ihalesi yapıldı. 
 
Bu ihale üzerinden hemen her kesimden AKP iktidarının ne olursa olsun taviz vermediği tek konusunun “rant” olduğu eleştirileri geldi. Tepkilerini “Halk can derdinde, iktidar ihale peşinde” diyerek gösteren Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu’ndan Yüksek Şehir Plancısı Ayşe Yıkıcı, atılan bu adımı değerlendirdi. 
 
‘FIRSATÇILIK’
 
İktidarın fırsatçılık yaparak süreci oldubittiye getirmeye çalıştığını söyleyen Yıkıcı, yapılmaması gereken ve doğa katliamına yol açacak projenin, canlı yaşamının tehdit altında olduğu bir süreçte yapılmak istendiğine dikkat çekti.
Yıkıcı, “Tek adam ülkesinde yaşıyoruz ve uzun süredir iktidar her şeyi oldubittiye getirip işini halletmeye çalışıyor” dedi. 
 
Projeye karşı daha önce sokağa çıkıp çeşitli eylem ve etkinlik düzenlediklerini ancak salgından kaynaklı bu etkinlikleri yapmama kararı aldıklarını dile getiren Yıkıcı, “Sokağa çıkamıyoruz diye hiçbir şeyden vazgeçmedik. Sosyal medyayı aktif kullanıyoruz. Eylem ve etkinliklerimizi bu şekilde örgütlüyoruz. Fakat iktidar ezber bozmuyor. Karşımızda İstanbul için mega projelerin başladığı 2012 yılından bu yana kentin doğasını, su kaynaklarını, tarım alanlarını, canlı yaşamını ve İstanbul’u üreten ve yaşatan tüm alanları yok etmeyi kendine görev edinmiş bir iktidar var. Tüm dünyanın başa çıkmaya çalıştığı bu salgına rağmen güya yatırım projelerine devam ediyor” diye konuştu. 
 
DAVA SÜREÇLERİ DEVAM EDİYOR
 
Yıkıcı, Kanal projesine karşı sivil toplum kurumları, siyasi parti, meslek odaları ve yurttaşların açtıkları davaların halen devam ettiğine de işaret etti. Aralık ayında açıklanan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna karşı binlerce insanın itiraz ettiğini hatırlatan Yıkıcı, şunları söyledi: “Buna rağmen ÇED raporunu kabul ettiler. Raporun onaylanmasının ardından birçok kurum ve kuruluş ÇED raporuna dava açtı. Bu davalar halen devam ediyor. Dava açıldıktan sonra çevre düzeni değişikliği yapıldı. Bununla da ilgili dava açıldı. Bir aylık süreç içinde salgının da gidişatına göre plan ve programlarını yapmaya devam edeceğiz.” 
 
‘KARA BİR LEKE’
 
Yıkıcı, yine Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Barosu’nun ÇED raporuna karşı iki ayrı açtığını, ancak savcılığın “Dava açma ehliyeti yoktur” gerekçesi ile bu kurumlarca açılan davaları düşürdüğünü ifade etti. Halk sağlığı ile doğrudan ilgisi olan bir kurum olarak TTB’nin başvurusunu böyle bir gerekçeyle reddedilmesinin tarihe “kara bir leke” olarak düştüğünü söyleyen Yıkıcı, davanın üste mahkemeye taşındığını ve sürecin halen devam ettiğini aktardı.
 
İktidarın her yerde kendi anlayışını oturtmaya çalıştığını ifade eden Yıkıcı, “Hiçbir yerde ‘yargı tarafsızdır’ ilkesi uygulanmıyor. Bir yandan hukuki mücadelemiz devam ediyor. Bir yandan da sosyal medya üzerinden bu süreci görünür kılmaya çalışıyoruz. Projeye karşı mücadeleyi daha görünür kılmak için bu koşullarda her türlü aracı kullanmaya çalışıyoruz” dedi.