EGEÇEP Sözcüleri: Halk seçileceklerden doğanın korunmasını istiyor

img
İZMİR - Yerel seçimlere sayılı günler kala Ege Bölgesi’nde ekolojik mücadeleler veren EGEÇEP Dönem Sözcüleri Alime Mitap ve Hüsnü Dilli, kazanımlarını anlatarak, halkın doğanın korunması noktasında ciddi talebi olduğunu belirtti. 
 
İzmir’in önemli çevre örgütlerinden biri olan Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) sözcüleriyle bölgenin ekolojik sorunları ve yerel yöneticilerden beklentilerini konuştuk. Ege’de çevre gönüllüsü, doğal ve kültürel varlıkların korunması konusunda duyarlı sivil toplum kuruluşlarıyla bireysel katılımcılar tarafından 2005’te kurulan EGEÇEP’in Dönem Sözcüleri Alime Mitap ve Hüsnü Dilli, çalışmaları hakkında bilgi verdi. 
 
‘HALKIN ÇIKARLARI KONUSUNDA UYARIYORUZ’
 
EGEÇEP’in bir grup ekolojist tarafından kurulduğunu belirten Alime Mitap, farklı bölgelerden 30’u bulan bileşenleri olduğunu söyledi. Son günlerde Kültür Park’taki İZFAŞ binasını özel bir üniversiteye bedelsiz bir şekilde verileceği yönünde bir anlaşma olduğunu öğrendiklerini ve buna karşı tüm bileşenlerle kamuoyu oluşturma çalışmaları yürüttüklerini belirten Mitap, “Kültür park gibi kamusal alanlar, kentte yaşayan herkesin bir arada buluşma fırsatı bulduğu alanlardır ve özel kurumlara tesis edilemez. Yerel yönetimleri de bu konuda şiddetle kınıyoruz, halkın çıkarlarını koruma konusunda uyarıyoruz” dedi.  
 
‘DAVALARIN BİRÇOĞUNU KAYBETTİK’
 
Açtıkları davalarının birçoğunu kaybettiklerini ama vazgeçmediklerin vurgulayan Mitap, “Sonuçta her biri tarihe not olarak düşüyor. Kaybedilse bile orada verdiğimiz hukuk mücadelesi kayda düşüyor. Türkiye’de hukukun geldiği nokta düşünüldüğünde davalarımızın kaybedilmiş olması haklılığımızı gösteriyor. Hukuksal süreçleri sadece dava olarak da görmemek gerekiyor, o süreci işletirken özellikle kamuoyu ve yereldeki halkta ekoloji bilinci oluşuyor ve dayanışma büyüyor. 10 gün önce Efem Çukuru’na avukatlarımızla birlikte keşif için gittik, altın madeni için İzmir’in su ihtiyacının yüzde 40’nı karşılayan Çamlı Barajı feda edilmiş durumda. Kanadalı bir şirket kentin en güzel yerine, üstelik su barajı yapılması gereken yere madenini açıp belediye uzmanların numune almasını bile engelleyecek rahatlıktalar. Türkiye’nin doğa talanının, yaşam alanlarımızın, su hakkımızın nasıl bir rant haline getirildiğini böyle görebilirsiniz” diye belirtti.  
 
 ‘İZMİR’İ SARAN BİNALARIN YIKILMASI GEREKİR’
 
İzmir’de ekolojistlerin mücadele verdiği konulardan biri de çok tehlikeli olan Körfez Geçiş Projesi olduğunu anlatan Mitap, şöyle devam etti: “Aynı zamanda Sasalı Kuş Cenneti’ne çok yakın şekilde konumlandıracak bir yapılanma olacağı için oradaki kuşların yaşamını da tehlikeye atacak bir proje. Sırf belli bir kesimin Çeşme’ye daha kısa zamanda gidebilmesi için yapılacak olan bu projeye İzmir’e Sahip Çık Platformu’nun da bir bileşeni olarak biz de sonuna kadar karşı çıkacağız. Diğer yanda kişisel fikrim şöyle eğer İzmir’de insanı odağına alan bir kentsel dönüşüm yaşanacaksa ilk önce körfezi bir Çin Seddi gibi saran binaların yıkılması gerekir çünkü yazın denizden gelen rüzgar kentin içine giremediği için bunaltıcı oluyor kışın da hava kirliliğine neden oluyor.” 
 
‘İLİŞKİMİZ DEĞİŞEBİLİYOR’
 
Yerel yönetimlerle ilişkilerinin yaşanılan siyasi atmosfere veya yöneticilerin karakterlerine göre değişebildiğini hatırlatan Mitap, yerel yönetimlerin doğa ve yaşamı koruyan, mücadelelerinin bir parçası olmaları için uğraştıklarını söyledi. Mitap, “Örneğin Turgutlu’da Nikel madenine karşı çalışma yapan arkadaşlarımız yerel yönetimle iyi bir dil tutturmuş, şimdiye kadar sorun yaşanılmayan bir iş birliğini sağladılar. Ancak Salihli’de aynı partinin belediye başkanı jeotermal kirliliğe karşı şirketin çıkarlarını koruyan bir tavır gösterebiliyor. Bizler en önce belediyelerin halkın çıkarlarını koruyabilmeleri için onları motive etmeye çalışıyoruz. Ama aksi yönde alınan kararları da protestolarımızla düşürmeye çalışıyoruz, yöneticileri uyarıyoruz” diye konuştu. 
 
‘HALKIN TALEBİ VAR’
 
Yerel seçimler öncesi belediye başkan adaylarının yayınladıkları seçim bildirgelerini incelediklerini dile getiren Hüsnü Dilli ise, tamamında ekoloji içinde vaatlerin yer aldığına dikkat çekti. Bunun Türkiye’de yıllara dayanan ekoloji mücadelesinin çok geniş kesimleri etkilediğini gösterdiğini sözlerine ekleyen Dilli, halkın doğasının korunması noktasında ciddi bir talebi olduğun belirtti. Türkiye’de doğaya ve yaşama yönelik büyük bir talan olduğunu ve bunlara yetişmek konusunda şaşırdıklarını anlatan Dilli, şunları söyledi: “Maden ocakları, balık çiftlikleri talanları korkunç bir hal almış durumda. Doğa endüstriyel kurumlara açılıyor, dolayısıyla böylesine bir saldırı karşısında EGEÇEP ve pek çok ekoloji kuruluşları canla başla çalışıyor. Bütün bu gündemlerden ayrı olarak yeni gündemler yaratma ve bunu geniş kapsamlı duyurmak isteyen bir arayışı oturtmaya çalışıyoruz. Bir yanda kendi iç bütünlüğümüzü ilkelerimiz çerçevesinde korumaya çalışıyoruz. Bileşenlerimizle kuracağımız ilişkiler, onların kurumumuza yapacağı özellikle eleştirileri önemsiyoruz çünkü daha güçlü bir EGEÇEP olarak bize döneceğine inanıyoruz.” 
 
‘KARABURUN ÖZEL KORUMA BÖLGESİ İLAN EDİLDİ’
 
Karaburun Yarım Adası ve Ildır Körfezi çevre koruma bölgesi ilan edilmesinin Karaburun Kent Konseyi’nden çabasının olduğunu belirten Dilli, oradaki davaların neredeyse tamamını kazandıklarını söyledi. Hatta büyük bir firmanın üretim lisansını iki defa iptal ettirdiklerini hatırlatan Dilli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Karaburun Cumhurbaşkanlığı’nın ‘İkinci 100 Günlük Çalışma Programı’na dahil edilmişti. Yeni bir kararnameyle Karaburun yarım adası ve Ildır Körfezi’ni denizden ve karadan içine alan özel çevre koruma bölgesi ilan edildi. 2013’te Karaburun Kent Konseyi olarak bu süreci başlatmıştık, hazırladığımız raporu belediye onaylayınca Ankara Tabiat Koruma Müdürlüğü’ne göndermiştik. Ankara’dan 5 kişilik teknik bir heyet gelmişti ve hazırladıkları bakanlık raporunu ilgili bütün kuruluşlara göndermişti. O günden beri bekliyorduk, sürekli gündeme getiriyorduk ve sonunda Karaburun yarım adası ve Ildır Körfezi’ni denizden ve karadan içine alan özel çevre koruma bölgesi ilan edildi. Oradaki ekoloji mücadelesi yeni bir aşamaya girdi şimdi; İki yıllık deneme süresi içinde bölgenin ekoloji yapısını bozmadan, bozacak herhangi bir girişime izin vermeden yöre halkıyla yeni bir yaşam kuracağız.” 
 
DİLLİ: BİNA DİKMEKLE KENTSEL DÖNÜŞÜM OLMUYOR 
 
İzmir yüzde 6 yeşil alanıyla tam bir beton yığınına dönüştürüldüğünün altını çizen Dilli, yapılacak kentsel dönüşümün kentin tüm unsurlarıyla bir bütün oluşturması gerektiğini kaydetti. Dilli, devamla şöyle konuştu: “Bayraklı’daki gökdelenler, bekleyen körfez geçiş projesi, İZFAŞ’ın peş keş çekilmek istenmesi kentin dönüşümünü ciddi oranda etkileyecektir. Daha fazla yeşil alan, kamusal alanların çoğalması, insanların daha az vakit harcayacağı ulaşım biçimleri, temiz su ihtiyacı kentsel dönüşümde önemli unsurlar. Bina dikmekle kentsel dönüşüm olmuyor, kentin tüm çevresiyle bir bütün olabilirse dönüşüm anlamlı olur.” 
 
EGEÇEP’in de içerisinde yer aldığı Ekoloji Birliği’nin seçime giren tüm adaylara 11 başlık altında taleplerini toplayarak açık çağrıda bulundu. Taleplerden bazıları şöyle: 
 
* Yerel yönetimlerde demokrasi hayata geçirilmelidir. Yerelde sivil ekoloji inisiyatiflerinin katılacağı mahalle komiteleri aracılığı ile ortaya çıkacak görüş ve öneriler dikkate alınmalı, yaşamı tehdit eden mevcut projelerin faaliyetleri derhal durdurulmalıdır.
 
* Çevre Düzeni Planları bilimsel temellere göre hazırlanmalı, rant uğruna sık sık değiştirilmemelidir, ormanlar, yeşil alanlar, tarım alanları, meralar korunmalıdır.
 
* Tüm yerel yönetimlerde çevre koruma birimi kurulmalı ve bu birimde konusunda uzman elemanlar görevlendirilmelidir. Bu birim hava, su, toprak kirliliği açısından  gerekli denetimleri gerçekleştirmeli, sonuçları halkla paylaşmalı ve önlemleri almalı, yaptırım uygulamalıdır.
 
* Doğayı yöneten değil, doğanın bir parçası olduğunu kabul eden politikalar geliştirilmelidir.