Enerji politikaları OHAL desteğiyle doğayı yok ediyor

img
İZMİR – OHAL’le geçen 21 ayda doğaya zarar verecek projeler, yasalar peş peşe hayata geçirildi. İmar politikalarından enerji politikalarına Akkuyu Nükleer Santrali ile taçlandırılan talan projelerine tepki gösteren ekolojistler, OHAL’in doğa talanını kolaylaştırdığını ve önlem alınması gerektiğini söyledi. 
 
Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiyesi ve Bakanlar Kurulu kararı ile 7’nci kez 3 ay daha uzatıldı. OHAL döneminde yaşanan ihlallerden doğa da nasibini aldı. OHAL ile birlikte doğa talanının önünü açan Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporları talan sürecini de hızlandırdı. 
 
'ENERJİ ADI ALTINDA TALAN PROJELERİNİN ÖNÜ AÇILDI’
 
OHAL sonrası yaşanan süreçte şehir merkezlerinden çıkarılan askeri kışlaların bulunduğu yeşil alanlar imara açılırken, hükümetin hayata geçiremediği bir çok proje de OHAL fırsatçılığı ile hayata geçirildi. Bu süreçte “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” içinde yer alan ve Madde 75 olarak bilinen şirketlerce hayata geçirilecek enerji politikaları önündeki engelleri kaldıran, SİT alanlarına yapılacak yatırımları tüm denetim mekanizmalarının dışında tutmayı amaçlayan tasarı Meclis’te kabul edildi. 
 
SİT ALANLARI ENERJİ POLİTİKALARINA HEBA EDİLDİ
 
Bununla beraber Türkiye’de zorunlu koruma bölgesi olarak ilan edilen birçok bölgenin SİT dereceleri değiştirildi. SİT dereceleri düşürülen bölgeler enerji politikalarının kullanım alanına dönüştürülürken, bazı bölgeler imara açıldı. Muğla’da Gökova kıyıları bu maddelere dayanılarak otel ve turistik tesis alanlarına açıldı. Balıkesir’de demir madenleri için denizde bile arama izni verildi. Ormanlık alanlarda atık tesisleri yapılması onaylandı. 
 
PROTESTO YASAKLANDI, ORMANLAR ŞİRKETLERE AÇILDI 
 
Ekolojik tahribata yol açan projelerin protesto edilmesini engellemek amacıyla yeni düzenlemeler yapılıp özel güvenlik birimlerinin uzun namlulu silahlarla donatılması ve silah kullanma yetkisi verilmesi sonrası Cerattepe’de yapılmak istenen altın madenine dönük protesto eylemleri şiddetle bastırılmaya çalışıldı. Yenilenebilir Enerji Alanları (YEKA) olarak ilan edilen Ege ve Akdeniz bölgelerindeki birçok alanda Rüzgar Enerji Santralleri (RES), Jeotermal Enerji Santralleri (HES), Hidroelektrik Santralleri (HES) projeleri için şirketlere destek verilirken, hükümet projeleri desteklemek için yeni teşvikler verdi. En son dereler ile birlikte ormanların özel şirketlere tahsis edilmesinin önünü açan “yasal” düzenlemelerle ormanlar da özel şirketlerin emrine verilerek, halka kapatılacak hale getirildi. 
 
HASANKEYF DİNAMİTLENDİ
 
OHAL döneminde en ağır bedeli ödeyen bölgelerden biri de şüphesiz Batman’daki tarihi Hasankeyf oldu. Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan baraj projesine tepkiler ve yargı süreçleri devam ederken, hükümet eliyle bölgeye giren kepçeler ve dinamitlerle tarihi kente zarar verildi. Setlerin yükselmeye devam ettiği tarihi kentin OHAL sürecinde sular altında kalacağı tahmin ediliyor. Sokağa çıkma yasakları ile birlikte tahrip edilen Diyarbakır’ın Sur ilçesinin tarihi dokusu da tahrip edilirken, bölgenin restorasyonu TOKİ’ye verildi. 
 
AKKUYU’NUN TEMELİ DE OHAL’DE ATILDI 
 
OHAL sürecinin en büyük fırsatçılığı Mersin’in Silifke ilçesine yapılacak olan Akkuyu  Nükleer Santrali’nin temelinin atılması oldu. Türkiye’nin Rusya ile birlikte Suriye’de ve Efrin’de yürüttüğü savaş politikaları arasında Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin ile Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birlikte gerçekleştirdikleri temel atma töreninin ardından Türkiye’de nükleer santral ve nükleer kirliliğin devasa boyutlara ulaşacağı sürecin önemli bir adımı atılmış oldu. Temel atma töreninde çevrecilerin OHAL gerekçe gösterilerek engellenmesi ve 8 saatte ancak Silifke’ye ulaşabilmesi OHAL’in yarattığı etkiyi göstermeye yetti. 
 
OHAL’in yeniden uzatılması ile onlarca çevre felaketinin daha hayata geçirileceği endişesini yaşayan ekolojistler, OHAL’in doğa talanını kolaylaştırdığını söyledi.
 
‘OHAL SÜRECİ ZORLAŞTIRIYOR’
 
Gökova Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı Serdar Denktaş, doğa talanının OHAL’den önce de olduğunu belirterek, “OHAL’de demokratik hakları çok zor kullanılabiliyoruz. Basın açıklamaları bile izine tabi tutuluyor. Genellikle de izin verilmiyor. Dolayısı ile süreci çok zorlaştırıldı. OHAL den önce bir ekoloji mücadelesi verilirdi. ÇED raporları kararlarında geri adım atılırdı. Ama şimdi ÇED raporu hazırlayanlar OHAL’i de arkalarına alarak geri adımlar atmıyor. OHAL ile birlikte yargıya bile müdahale edildi. ‘Yürütmeyi durdurma’ kararları artık mücadele verenlerin lehine sonuçlanmıyor. Mahkemelerin yapıları değişti. Çok daha büyük bedeller verilmesi gerekiyor. Dava açtığınızda çok ciddi maliyetler de gerekiyor. Hepsi birlikte düşünüldüğün de çok zorlu bir süreçten geçiyoruz” dedi.
 
OHAL’in şüphesiz en fazla Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde hissedildiğini belirten Denktaş, en fazla talanında doğu bölgelerinde yaşandığını ifade etti. OHAL’in ardından Doğu’da günlerce orman yangınlarının yaşandığını hatırlatan Denktaş, yangına müdahale edilmesine bile izin verilmediğini dile getirdi. Ekolojistlere yönelikte bir saldırıların OHAL ile beraber arttığını vurgulayan Denktaş, “OHAL sürecinde devlet orman yangınlarına müdahale etmediği gibi OHAL gerekçesi ile sivil halka bile müdahale ettirtmedi. Sanki ömür boyu OHAL ile ömrümüz devam edecekmiş gibi buna alışmamız isteniyor. Bu kabul edebileceğimiz bir şey değil. OHAL ile yaşmak istemiyoruz” şeklinde konuştu.  
 
‘ÇED RAPORLARINA GEREK DUYULMADAN TALANA AÇILIYOR’
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji ve Yaşam Meclisi sözcüsü Erkol Akcan ise, OHAL ile doğa ve yaşamın tahrip edildiğini belirterek, “Temiz enerji” adı altında Türkiye’nin ranta kurban edilmek istediğini dile getirdi. Otlak ve meraların imara açılmasının tamamen devletin rant politikası olduğunu dile getiren Akcan, “Mevcut hükümet OHAL sürecinde ÇED raporu alma gereksinimi duymadan bunların hepsini yapıyor. En son elinde kalan şeker fabrikalarını da tükettikten sonra bu enerjiden dolayı bütün arazilerde ciddi tahribat yaşanacak. Devletin OHAL ile birlikte çıkardığı uygulamalar ile kamu çıkarlarını düşünmediğini belirten Akcan, doğa talanının ekonomik krize dayandığını söyledi. Hayata geçirilen projelerde halk sağlığı ve kamu yararının düşünülmediğini aksine hükümetin bazı çevrelere rant sağladığını belirten Akcan, doğa talanına karşı OHAL’in bir an önce son bulması için halkla birlikte harekete geçilmesi gerektiğini ifade etti. 
 
MA / Ruken Demir – Zuhal Atlan