Olağanüstü Hal’in (OHAL) devam ettiği Türkiye’de, bu süreçte en fazla etkilenen alanlardan biri de doğa oldu. OHAL sürecinde verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu” raporları, birçok bölgede Jeotermal Elektrik Santralleri (JES), Rüzgar Elektrik Santralleri (RES) ve Hidroelektrik Santralleri (HES) adı altında şirketlerin açılmasına neden oldu. 

 

Doğal Koruma Alanlarının imara açıldığı bölgede, koruma alanları olan SİT bölgelerinin statüleri düşürülerek, yeni imar planları hayata geçirildi. 

 

İzmir’in Bornova ve Çeşme ilçelerindeki SİT alanlarının dereceleri düşürülerek, otel ve özel okul inşaatlarına açıldı. Aynı şekilde, İzmir'de büyük doğa tahribatına sebep olacağı ifade edilen 3 Milyar 520 milyon TL maliyetli Körfez Geçiş Projesi’nin hayata geçirilmesi içim adımlar atıldı. Bergama’da yıllardır siyanürle altın arama faaliyetlerinin devam ettiği Koza Altın Madeni’nin kapatılması beklenirken, üçüncü atık baraj gölü için yapılan başvuru onaylandı. Efemçukuru Altın Madeni mahkeme kararına rağmen yeniden hayata geçirilmesi yönünde adımlar atıldı. 

 

'JES İLİ YOK ETTİ, BİNLERCE RES KURULDU'

 

Aydın'da birçok bölge JES projeleri kapsamında enerji şirketlerine açılırken, Millattan Önce (M.Ö.) 3. yüzyıla ait Magnesia Antik Kenti’nde 30 yıldır devam eden kazı çalışmalarına rağmen mezarlıkların 10 metre yakınına JES kuruldu. Muğla’nın Bodrum ilçesinde tarihi ve antik kalıntıların bulunduğu Geriş Mevkii’nde Rüzgar Elektrik Üretim Limited Şirketi’nce işletilen RES’ler, mahkemenin kaldırılması yönünde verdiği kararlara rağmen dikildi. Muğla’nın birçok ilçesini içine alan 750 RES panelinin kurulacağı projeye onay verildi. Zeytinliklerin imar ve sanayiye açılmaktan son anda kurtulduğu süreçte Meclis’e getirilen torba yasalarla mera ve kıyılar imar ve sanayiye açılmaktan kurtarılamadı. 

 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Meclisi üyesi ekolojist Ertuğrul Barka,  OHAL’in devam ettirilmesiyle doğa kıyımının daha fazla artacağını belirterek, önümüzdeki süreçte yeni projelere karşı dikkatli ve hazırlıklı olunması gerektiğini ifade etti. 

 

'MÜCADELE TARZI DA OLAĞANÜSTÜ OLMALI’ 

 

AKP’nin ülkeyi OHAL ile yönetmeye karar verdiğini belirten Barka, dolayısıyla olağan koşullarda yürütülen mücadele biçiminden artık vazgeçmeleri gerektiğini aktardı. Yeni dönemde olağanüstü yönetim modeline karşı olağanüstü yöntemlerle muhalefet etmek zorunda olduklarını dile getiren Barka, Türkiye’nin her yöresinde ve her bölgesinde, ekolojik yıkım projelerine karşı direnişin olduğunu belirtti. 

 

'OLAĞANÜSTÜ BİR KARŞI DURUŞ OLMALI’ 

 

Mevcut hükümetin OHAL’i ilan ettiği günden bu yana Cumhuriyet tarihinde görülmedik ölçüde borca girdiğini belirten Barka, Türkiye’de satılacak olan her şeyin satıldığını aktardı. Şimdi de iktidarın kıyılar, koylar ormanlar, nehirler ve madenleri satacağına dikkat çeken Barka, şunları söyledi: “Benim OHAL de gördüğüm en büyük tehlike, Türkiye ekolojisini artık satacak olmalarıdır. Havasını, suyunu, toprağını, iklimini satacaklar. Artık ‘ÇED gerekli değildir’ diye verdikleri o kadar çok karar var ki insanın aklı da almıyor. OHAL’i kullanarak basını ve muhalefeti susturuyorlar. Radyolarda televizyonlarda gazeteler internetten kirli haberler yayıyorlar. Bu şekilde algı operasyonları da OHAL’den yararlanarak yapılıyor. Artık şunu yaptılar, bunu yaptılar demekten vazgeçmeliyiz. Biz de yaptıklarımızdan yapmamız gerekenlerden bahsetmeye başlamalıyız. Bu nedenle biz doğa savunucuları da artık olağanüstü hal koşullarına göre olağanüstü bir karşı duruş için hazırlanıyoruz. Tüm bunlara karşı mutlaka direnenler kazanacaktır” dedi.