GAP’ın özeti: Zengin daha da zengin yoksul daha da yoksullaştı

img

URFA - Ziraat Mühendisleri Odası Urfa Şube Başkanı Abdullah Melik, GAP’ın 25 yılda 40 buçuk milyar dolar kazanç ile kendini amorti ettiğini belirterek, “GAP projesiyle birlikte yoksul insanlar daha da yoksullaştı, zenginler ise daha da zenginleşti” dedi. 

Pamuk, antepfıstığı, mercimek ve nohut gibi tarımsal ürünlerin üretiminde ilk sıralarda yer alan Urfa, ülkenin pamuk ihtiyacını büyük oranda karşılıyor. Fakat artan maliyetler karşısında artık çiftçiler üretim yapmıyor. Geçen yıla oranla bu yıl pamuk ekim alanı yüzde 60 oranında azaldı. Elektrik, mazot, gübre ve ilaç maliyetlerinin yükselmesi çiftçiye güven kaybettirirken, binlerce dönüm tarım arazisinin ise boş kalmasına neden olmakta. 
 
Ziraat Mühendisleri Odası Urfa Şube Başkanı Abdullah Melik, kentte tarımın geldiği noktayı ve yaşanan sorunlara ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. 
 
ÜRETİMDE İLK SIRADA AMA…
 
Güneydoğu Anadolu Projesi’ne (GAP) ayrıca parantez açan Melik, projenin geçen 25 yılda 40 buçuk milyar dolar kazançla kendini amorti ettiğini ve hala tamamlanmadığını belirtti. GAP’ı “Zengin daha da zenginleşti yoksul ise daha da yoksullaştı” diyerek tanımlayan Melik, “GAP makineleşmeyi, makineleşmede mevsimlik tarım işçiliğini tetikledi” dedi. 
 
Kentte yaygın olarak pamuk, antepfıstığı, mercimek ve nohut gibi tarımsal ürünlerin yetiştirildiğini vurgulayan Melik, pamuk ile antepfıstığının yüzde 50’si, kırmızı mercimek ile nohuttun ise yüzde 36’sının Urfa’da yetiştirildiğini aktardı. Yine ülkedeki arpa ve buğday üretiminin yüzde 10 ile 15’inin Urfa’da üretildiğini ekleyen Melik, şöyle devam etti: “11 milyon tarım arazisinin 6 milyonunda hububat yetiştiriliyor. Bu ürünlerin Urfa’ya ciddi bir katkısı yok. Çünkü bu ürünlerin sanayiye dönük bir alanı yok. Yani tarıma dayalı sanayi Urfa’da gelişmemiş. Düşünün siz dünyanın en iyi makarna buğdayını üretiyorsunuz ama bir makarna fabrikası bile yok. Yine pamuğun yüzde 50’si yetiştiriliyor. ama çırçır fabrikasının ötesine gidilmemiş. Dokuma yok, halı yok. Yine mercimek ile nohuttun yüzde 36’sını yetiştiriyorsunuz ama Urfa’da paketleme fabrikası bile yok. Kente az sayıda yem fabrikası var. Yine birkaç tene bulgur fabrikasından başka da yok. Dolayısıyla bu ürünlerin katma değeri burada kalmıyor. Bir ürün üretildiği yerde işletilmiyorsa bunun bir değeri yok. Bu aynı zamanda insanların başka şehirlere göç etmesine neden oluyor.”
 
SULANAN ALAN 4 MİLYON DÖNÜM 
 
1995 yılında Atatürk Barajı’ndan suyun Harran’a ulaştırılmasıyla GAP’ın bir ayağının oluştuğunu hatırlatan Melik, bir bölgenin sulamaya açılmadan önce tarla içi geliştirme hizmetlerinin yapılması gerektiğini vurgulayarak, “İlk olarak toplulaştırma, drenaj, tahliye kanalları, tarla tasfiyeleri yapılır. Tabi Türkiye’de her şey tam tersi yapıldığı için bunlar yapılmadan ovaya su verildi. Su verildikten beş yıl sonra Harran Ovası’nda ciddi anlamda taban suyunun yükselmesine neden oldu. O dönem yaklaşık 100 bine yakın bir alan çoraklaşma ile yüz yüze kaldı. Şimdi ıslah edilmiş durumda. Harran Ovası’nda 1 milyon 600 bin dönüm, Suruç Ovası’nda 562 bin dönüm, Yaylak Pompaj sulaması 180 bin dönüm, Bozova Pompaj sulamasında 90 bin dönüm, Akçakale pompajda 160 bin dönüm, Hilvan, Siverek, Viranşehir çiftçilerin kendi imkânlarıyla yaptıkları derin kuyu elektrik enerjisi ile sulanan alanlar ise 160 dönümdür. Bu da 4 milyon dönüme tekabül etmektedir” diye belirtti.  
 
25 YILIN KAZANCI 40 MİLYAR DOLAR  
 
“Atatürk Barajı ne oldu?” diye soran Melik, şöyle devam etti: “25 yıldır su çekiliyor. Bu süre zarfında barajın muayyen bedeli 36 milyar dolardı. Bu para ile projeye başlandı. Eklemeler olunca yaklaşık 40 milyar dolar oldu maliyeti. GAP’ın enerjide yüzde 74’ü, sulamada ise yüzde 54’ü tamamlanmış. Henüz daha bitmiş bir proje değil. 25 yılda GAP elektrik enerjisinden 28 milyar dolar para elde etmiş. Bu sadece enerjiden kazanılan para. Sulamada ise 12 buçuk milyar dolar para kazanılmış. Yani toplam 40 buçuk milyar dolar yapıyor. Bu GAP’ın kazandığı para. GAP şuana kadar kendi kendini amorti etmiş durumda. Ama GAP hala bitirilmemiş. Bundan 12 yıl önce dönemin Başbakanı ‘Ben GAP’ı 5 yılda bitiririm’ dedi. 12 yıl geçti GAP hala bitmedi.”
 
‘KAN EMİCİ’ DEDAŞ
 
Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi’nin (DEDAŞ) Urfa’da bir sorun haline geldiğini belirten Melik, en büyük tahribatın Urfa ve Mardin gibi kentlerde olduğuna dikkat çekti. Elektrik faturalarının söz konusu kentlerde yüksek olduğunu belirten Melik, “Düşünün DEDAŞ bir dönüm pamuk için 725 lira para alıyor. Bu yıl DEDAŞ birçok yerde çiftçiye elektrik vermedi. Bakın hangi hükümet bir özel şirket için Bakanlar Kurulu’nda özel karar çıkarabilir? Bu kararlarla çiftçinin desteklenmesi direk DEDAŞ’ın hesabına geçiyor. Maalesef Bakanlar Kurulu’nda çıkan karar, bakanlığın tahsildar durumuna düştüğünü gösteriyor. Bu duruma kimse çözüm bulamadı. Yani DEDAŞ, Bakanlar Kurulu’nun üstünde bir kuruluş artık. Keyfi uygulamaları çok yaygın. Örnek olarak A4 kâğıdı üzerinden fatura yazıyorlar. Çiftçi DEDAŞ gibi kan emici bir kuruma baş eğmek zorunda kaldı. Çiftçi borcunu ödemek için traktörünü satmak zorunda kalıyor” diye belirtti. 
 
PAMUKTA YÜZDE 60 DARALMA 
 
Urfa’da 2019 yılında 2 milyon 850 bin dönüm pamuk ekildiğini belirten Melik, artan maliyetler ve çiftçinin desteklenmemesi gibi nedenlerle bu yıl pamuktan vazgeçildiğini söyledi. Pamukta yüzde 60 bir daralmanın olduğunu aktaran Melik, “Urfa’da bu yıl 1 milyon 200 bin dönüm pamuk ekildi. Pamukta maliyetler çok yüksek. Yaptığımız analizlerde Urfa’da 3 çeşit sulama sistemi var. Biri cazibe sulama yani suyun kendi ayağı ile gelmesi. Harran Ovası’nda bu sulamanın çiftçiye 1 kilogram pamuğun maliyeti 4. 58’dir. Suruç, Bozova, Yaylak ve Akçakale pompaj sulamalarında ise elektrik enerjisi pompaj ile olduğu için bir kilo pamuğun çiftçiye maliyeti 5.10’dur. Yine elektrik enerjisi ile derin kuyularda üretimde ise 1 kilo pamuğun çiftçiye maliyeti 5.53’tür. Dolayısıyla elektrik ve üretim maliyetleri çok yüksek. Ve çiftçi yüzde 60 daralmaya gitti. 3 yıldır pamuk desteklemeleri 80 kuruş. Türkiye’de dolar 3 yılda yüzde 53 artmış. Ama çiftçiye hala 80 kuruş üzerinden destekleme yapılıyor. Desteklemenin en az 1 lira 50 kuruş olması gerekiyor. Bu olursa çiftçi ayakta kalabilir. Çiftçi karın tokluğuna terk edilmemeli” dedi. 
 
YERLİ ÜRETİM DESTEKLENMELİ
 
Pamuğun dünyada ve Türkiye’de stratejik bir ürün olduğuna dikkat çeken Melik, “Pamuk ekimi her yerde yapılmıyor. Türkiye aslında bu konuda şanslı yerlerden biri. Ama her yıl dışarıdan pamuk getirerek, 2 milyar dolar harcıyor. Kendi çiftçisini desteklemiyor dışardan pamuk alımı yapıyor. Bu şekilde başka bir ülkedeki çiftçileri desteklemiş oluyor. Halbuki bu 2 milyar doları kendi çiftçisine destekleme olarak verse çok daha yararlı olacak” ifadelerini kullandı. 
 
SANAYİ YOK
 
Türkiye genelinde yaklaşık 73 milyon antepfıstığı ağacının olduğunu ve bu sayının 30 milyonunun Urfa’da olduğunu aktaran Melik, “Bu kadar fıstığın üretildiği kentte fıstık borsası yok. Yine fıstık işletme fabrikaları yok. Buradaki üretici Antep’e gitmek zorunda kalıyor. Paketlemesi, kavlatması, tuzlaması gibi işlemler Antep’te yapılıyor. Bu şekilde katma değer Urfa’da kalmamış oluyor. Bir an önce antepfıstığına dayalı sanayinin Urfa’da oluşturulması gerekiyor. Antepfıstığı 2018 yılında 100 bin, 2019 yılında ise 32 bin ton üretildi. 2020 de ise tahmini 150 bin ton olması bekleniyor. Yine sert kabuklu meyve enstitüsü yok. Düşünün bu sert kabuklu meyvelerin enstitüsünü gidip Adıyaman’da kurmuşlar. Tezatlığın böylesi” şeklinde konuştu. 
 
MAKİNELEŞME 
 
Tarım potansiyeli bakımından Urfa’nın Konya ve Ankara’dan sonra 3’üncü sırada olduğunu hatırlatan Melik, kentte 11 milyon kullanılabilir tarım arazisinin olduğunu, 4 milyon dönüm arazinin ise GAP projesi bitmeden sulamaya açıldığına dikkat çekti. Kentte kuru tarımında yapıldığını da ekleyen Melik, 1995 yılında inşa edilen Atatürk Barajı ile birlikte tarım gücü bakımında dört kat iş gücü arttığını söyledi. İş gücünün artması olumlu olsa da makineleşme ile birlikte insan gücünün zayıfladığın belirten Melik, şöyle devam etti: “Urfa’da pamuk elle toplanırdı. Maraş, Antep, Kilis, Adıyaman, Malatya ve Mardin gibi yerlerden işçilerin gelip çalışmasına olanak sağlıyordu. Makineleşme ile birlikte bu olanakta ortadan kalktı. Bu durum Urfa’nın tam tersine dışarıya işçi vermesine neden oldu. GAP makineleşmeyi, makineleşmede mevsimlik tarım işçiliğini tetikledi. Sadece 500 tane pamuk toplama makinesi var. Bu insanların tarım alanlarında kendilerine yer bulamamasına neden olmaktadır.” 
 
TARLALAR BOŞ 
 
Melik, Urfa’da her yıl 400 bin kişinin mevsimlik işçi olarak 40 kentte gidip çalışmak zorunda kaldığını söyledi. Kentte su olanağının gelişmesiyle birlikte hem olumlu hem de olumsuz etkilerinin olduğunu belirten Melik, “Suyun gelmesini şöyle tanımlasak yerinde olur. GAP projesi ile birlikte yoksul insanlar daha da yoksullaştı, zenginler daha da zenginleşti diyebiliriz. Çünkü kentte tarıma dayalı sanayinin gelişmemesinden kaynaklı insanlar başka illere gidip çalışmak zorunda kalıyor. Bu insanlar yıl boyunca şehir şehir dolaşıp geçimlerini sağlamak zorunda bırakılıyor. Sağlıksız koşullarda çalışıp, barınma, eğitim ve sağlıktan mahrum bırakılıyorlar. Yine gittikleri yerlerde etnik kökenlerinden dolayı saldırılara maruz kalıyorlar. Bu insanların aslında kendi toprakları var. Ama işletemiyorlar. Nedeni ise enerji maliyetleri, mazot, gübre tohum ve ilaç maliyetlerinin çok yüksek olmasından kaynaklanıyor. Su ve elektrik fiyatı almış başını gidiyor. Düşünün çiftçi enerji maliyeti olarak bir dönüm pamuk için 725 lira para ödüyor. İnsanlar bu parayı ödeyemediği için tarlasını boş bırakıyor. Bunun önüne geçilmesinin yolu ise yerinde istihdamdır. Bunun da koşulları var” diye konuştu. 
 
MA / Barış Polat