İSTANBUL – Kanal İstanbul’un birçok açıdan ciddi tahribatlara yol açacağını söyleyen Çevre Mühendisi Raşit Deniz, iktidarın 3’üncü havalimanı ve köprüden sonra inşa edilmek istenen kanalla İstanbul’un bağrına son hançeri saplamak istediğini ifade etti.
AKP iktidarı, “Çılgın Proje” ya da “Yüzyılın Projesi” olarak adlandırdığı Kanal İstanbul’u uzmanların bu konudaki uyarıları, İstanbulluların itirazlarına rağmen yapma inadında. Birçok farklı yönden büyük riskler barındıran proje yapıldığı takdirde özellikle İstanbul’un su ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan Tarkos, Gölü, Sazlıdere Barajı ile nehirlerden birçoğu yok olacak. Projenin yapılmak istendiği bölge aynı zamanda verimli tarım arazileri ve adeta kentin oksijen deposu olan ormanlara sahip.
Bu nedenle ekolojik bir “felaket” olarak görülen proje konusunda iktidar, ortaya çıkacak yüzde 50 civarındaki su kaybını Sakarya’daki Melen Nehri üzerinde inşa etmeye başlanan Melen Barajı’ndan tedarik etmeyi planlıyor. Öte taraftan kanalın her iki tarafına yapılmak istenen 7 buçuk milyon nüfusa sahip olacak yeni şehre ise iktidarın tabiriyle “nitelikli nüfus” yerleştirileceği görüşü hakim.
AMAÇ RANT
Planlanan Kanal ve yenişehir projelerinin ilk adımının 3’üncü havalimanı ve 3’üncü köprü projeleri olduğunu söyleyen Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Raşit Deniz, bu projelerin ortak özelliklerinin İstanbul’u megakent haline getirmek ve kentin yeşil, sulak ve tarım alanlarını ranta açmak olduğunu söyledi.
SU HAVZALARINDAKİ TAHRİBAT ARTACAK
Projenin hayata geçirilmesi halinde su havzalarındaki tahribatın artacağı uyarısında bulunan Deniz, “Kanal İstanbul’u betonlaştırma ve inşaat üzerinden rant yaratma, ekonomiye imkan ve para girişi sağlama üzerine kurulu bir proje olarak görüyoruz. Bununla Kuzey Ormanları ekosistemine inanılmaz zararlar verildi, verilecek. Yapılmak istenen kanalı aynı zamanda İstanbul’un böğrüne saplanmak istenen son hançer olarak görüyoruz. Bunun nedeni ise yapılan projelerin bölgenin ekolojik döngüsüne verdiği zararlar” dedi.
Deniz, havalimanı ve köprü projelerinden sonra bölgede artan yapılaşmaya da işaret etti. Yeşil ve sulak alanların adım adım yok edildiğini, böylece kentin adeta nefessiz bırakıldığını dile getiren Deniz’in, Kanal İstanbul’un yol açacağı olası yıkımlar konusunda ise “çok vahim” yorumunda bulundu.
Deniz, “İBB’nin 2009 yılında hazırladığı Çevre Düzeni Planı’ndaki uyarılara rağmen Kuzey- Güney eksininde yapılaşma sürüyor. 12 yıldır bu süreç devam ediyor. Çok tehlikeli bir evreye ulaştı. İstanbul’u yaşanacak bir şehir haline getiren nefes almamızı sağlayan yeşil alanların, sulak alanlarını bitirilmesi de çok vahim bir durumdur” diye belirtti.
Söz konusu alanda defalarca inceleme yaptıklarını, bununla ilgili iki kitap da çıkardıklarını paylaşan Deniz, "Bu konuların en başında rant geliyor. Bu rantla gelecek olan beton alanları buradaki tarımı, ormanı ve ekosisteme çok büyük bir tehdit içeriyor. Yıllar içinde kendini bulmuş bir ekosisteme direkt müdahale ediyorsunuz. En kötüsü de nihayettin de bu ekosistem yıkımın geri dönüşü olmayacak” ifadelerini kullandı.
SU SORUNU
Kanal İstanbul ile kentte yaşanacak su sorunu üzerinde duran Deniz, kentin mevcut su kaynaklarının yarısının yok olacağını dile getirdi. Melen Nehri üzerinde inşası süren Melen Barajı’nın yaşanacak su sorununa çözüm olamayacağını vurgulayan Deniz, şunları söyledi: “Başka bir yerin suyunu İstanbul’a taşımak demek bu. Bu da kendi başına bir sorun. Aynı zamanda çok dikkat çekici olan olaylarından biri de iktidarın 2071 yılına kadar bu barajdan gelecek su ile sorunun çözüleceğini iddia etmesidir. Ancak geldiğimiz son noktada Melen Barajının su tutması ile ilgili çok ciddi problemler var. Barajın yapımı için birkaç defa ihaleye çıkıldığını görüyoruz. Yapılan incelemelerde en az 2026’ya kadar Melen Barajının planlandığı şekilde su tutmayacağı ve diğer aşamaları geçilmeyeceği görülüyor.”
'NİTELİKLİ NUFÜS' DENİLENLER KİMLER
Kanal İstanbul’a dair hazırlanan ÇED raporuna da değinen Deniz, gayrimenkul satışlarına işaret etti. Planlanan şekliyle çok ciddi şehircilik ve nüfus sorunu yaşanacağı uyarısında bulunan Deniz, “Su fakiri bir kentin su kaynaklarını artırmak yerine azaltılıyor. Bir de üstüne ciddi bir nüfus geliyor. Eğer planlandığı şekilde giderse çok büyük şehircilik sorunları, alt yapı sorunları öngörülüyor. İstanbul’un ayrıca bu çalışmalar esnasında bir şantiyeye dönüşeceğini öngörüyoruz. Bu şekilde artık İstanbul’un üzerine son çivinin çakılacağını, yaşamaktan çıkılan bir şehir olacağını öngörüyoruz. Çevre düzeni planında özellikle çok üzerinde durulan, vurgulanan bir şey var. O da kanalın etrafında yapılacak olan yenişehire nitelikli nüfusun geleceği. Peki, bu nitelikli nüfus kimdir?” diye sordu.
Deniz, sırf bu şehri yapmak için ortadan kaldırılacak atık su aratma tesisleri, koalisyonlar, su şebeke hatları için harcanacak paranın yarısıyla tüm İstanbul’daki atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma tesisi haline getirilebileceğini kaydetti.
Deniz, ancak net şekilde görüldüğü üzere iktidarın halka değil, “nitelikli nüfusa” bütçe ayırdığını ifade etti.
ÇED RAPORU
İktidarın kanalın yapımı konusunda boğazdaki gemi geçişleri ve kaza artışlarını gerekçe gösterdiği ÇED raporundaki ilgili kısmın gerçekle ilişkisi olmadığını ifade eden Deniz, nedenini şöyle açıkladı: “Boğaz geçişlerine baktığımızda her yıl bu geçişlerin azaldığını görüyoruz. Bu çok net bir şekilde görülüyor. Ayrıca ÇED raporunda boğazın doğal yapısı ve tarihi eserler de kanal için bir neden gösteriliyor. Kanalın yapıldığı yerde tarihi eserler yok mu? Yarımburgaz’da bulanan mağaralar var mesela. Yani ÇED raporunda iddiaların aksine bu projenin amacının tarihi eserleri korumakla hiçbir alakasının olmadığını sadece bölgeyi ranta açmak, inşaat ekonomisine kaynak sağlamak olduğunu görüyoruz. Ayrıca bölgeye yaptığımız temaslarda bölge sakinlerinin de bu kanaldan çok rahatsız olduğunu görüyoruz. Oradaki halkın 3’üncü havalimanı tecrübesi var. Çünkü bununla tarım arazilerinin, ekolojik sisteminin zehirlendiğini gördüler.”
‘KANAL İSTANBUL’A İHTİYAÇ YOK!’
İçme suyumuz kaynakları tükendiği için önümüzdeki yıllarda tüm dünya için suyun daha önemli bir konuma geleceğini dile getiren Deniz, bundan ötürü özellikle Avrupa olmak üzere dünyadaki birçok ülkenin sularını, su havzalarını korumaya çalıştığını ifade etti. “Biz ise elimizde bulunan kısıtlı kaynağı da betonlara teslim ediyoruz. Aynı zamanda kanal boyunca barajların, göllerin yanı sıra İstanbul’un rezerv suları yani yer yeraltı suları tuzlanma riski ile karşı karşıya” diyen Deniz, bu nedenlerden dolayı baştan beri bu projeye ihtiyaç olmadığını savunduklarını belirtti.
‘SEÇMENİNİ KONSOLİDE EDİYOR’
AKP iktidarının bu projelerle seçmenini konsolide etmeye çalıştığını belirten Deniz, “AKP iktidarı, seçmenini mega projeler altında buluşturma ve daha da kemikleştirme üzere bu projeyi tartışmaya açtı. Bu projenin temel nedenlerinden biri bu. İkinci olarak da proje üzerinden gelecek olan rant. En önemli gelir kapısı olarak gayrimenkuller görülüyor. ÇED raporunda da bu itiraf niteliğinde. Bu da aslında projenin gemi geçişleri ile boğazı koruma ile alakasının olmadığını gösteriyor. İktidar; ‘Ben buraya bir kanal açacağım. Hiç kimsenin bir şeyini dikkate almıyorum. Herhangi bir argümanım yok. Var olan argümanlarımın yalanlanmasına rağmen devam edeceğim. Çünkü benim bu betondan gelecek paraya ihtiyacım var. Benim buraların satışından gelecek paraya ihtiyacım var. Çünkü ben kendi seçmenimi olası seçimlere karşı böyle konsolide etmek istiyorum’ diye düşünüyor. Bu ısrarın arkasındaki düşünüşün, görüşün bu olduğunu görebiliyoruz” dedi
MA / Mehmet Aslan