İSTANBUL – Kanal İstanbul Projesi’nin yol açacağı ekolojik yıkıma dikkat çekmek amacıyla doğal yaşam savunucuları 20 Eylül’de bölge sakinleriyle birlikte Yeniköy-Karaburun boyunca yürüyecek.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın “Çılgın Proje” olarak tanımladığı Kanal İstanbul’a dair tartışmalar yeniden alevlendi. Birçok yönüyle büyük riskler taşıyacağı öngörülen projeyi muhalefet, Marmara bölgesi ve İstanbul için “felaket” olarak değerlendiriyor. Planlanan proje hayata geçtiği taktirde Karadeniz kıyısında bulunan Karaburun, Durusu ve Yeniköy köylerinin olduğu alanda başlayacak.
Yaklaşık 41 kilometre uzunluğundaki kanal, buradan başlayıp Avrupa yakasının yüzde 20 su ihtiyacını karşılayan Terkos Gölü’nün yanından Sazlıdere Barajı’na, oradan da Küçükçekmece Gölü’nden Marmara denizine uzanacak.
Uzmanlara göre, inşa edilmek istenen kanal büyük bir ekolojik kıyıma sebebiyet verecek.
MİLYONLARCA KİŞİ SUSUZ KALACAK
Ekolojik yıkımın yaşanacağı yerlerin başında ise İstanbul’un yüzde 20 oranındaki su ihtiyacının karşılandığı Terkos Gölü geliyor. Kanal ile birlikte gölük yer altı sularına tuz karışacağı ve kullanılamaz hale geleceği yönünde uzman görüşleri mevcut. Terkos Gölü ile birlikte kentin yüzde 13’lik su ihtiyacının karşılandığı Sazlıdere Barajı’nın ortadan kalması milyonlarca insanın susuz kalması demek. Burada yaşayan canlıların yanı sıra 23 milyon metre karelik orman alanı ve bölgenin besin kaynağı düzeyinde olan 136 milyon metre karelik verimli toprak alanları da sular altında kalacak.
EKOLOJİK DENGEYİ ETKİLEYECEK
İnşa edilmek istenen kanal, Karadeniz ve Marmara denizindeki ekolojik dengeyi de etkileyecek. İki denizdeki su oranları ve tuz seviyeleri değişecek. Bilim insanlarına göre bol besinli üst tabakanın alt tabakaya baskı yapmasıyla zamanla Marmara’da oksijen azalacak, bu nedenle canlı çeşitliği ise ciddi zarar görecek.
Öte yandan kanal inşasından çıkacak olan 2 milyar metreküp hafriyatın ise Karadeniz’in kıyı bölgelerine dökülmesi sözkonusu.
KİTLESEL YÜRÜYÜŞ YAPILACAK
Bu çevre kıyımına durdurmak amacıyla birçok siyasi parti ve sivil toplum örgütünün bir araya gelerek kurduğu Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, çeşitli eylem ve etkinliklerle olası tahribata dikkat çekme çabasında. Koordinasyon, bu amaçla 20 Eylül’de bölge sakinleriyle birlikte Yeniköy-Karaburun boyunca kitlesel bir yürüyüş de gerçekleştirecek.
Koordinasyon üyesi Koray Türkay, ihtiyaçtan kaynaklı yapıldığı ifade edilen kanalın tek amacının rant olduğunu dile getirdi. Bunu baştan beri bir rant projesi olarak gördüklerini söyleyen Türkay, kanalın ekolojik anlamda ise büyük bir yıkıma, tahribata yol açacağını ifade etti.
İKTİDARA YAKIN ŞİRKETLERCE SATIN ALINDI
Proje bölgesindeki ranta dair iktidara yakınlığı ile bilinen şirketlerin bölgeden arsa satın almasını işaret eden Türkay, Kalyon Holding’in 115, Ege Kimya Halding’in 202, Sabancılar’ın 600 dönüm ve Koçların da bölgede büyük miktarda arsa satın aldığı bilgisini paylaştı.
3’üncü Köprü ve 3’üncü Havalimanı’nın yol açtığı tahribatı hatırlatan Türkay, Kanal İstanbul’un da bu tahribatın bir aşaması olduğunu dile getirdi. Bu projelerde eko-sistem kıyımının yaşandığının altını çizen Türkay, Kuzey Ormanları’nın canlı yaşamı için yaşanılamaz hale getirildiğini ifade etti. Türkay, “Kuzey Ormanları İstanbul’un akciğerleridir. O nedenle bölgeye rant için yoğun bir saldırı var. İkinci köprü yapıldığında yapılaşmaya açılmayacağı yönünde sözler verildi, bölgenin eskisinden daha yeşil bir hale getirileceği söylenmişti. Ancak şu anda alanın tümü beton. Sermaye ve sermaye grubunun iktidarı, rant adına ‘Gölgesini satamadığı ağacı kesiyor.’ Ayrıca bölge sakinlerini çeşitli vaatlerle kandırıp ciddi tarım deposu olan topraklarını satın alıyor” diye konuştu.
‘EKOLOJİK DÖNGÜ ORTADAN KALKACAK’
Projenin milyonlarca tarım arazisini yok edeceğini vurgulayan Türkay, “Hem ekolojik döngüyü ortadan kaldıran hem de bir yanıyla betonlaşmayı, beton sermayesinin buradan nemalanmasına yönelik bir ekolojik kıyım söz konusu. Bu sadece İstanbul’u tek başına etkileyecek bir mesele değil. Türkiye’yi, Karadeniz’in komşularını etkileyecek ve bu ekosistem bir bütün olarak ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı.
İSTANBUL SUSUZ KALIR
Dünyanın önünde iklim krizi gibi büyük bir sorunun bulunduğunu belirterek sözlerini sürdüren Türkay, bu tehlikenin Türkiye’de pek fazla dikkate alınmadığından yakındı.
Gidişatın hiç iyi olmadığın söyleyen Türkay, “Susuzluk en temel anlamda iklim krizinin insanlık için ortaya koyacağı bir felaket. İklim krizi ve susuzluk tehlikesi altında iken bir ‘talan’ projesiyle mevcut suyumuzun üçte birini kaybetmeyi göze almak bir felakete davetiye çıkarmaktır. Bu aslında İstanbul’un çölleşmesi demek. Sadece içme suyu anlamında da değil. Onun için kesinlikle bunun yapılmaması lazım. Aslında projeyi ortaya koyanların da satır aralarında değinmekten kaçınamadığı bir sorun. Bu büyük bir soruna yol açacak kanal yapılırsa, İstanbul susuz kalacak” diye kaydetti.
‘BİRLİKİTE HAREKET ETMELİYİZ’
Bu duruma karşı örgütlü bir mücadele tarzının hakim kılınması gerektiğini ifade eden Türkay, “Bütün demokratik güçleri, ekolojik mücadele veren, demokrasi, doğal bir yaşamın mücadelesini veren tüm insanların bu koordinasyon içiresinde yer almasını bekliyoruz. Bizim bu parçalı halimiz büyük sıkıntılar oluşturuyor. Daha bütünlüklü, birleşik bir şekilde topyekûn bir cevap verebiliriz. Çünkü doğamıza, tarihimize, kültürümüze birleşik bir saldırı var. Bizim de bu eksende birlikte hareket etmeliyiz, aksi taktirde kaybederiz” şeklinde konuştu.
MA / Mehmet Aslan