Kirazlıyayla’da madene karşı direniş

img

BURSA - Kirazlıyayla köylüleri, yanı başlarında yapımı süren Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi nedeniyle hapis hayatı yaşıyor. Hem köy hem geleceklerini yok edecek tesise karşı verilen direnişin başını ise kadınlar çekiyor. 

Bursa’nın Yenişehir ilçesine bağlı Kirazlıyayla köyü, bir süredir Meyra Madencilik adlı bir şirket tarafından köyün yanı başında yapımına başlanan Çinko-Kurşun-Bakır Zenginleştirme Tesisi ve Atık Barajı Projesi tehdidi altında bulunuyor. Yöre halkı, kentteki sivil toplum ve çevre örgütlerinin itirazlarına rağmen yapımı süren tesis, 150 hanelik köye sadece 200 metre uzaklık yer alıyor. Tesisin devreye girmesi halinde halk sağlığı ve doğal yaşamın olumsuz etkileneceğinin altını çizen uzmanlar, uyarılarını sürdürüyor.
 
EYLEMLERİN ÖNCÜSÜ KADINLAR
 
Evlerinin yanı başında inşası süren tesise karşı köylüler aylardır eylem halinde. Bu eylemlerin öncülüğünü ise köyün kadınları yapıyor. Köylerinde maden istemeyen kadınlar, geçtiğimiz günlerde yaptıkları bir protesto eylemi sonrası gözaltına alınıp, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 
 
KARADENİZ’DEN BURSA’YA 
 
Kirazlıyayla köyü kadınlarının gösterdiği mücadele akıllara 2015 yılında Rize’nin Çamlıhemşin Yaylası’ndaki Yeşil Yol Projesi’ne karşı çıkan kadınların eylemlerini getiriyor. O eylemlerden birinde iş makinalarının önüne oturup, sarf ettiği “Devlet kimdir? Devlet benim. Devlet halktır” sözleriyle bir sembol haline gelen Havva annenin haklı tepkisi, bu kez Kirazlıyayla köyü kadınlarında yankı buluyor.
 
PROJE 2013’DE BAŞLADI
 
Kirazlıyayla’da hayata geçirilmek istenen projenin nasıl başladığı ve tamamlanması halinde nelere yol açacağını anlatan Yenişehir Çevre Platformu Sözcüsü Şafak Erdem, maden sahası olarak belirlenen bölgede çalışmaların 2013 yılında başladığını dile getirdi. 2015 yılında hazırlanan ÇED raporu ile ise, kapasite artışına gidildiğini söyleyen Erdem, “2019’a gelindiğinde sadece maden değil, zenginleştirme tesisi atık barajı projesi de eklendi” dedi. Erdem, köylülerin 2018’de projeye karşı ilgili yerlere dilekçe sunduklarını ama olumlu yanıt alamadıklarını da belirtti.
 
SALGINDA BİLE DURMADI
 
Köylülerin durumu çevrecilere bildirmesiyle yaşananların kamuoyuna yansıdığını ifade eden Erdem, “İtiraz süresi geçtiği için kapasite artışına dair bir şey yapamadık. O nedenle ilk olarak platformu oluşturduk. Birçok eylem ve etkinlik yaparak sesimizi duyurduk. Tepkilerimize şirketin karşı çıkışları oldu. Salgına rağmen köye kolluk kuvvetleri takviye edilerek, 31 Mart’ta ağaç kesmeye başladılar. Özelikle sokağa çıkma yasakları döneminde kullanacakları malzemeyi bölgeye yığdılar” diye konuştu. 
 
YOK OLMAYLA YÜZ YÜZE 
 
Hukuki sürecin devam ettiğini, o nedenle şu anda süren çalışmaların durdurulması gerektiğinin altını çizen Erdem, şunları ekledi: “ÇED izni almış olabilirler. Bu durum her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Firmanın alması gereken daha birçok izin var. ÇED raporu o kadar yanlış hazırlanmış ki hukuksuzluklarla dolu. O nedenle bir an önce çalışmaların durdurulması gerekir.” 
 
Doğal yaşam savunucuları olarak bölgeye giremediklerini söyleyen Erdem, köye gelen suyun maden sahasında kaldığını, tarımın ciddi etkilendiğini, ağaçların kesildiği yerlerin mesire alanları olduğunu belirterek Kirazlıyayla’nın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ifade etti.
 
YAŞAMAK İÇİN MÜCADELE 
 
Köydeki kadınların gösterdiği direnişin etkilerine dikkat çeken Erdem, “Kadınların en önlerde yer alması toprakla bağlarının daha fazla olmasından kaynaklıdır. Toprağı en çok işleyen kadındır. Toprak bağı kadınlar için önemlidir. Bu nedenle korumaya çalışıyor. Kadınlar toprakları için kendilerini siper ediyor. Köylülerin kaybedeceği bir şey kalmamıştır artık. Yaşamak ve üretim yapmak için topraklarını korumak zorundalar. Bizlerde çevreciler olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
 
‘EVDEN BAŞIMIZI ÇIKARAMIYORUZ’
 
Doğasını savunduğu için gözaltına alınıp serbest bırakılan kadınlardan biri olan Kaniye Karasu, köylerinde maden istemediklerini dile getirdi. Yapımı süren tesis nedeniyle kendi köylerinde evlerine hapsolduklarını söyleyen Karasu, köylerini abluka altına alan jandarmaların köyün içinde gezmelerine izin vermediği gibi iki kadının yan yana gelmesine dahi izin vermediğini belirtti. Karasu, maden çıktıkları gibi kendilerine para cezası kesildiğini de paylaştı. 
 
YAŞ AĞACI KESMEK…
 
Karasu, “Geçim kaynağımız olan göletimiz maden sahasında olduğu için gidemiyoruz. Fidanlarımız ve hayvanlarımız susuz kaldı, doğamız katlediliyor. Gece bile uyuyamıyoruz.  Bu mevsimde yaş ağaç kesilir mi? Ha hamile bir kadını öldürmüşsün ha yaş ağacı kesmişsin hiçbir fark yok. Buna nasıl izin veriliyor. ‘Yaş ağaç kesen baş keser’ diye bir laf var bizim bölgemizde. Onun için çok üzülüyoruz” dedi. “Toprağıma, doğama, onuruma dokunma” dediği için kendisini adliyede bulduğunu ifade eden Karasu, “Ölsek te topraklarımızı maden şirketlerine vermeyeceğiz” diye konuştu.   
 
HERKES ZARAR GÖRECEK
 
Köylülerden Hatice Kara da, maden istemediğini belirterek, mera ve yaylalarına çıkamadıklarını, projenin tamamlanması halinde ise herkesin zarar göreceğini söyledi. Kara, tepkisini şu sözlerle gösterdi: “Bizim sağlığımız bu kadar mı hiçe sayılıyor? Kendi köyümüzde ‘terörist’ muamelesi görüyoruz? Adım başı asker. Ne yaptık da bu kadar baskı altına alınıyoruz. Biz nasıl mahkeme kararını bekliyorsak, şirkette beklesin. Topraklarımızdan ellerini çeksinler çalışmalar durdurulsun.” 
 
GELECEK YOK EDİLİYOR
 
Köylerinin madenle birlikte yaşanılmayacak bir hale getirildiğini söyleyen Emine Çip ise, kendi köylerinde dışarı bile çıkamamalarına öfkeli. Bu yüzden psikolojilerinin bozulduğunu dile getiren Çip, “Mezarlıklarımızı ziyarete bile jandarma eşliğinde gidebiliyoruz. Projenin yapılması halinde köyümüz, geleceğimiz yok olacak. Çocuklarımıza bırakacağımız ana, baba toprakları olmayacak. Buna izin vermeyeceğiz” dedi.
 
MA / Semra Turan