Nükleer atıklar imha edilmiyor satılıyor

img

İZMİR - Nükleer atık tespitinden sonra Torbalı’ya taşınan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası’nın Gaziemir'deki eski yerleşkesi tehlike saçıyor. HDK Ekoloji Meclisi üyesi Hüseyin Kandemir, kanser vakalarının yüksek olduğu ilçede imha edilmesi gereken atıkların fabrikalara satıldığını belirtti. 

İzmir’in Gaziemir ilçesinde 1940 yılında kurulan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası, nükleer atıkların tespit edilmesi üzerine 25 Mart 2011 tarihinde Torbalı ilçesine taşındı. 2007 yılında radyoaktif madde tespit edilen fabrikada incelemeler sonucu nükleer atıklara rastlanması kamuoyunda ciddi tepkilere neden olmuştu. Tepkilerden sonra Torbalı'ya taşınan fabrikanın 400 metre yakınına ise 2015 yılında Torbalı Devlet Hastanesi kuruldu. Gaziemir’de boşaltılan fabrika sahası, üzerinden 7 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmamasından dolayı halen tehdit saçıyor. Ayrıca taşınan fabrika hastane yakınında olmasından dolayı birçok tehdide de davetiye çıkarıyor. 
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi üyesi Hüseyin Kandemir, binlerce ton zehrin toprağın altında tehlike saçtığını belirterek, kapatılan fabrikanın yerine zehirli atıkları ayrıştırma tesisinin kurulmak istendiğini belirtti.
 
‘TOPRAĞA GÖMÜLÜ ZEHİRLİ ATIKLAR DÜNYA İÇİN RİSK’
 
Nükleer atıkların yıllarca gizlice fabrika sahasına gömüldüğünü belirten Kandemir, zehirli atıkların toprağa gömülmesinin dünya ekolojisi açısından büyük bir risk taşıdığını söyledi. Kurşun fabrikasının taşındığı yeni sahanın Devlet Hastanesi'ne yakın olduğunu anımsatan Kandemir, “Düşününki olay yaratan bir fabrika Torbalı’ya taşınıyor ve oradaki halkta büyük bir ihtimal ile yine haberi yoktur. Hastaneye 400 metre mesafededir. Yani şimdi insanlar o hastaneye iyileşmek için gidiyorsa tam tersi yine hastalanacak. Zehirli atıkları duman yolu ile çekerek tekrar belirli hastalıklar ortaya çıkacak. Bu fabrika zehirli atıkları yıllarca kendi hafızasında Gaziemir ilçesinde biriktirirken, şu an maalesef Torbalı’da hala faaliyeti devam etmekte” diye konuştu. 
 
‘ATIKLAR YOK EDİLMİYOR, SATILIYOR’
 
Fabrikanın taşınması ardından gömülü bulunan fabrika atıklarına yetkililerin göz yumduğunu vurgulayan Kandemir, şöyle dedi: “En son fabrikaya HDK Ekoloji Yaşam Meclisi olarak ziyaret gerçekleştirdiğimizde zehirli atıkların kepçelerle kamyonlara boşaltıldığını ve oralardaki makineden ilkel yöntemlerle getirilen toprağa tazyikli su ile karıştığını gördük. Normalde bunun daha teknolojik usullere uygun şekilde ayrıştırılması gerekirdi. Atıkların imha edilmesi gerekirken, bu zehirli atıklar madeni olarak hurda, hurdadan sonra demir dökümüne ve fabrikalara satılıyor. Normalde bu zehirli atıkların dökümler ile bertaraf edilmesi gerekiyor. Önemli hususlardan bir tanesi de bu fabrikanın yıllardır mahalle içerisinde okul mesafesi ile arasında 200 metre olan bir yerde bulunuyor olması.” 
 
'MAALESEF İZMİR'İN EKOLOJİSİ VE DOĞASI BOZULMUŞ'
 
Gaziemir semtinde kapatılan fabrikanın yakınındaki mahallede oturan yurttaşların evlerine gittiklerinde mermerlerde sarımsı tozların yoğun olduğunu gördüklerini aktaran Kandemir, kapatılan fabrikanın bacalarından çıkan zehirli atıkların yıllarca insanları hava yolu ile zehirlediğini kaydetti. Kandemir, şöyle devam etti: “Hâlbuki öyle olmaması gerekirdi. Ayda bir ya da 3 ayda bir belirli kontrollerin yapılması gerekiyordu. Şu kadar üretim yapıyorsan devletin bunu sorması gerekirdi. Siz burada üretim yapıyorsunuz ama bu atıkları ne yapıyorsunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz? Maalesef İzmir halkının doğası ve ekolojisi bozulmuş halde. Biz HDK İzmir Ekoloji Yaşam Meclisi olarak mahalle içerisinde bir çalışmamamız oldu. Kanser vakalarının bir nevi diğer şehir ve ilçelere göre daha yüksek seviyede olduğunu tespit ettik. Bugün çalışmalar yapmaya devam ettik. Bununla ilgili kendi mahallerimizde ortak bir alanda halk toplantısı yaptık. Çalışmalarımız da devam edecek ve bu konuya dair raporumuzu hazırlayacağız” diye ifade etti.
 
‘ZEHİRLİ ATIKLAR YAĞMURLA DEREYE AKIYOR'
 
Olayın takipçisi olduklarını belirten Kandemir, avukatları aracılığıyla  açtıkları davaların devam ettiğini söyledi. Atıkların yağmur ile beraber daha fazla görünür olduğunu dile getiren Kandemir, “Yağmurun yağmasıyla bu zehirli atıklar tekrardan gün yüzüne çıkıyor. Yağmurla dereye akıyor atıklar. Bununla beraber hem toprak yeniden kirleniyor hem de hava kirleniyor. Bu nükleer atıkların en kısa zamanda usulüne uygun bir şekilde oradan temizlenip orayı bir temiz havaya dönüştürmek gerekiyor. Bu nükleer atıklar başka bir ülkede olsaydı muhakkak çözümü olurdu. Çocuklar o bölgeye gidip tekrar oynuyor toprakla. Sonuçta birebir inşalar çıplak elle o toprağa dokunuyor ve elini yüzüne sürüyor olaylardan habersiz. Orada çalışanlar bile maskesiz, gözlüksüz ve eldivensiz çalışıyor” diye konuştu. 
 
‘ATIK TESİSİ YAPILACAĞI SÖYLENTİSİ VAR’
 
Kapatılan fabrikanın içerisine kamyonlarla getirilen başka atıkların atıldığına dair kuşkularının da olduğunu belirten Kandemir, “Nereden bilelimki Gaziemir veya İzmir dışında başka atıklarında kamyon ve başka araçlarla oraya getirilip ayrıştırılmadığını. Sahaya girmek istediğimizde yasak denilip izin vermiyorlar. Oradaki işçilerle, mahalle halkı gibi konuştuğumuzda fabrikanın atık tesisi yapılacağı yönünde duyumlar alındığı söyleniyor. Bu gibi yerlerin şehir dışında olması gerekir ve devletin denetimi altında olması gerekir. Atık tesisi yapılacağı söylentileri var. Orada çalışanlarla kendimizi tanıtmadan bir nevi diyaloga girdik. Orada çalışan makinelerin uzun süre orada kalınacağı söylendi. Oradaki makineler temizleme usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle durduruldu. Nükleer zehirli atıkların maalesef hala bir kısmı toprağın altında gömülü. Derhal bir çözüm bulunmalı yoksa yaşam yok olacak" uyarısında bulundu.
 
MA / Ruken Demir