Çakır: Erdoğan hükümetinin en büyük destekçisi Almanya

  • dünya
  • 09:14 26 Eylül 2018
  • |
img

ANKARA - Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya ziyaretini değerlendiren yazar Murat Çakır, ziyaretin ardında Ortadoğu politikalarında eş güdüm arayışı olduğu kadar, borç ve döviz krizinin hafifletilmesinde beklenen Alman yardımlarının yattığını ifade etti. Çakır, Almanya’nın Erdoğan hükümetinin en büyük destekçisi olduğunu da söyledi.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 27-29 Eylül tarihlerinde Almanya’ya yapacağı ziyaret öncesinde ülkede Erdoğan’a aleyhine boykot ve protesto eylemleri yapılıyor. Ülkenin farklı noktalarında yapılan Erdoğan karşıtı bu gösteriler, aralarında Kürt derneklerinin de olduğu çeşitli sivil toplum örgütleri öncülüğünde düzenleniyor.
 
Erdoğan'ın Almanya'ya yapacağı ziyarete yönelik bazı Alman politikacıların da tepkileri sürüyor. Muhalefetteki Sol Parti ve Hür Demokrat Parti'den sonra Yeşiller ve Almanya için Alternatif'ten (AfD) partilerinden bazı politikacılar, Erdoğan'ın ziyareti nedeniyle verilecek resmi yemeği boykot etme kararı aldı. Hür Demokrat Parti (FDP) lideri Christian Lindner de, Erdoğan için verilecek davete katılmayacak. Lindner, bu konuda yaptığı açıklamada, "Erdoğan propagandasının bir parçası olmak istemediğini" belirtti.
 
İki ülke arasındaki ilk kriz, Alman Die Welt gazetesinin muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanmasıyla patlak vermişti. Akabinde darbe girişimini desteklediği öne sürülen bazı asker, diplomat ve yargı mensuplarına siyasi sığınma verilmesi üzerine bazı Alman milletvekillerinin Adana'da bulunan İncirlik Hava Üssü'nü ziyaretine izin verilmemişti. Bu gelişmeleri Almanya’dan Türkiye’ye yönelik yapılan casusluk faaliyeti suçlamaları eklenmiş ve 16 Nisan referandumu öncesinde kimi Türk bakanların Almanya'nın bazı eyaletlerinde yapmayı planladığı toplantılar iptal edilmişti. 
 
Almanya'da yayın yapan Yeni Özgür Politika yazarı Murat Çakır, Erdoğan’ın ziyareti öncesi Türkiye ile Almanya ilişkilerine dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. 
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya ziyareti Türkiye için ne anlam taşıyor ya da diğer deyişle Erdoğan dört yıl aradan sonra Almanya'ya ne için geliyor? 
 
Almanya, gerek Kaiser Wilhelm döneminden bugüne devam etmekte olan 'silah kardeşliği' vesilesiyle, gerekse de Türkiye’nin NATO üyeliğine 'hami' olması nedeniyle Türkiye için her zaman özel bir anlam taşımıştır. Halihazırda Almanya’nın Erdoğan’ın başında bulunduğu hükümetin en büyük destekçisi olduğu söylenebilir. Elbette bunun ardında Türkiye’de faal olan yaklaşık 6 bin 800 Alman tekelinin iktisadi çıkarları da yatmaktadır. Erdoğan’ın şimdiki ziyaretinin ardında Ortadoğu politikalarında eş güdüm arayışının olduğu kadar, borç ve döviz krizinin hafifletilmesinde beklenen Alman yardımları yatmakta. 
 
Çünkü her ne kadar Almanya ve Alman bankaları diğer Avrupa bankaları kadar Türkiye’ye borç vermemiş ve risk altına girmemiş olsalar da, AB'nin 'patronu' olarak diğer AB üyeleri üzerinde Türkiye egemenlerinin çıkarına olan adımların atılmasını sağlayabilir. Bu noktada Almanya da Türkiye’deki krizin hafifletilmesini istiyor. Çünkü kriz dünya çapında diğer eşik ülkelerini de etkilemeye başladı ve işin ucu bir biçimde Alman sermayesinin çıkarlarına da dokunacak. Almanya bunu engellemeye çalışıyor.
 
Erdoğan'ın daha önce  "Nazi" benzetmesi yaptığı Merkel hükümeti ile bir araya gelmesi, Alman diplomatlar tarafından nasıl yorumlanıyor? 
 
Türkiye ve Almanya arasında zaman zaman baş gösteren böylesi  'gerilimler' özünde danışıklı dövüşten ibarettir. Erdoğan’ın veya başka bir Türk politikacının söylemi, Türkiye'nin derin işbirliğini etkilememekte, ancak iç politikada toplumsal rıza üretmeye yaramaktadır.
 
Türkiye ve Almanya arasında zaman zaman baş gösteren böylesi  'gerilimler' özünde danışıklı dövüşten ibarettir. Erdoğan’ın veya başka bir Türk politikacının söylemi, Türkiye'nin derin işbirliğini etkilememekte, ancak iç politikada toplumsal rıza üretmeye yaramaktadır. Aynı şekilde Almanya’da da Türkiye ve Erdoğan karşıtı söylem iç politikada kullanılmakta, ancak askeri, iktisadi, stratejik ve siyasi işbirliğinde herhangi bir değişime gidilmemektedir. Alman diplomatlar ziyareti bu açıdan yorumluyor. 
 
Daha önce Türkiye'yi insan hakları ihlallerinden dolayı eleştiren Merkel'in, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı askeri törenle karşılayacağı yönündeki iddiaları nasıl yorumluyorsunuz? 
 
Askeri törenle karşılanması, hükümet politikacılarının tasarrufunda olan bir karar değil, diplomatik kurallar gereğidir. O açıdan burada herhangi bir çelişki yok. Ancak şunu da belirtmek gerekiyor. İnsan hakları ihlalleri Almanya tarafından her zaman bir nevi şartlı rehin olarak siyasi şantaj için kullanılmıştır, kullanılmaktadır. Alman emperyalizmi için insan hakları değil, Alman tekelleri ve sermayesinin uzun vadeli çıkarları önemlidir. Ne zaman Alman emperyalizmi 'insan haklarından' dem vursa, o zaman her defasında arkasından stratejik-ekonomik-politik çıkarların kollanmasına yönelik bazı adımlar gelmiştir. Şimdi de bundan farklı bir şey beklenmemelidir.
 
Uzmanlar, Erdoğan’ın Almanya ziyaretinin altında Türkiye'nin içerisinde bulunduğu mali krize çözüm bulmak için bazı ekonomik taleplerde bulunacağı görüşünde. Sizce Türkiye böylesi bir talepte bulunacak mı?
 
Türkiye, Almanya’dan olası bir IMF programında. Bu programın siyasi yüklerini hafifletecek veya doğrudan 'IMF Yapısal Yenilenme Programı' adını (Stand By da denilebilir) taşımayan ve AB ile Avrupa Merkez Bankası’nın da katılacağı başka bir yardım programı için destek isteyebilir.
 
 
Krizin, ziyaretin ana konularından birisi olduğu söylenebilir. Daha önce belirttiğim gibi, kriz öyle ya da böyle Almanya’yı da etkiliyor, etkileyecek. Türkiye krizi hafifletmek amacıyla elbette doğrudan yatırımlar talebinde bulunabilir. Doğrudan maddi bir yardımın masaya yatırılacağını pek zannetmiyorum. Çünkü ziyaret öncesinde Federal Hükümet böyle bir konu olmayacağını açıkladı. Muhtemelen Türkiye’de yatırım yapılması ve Gümrük Birliği Antlaşması'nın güncellenerek, yenilenmesi söz konusu olabilir. 
 
Çünkü bu Almanya'nın da işine geliyor. Ayrıca Türkiye, Almanya’dan olası bir IMF programında. Bu programın siyasi yüklerini hafifletecek veya doğrudan 'IMF Yapısal Yenilenme Programı' adını (Stand By da denilebilir) taşımayan ve AB ile Avrupa Merkez Bankası’nın da katılacağı başka bir yardım programı için destek isteyebilir. Ayrıca Almanya’dan mülteci antlaşmasının genişletilmesi, yani taahhüt edilen bütçenin yükseltilmesi de talep edilebilir ki, Türkiye'nin yeni mülteci akınlarını engellemesi Almanya'nın istediği bir adım. Bunların haricinde Türkiye'nin askeri-sınai kompleksinin geliştirilmesi ile ilgili konuların tartışılacağından hareket etmek gerekiyor.
 
 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya ziyareti öncesi içerisinde çok sayıda farklı kesimlerin yer aldığı “Erdoğan-Not-Welcome (Hoş gelmedin Erdoğan)” adlı bir inisiyatif de kuruldu. Size göre Alman halklarının Erdoğan'ın Almanya'ya gelişini istememesinin nedeni nedir?
 
Alman halkının Erdoğan karşıtlığının arkasında demokratik talepler veya insan hakları vs. olduğu kanısında değilim. Alman egemenlerinin uzun süredir iç politik kaygılarla körükledikleri İslam düşmanlığı ve Türkiye karşıtlığı ile bağlantılı olduğuna dair ciddi emareler var. Demokratik kurumlar açısından bakıldığında ise, Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci-demokratik göçmen kuruluşlarının başını çektiği girişime destekleri sınırlı. Daha çok radikal sol kesimlerin desteklediğini söyleyebiliriz. Erdoğan’ın Kürt sorununa yaklaşımı ise, Alman halkının geneli için ikincil önemde.
 
Eylül'de yapılması planlanan Kürt Kültür Festivali’nin yasaklamasının Erdoğan'ın ziyareti ile bağlantılı olduğunu düşünüyor musunuz? 
 
 Alman devleti Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci-demokrat kurumları sadece Türkiye bağlamında değil, kendi emperyalist yayılmacılığı açısından da düşman olarak görmekte ve genel anlamda devrimci-demokratik tüm örgütlere karşı nasıl pozisyon alıyorsa, Türkiyeli ve Kürdistanlılara da aynı pozisyonu almaktadır.
 
Yasaklamalar ve genel anlamda Kürt kurumları ile Türkiyeli devrimci kurumların kriminalizasyonu sadece Erdoğan’ın yapacağı ziyaret ile bağlantılı değil.  Bu politika uzun yıllar boyunca bütün Alman hükümetlerince yürütülen ve değişmeyen bir çizgi izlemektedir. Alman devleti Türkiyeli ve Kürdistanlı devrimci-demokrat kurumları sadece Türkiye bağlamında değil, kendi emperyalist yayılmacılığı açısından da düşman olarak görmekte ve genel anlamda devrimci-demokratik tüm örgütlere karşı nasıl pozisyon alıyorsa, Türkiyeli ve Kürdistanlılara da aynı pozisyonu almaktadır.
 
Alman devleti Kürtlere karşı OHAL yasalarını aratmayan bir genelge yayımladı. Dünya demokrasisi için mücadele eden Kürtlere karşı Merkel yönetiminin Erdoğan yanında yer almasını Almanya toplumu nasıl değerlendiriyor? 
 
Alman devletinin Kürtlere karşı aldığı tutum, radikal sol ve Kürt dostu devrimci-demokratik kesimler dışında Almanya toplumunda ancak basında yer aldığı zaman dikkat çekiyor. O açıdan yaygın kamuoyunun bu genelge üzerine pek tartıştığı da söylenemez. Demokrat yazar ve aydınlar arasında ise, konunun yeterince ele alındığı kanısında değilim. Genel bir  'Kürtler de özgür olmalı' yaklaşımı haricinde, Kürtlerin uğradığı ayrımcılık ve kriminalizasyon eleştiriliyor, ama bunun Almanya'daki özgürlüklerin korunması ve neoliberal politikalarla olan bağlantısı pek ele alınmıyor. 
 
Elbette bazı gazeteci, aydın ve yazarların gösterdikleri dayanışmanın önemi büyük ve bu küçümsenmemeli, ancak sayıları pek fazla değil. Nihayetinde emperyalizmin nimetlerinden faydalanan coğrafyanın aydınları ve demokratlarının ilgisi de sınırlı.
 
MA / Selman Güzelyüz