7 Haziran: İki kutuplu siyasete karşı 3'üncü yol ortaya çıktı

img
ANKARA - 7 Haziran 2015 Türkiye’nin var olan ikili siyasetinin dışında üçüncü bir gücün ortaya çıktığının ispatıydı. Bu durumun devletin ayarlarını bozduğu için “darbe” yönteminin devreye konulduğunu ifade eden Ertuğrul Kürkçü, artık güçlü halk desteğiyle karşı duruşa işaret etti. 
 
7 Haziran 2015 Genel Seçimleri, yarattığı toplumsal ve politik sonuçlar nedeniyle halen siyasette referans gösterilen ve güncel gelişmeleri etkileyen bir noktada duruyor. Demokrasi güçlerinin ilk kez 12 Eylül barajını aştığı, AKP’nin ise tek başına hükümetten düştüğü 7 Haziran seçimleri, öncesi ve sonrasında bir dizi önemli gelişmelere sahne oldu. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile devlet arasında yürütülen “Diyalog süreci” atmosferinde girilen 7 Haziran Genel Seçimleri öncesi, AKP hükümeti otoriterleşme yönünde açık beyanlarda bulunmuş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı reddetmiş ve “400 vekil verin bu iş bitsin” açıklamasında bulunmuştu. 
 
7 Haziran öncesi Türkiye’sinde gerilim yavaş yavaş artıyordu. Kobanê eylemlerinin ardından süreç durulsa da Adana ve Mersin’de HDP binalarına bomba konulması, devamında 5 Haziran’da HDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği “Büyük insanlık” mitingine yönelik bombalı saldırı gerilimi en üst düzeye taşıdı. Bu dönemde AKP sözcüleri, “Barajı geçemeyecekler, en iyisi seçimlere bağımsız olarak girmeli” yönünde HDP’ye baskı yapmaya başladı. HDP ise parti olarak seçimlere girme kararı aldı. 
 
7 HAZİRAN SONRASI ÜÇÜNCÜ YOL 
 
7 Haziran’da HDP’nin 13,2 oy alarak barajı aşması, Türkiye’nin var olan iki merkez siyasetin (siyasal İslam-ulusalcılık) dışında üçüncü bir güç olarak ortaya çıktığının ispatı oldu. HDP’nin, potansiyelinin yüzde 25’lerde gösterilmesi ve genç kitlenin yoğun ilgisi ile demokratikleşme yönündeki güçlü söylemleri, 7 Haziran sonrası sadece siyaseti değil, devlet kurumlarında da ciddi bir gerginlik yarattığı gündeme geldi.
 
AKP adına sahaya çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “400 vekil” istemiyle, 7 Haziran seçimlerini, “Türk Tipi Başkanlık” sistemini kurmanın yolu olarak görüyordu. Fakat HDP’nin elde ettiği sonuç, AKP’nin fiili olarak seçimleri reddetmesi, MHP ve Ergenekon kanadıyla anlaşma yapmasına neden oldu.
 
HDP CENDEREYE ALINDI
 
HDP’nin hazırladığı rapora göre, 10 Nisan-10 Mayıs 2015 tarihleri arasında partiye 56 merkezde saldırı gerçekleşti. Seçim öncesi başlayan partiye yönelik saldılar, seçim sonrasında da son 5 yıldır aralıksız olarak devam etti. HDP’yi tasfiye etmeye yönelik politikalar, Erdoğan’ın seçimlerden istediği sonuç çıkmazsa devreye koyacağını defalarca duyurduğu B ve C planları olduğu değerlendirdi. 
 
CHP ve MHP, seçim boyunca “HDP ile AKP, başkanlık konusunda anlaştı” propagandası yürüttü. Ancak 7 Haziran sonuçları sonrasında, AKP ile ittifak yapanın MHP, kritik konularda anlaşanın ise CHP olduğu görüldü. 
 
7 Haziran öncesi başlayan HDP’ye dönük saldırılar ve operasyonlar ile siyaset sahnesinde yaşanan başlıca gelişmeler şöyle: 
 
* Diyarbakır’da, Yeni İHYA-DER Başkanı Aytaç Baran'ın silahlı saldırıda yaşamını yitirmesinin ardından sokaklara inen kar maskeli ve silahlı kişiler, HDP’li Emin Ensen, Bayram Özelçi ve Bayram Dağtan'ı infaz etti. İmralı Heyeti üyesi İdris Baluken, 9 Haziran’da “AKP'nin bilgisi dahilinde bir darbe mekaniğinin devreye sokulabileceği" uyarısında bulundu.
 
* Seçim sonrası Saray’a kapanan Erdoğan, 10 Haziran 2015 tarihinde CHP’li Deniz Baykal ile süreci görüştü. 11 Haziran’da, “Bu dönemi en hasarsız şekilde geçirmek için, tüm partileri serinkanlı şekilde düşünmeye ve ülkenin geleceği için sorumluluğa davet ediyorum" şeklinde ilk açıklamasını yaptı.
 
* Erdoğan tarafından hükümetin kurulması için yetki verilen Başbakan Ahmet Davutoğlu, 15 Temmuz 2015’te HDP’ye ziyarette bulundu. HDP, “Barış, Adalet ve Demokrasi” başlıklı bir çözüm planı sundu.
 
* 20 Temmuz’da 2015’te Suruç Katliamı gerçekleştirildi ve 33 genç yaşamını yitirdi. Ardından Ceylanpınar’da 2 polis öldürüldü, olayın komplo olduğu yargı sürecinde ortaya çıktı. 24 Temmuz 2015’te ise Kandil bombalandı ve Türkiye yeniden çatışmalı sürece girdi.
 
* Başbakan Ahmet Davutoğlu ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonrası 3 kez bir araya geldi ve 35 saatlik istikşafı görüşme yaptı. Sürecinde sonunda, 13 Ağustos 2015’te Kılıçdaroğlu, “Başbakan'dan bize şu ana kadar bir koalisyon değil, 3 aylık seçim hükümeti teklifi geldi” açıklaması yaptı.
 
* Erdoğan, erken seçim olacağını 26 Ağustos 2015’e duyurdu. 7 Haziran sonrası başlayan çatışmalı süreci Erdoğan, 6 Eylül 2015 tarihinde katıldığı bir TV programında, “400 milletvekili verilseydi bunlar yaşanmazdı” diye savundu.
 
* 1 Kasım seçimlerine,  çözüm sürecinin bitirildiği, kent çatışmalarının başladığı, 10 Ekim 2015’te olduğu gibi kitlesel katliamların yaşandığı bir süreçte girdi. HDP yüzde 10 barajını aştı. AKP ise yüzde 49,8 oy alarak tek başına iktidar oldu. 
 
* 16 Ağustos 2015’te, bölgede sokağa çıkma yasağı uygulamaları başladı. Kent çatışmaları başladı, ağır hak ihlalleri yaşandı. 
 
* 2015 yılı çatışmalı süreçle geçerken, 2016 yılının bahar aylarında HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının düşürülmesi gündeme geldi. AKP, 12 Nisan 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması teklifini hazırladı.
 
* CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Nisan 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması için “Anayasa’ya aykırı ama evet” dedi. 
 
* 20 Mayıs 2016’da Meclis’te yapılan oylamayla milletvekili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Erdoğan, yasayı 7 Haziran 2016 tarihinde onayladı.
 
* 7 Haziran 2016’ta, “Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adı altında Meclis’e tasarı getirildi. Askerlere cezasızlık getireceği yönünde tepki toplayan kanuna dair demokrat çevreler “darbe tasarısı” diye uyarılarda bulundu. Kanun 14 Temmuz’da kabul edildi.
 
* 15 Temmuz 2016’da TSK içindeki askerlerce darbe girişiminde bulunuldu. Erdoğan, 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal ilan etti.
 
* 11 Eylül 2016’da başlayan devreye konulan kayyım politikaları sonucunda 2 yılda 96 belediyeye kayyım atandı.
 
* MHP Genel Başkanı Bahçeli, 11 Ekim 2016’da Erdoğan’ın fiili olarak uyguladığı “başkanlık sisteminin” Meclis’e getirilmesi çağrısı yaptı.
 
* 4 Kasım 2016 gecesi, aralarında HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu 9 milletvekili tutuklandı.
 
* 16 Nisan 2017 yılında düzenlenen referandumda, yüzde 51,41 ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne “evet” çıktı. Mühürsüz oyların geçerli sayılması ve OHAL altında yapılması nedeniyle referanduma “şaibeli” tepkileri yükseldi. 
 
* Referandum sonrası Türkiye, genel ve yerel seçim süreci yaşadı. Bahçeli’nin çağrısıyla Genel Seçimler erkene alındı. 24 Haziran 2018 tarihinde Erdoğan yeni sistemin Cumhurbaşkanı seçildi.
 
* PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecride dair 2018 yılında başlayan ve 2019 yılının bahar aylarına kadar devam eden açlık grevinin yarattığı atmosfer, Öcalan’ın barış ve çözüm açıklamaları ile 31 Mart Yerel Seçimleri ile 23 Haziran İstanbul Seçimleri, gündemi belirledi.
 
* HDP’nin “Kürdistan’da kazanma, batıda kaybettirme” politikasıyla girdiği seçimlerde AKP, Ankara ve İstanbul başta olmak üzere yerel yönetimlerden düştü. Kayyım atanan belediyelerin çoğunu HDP tekrardan kazandı.
 
* Türkiye siyasi tarihinin vazgeçilmesi “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” sözü, 23 Haziran 2019 sonrasında, ülke gündemini belirledi. 
 
* Bu kez muhalefetin talebiyle erken seçim tartışmaları, İstanbul seçimlerinin hemen ardından başladı. HDP, 20 Kasım 2019 tarihinde “erken seçim” çağrısı yaptı. 
 
*Bahçeli, 17 Mayıs günü “siyasi hayatın üzerindeki kabus bulutlarının dağıtılması” için “milletvekili dokunulmazlığıyla ilgili beklentiler karşılanmalıdır” çağrısı yaptı.
 
* 7 Haziran seçimlerinin 5’inci yıl dönümüne günler kala, HDP milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun milletvekillikleri düşürüldü.
 
KÜRKÇÜ: KENDİMİZİ İNKAR ETMEDİK
 
HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, 7 Haziran seçimleri ve sonrasını değerlendirdi. 7 Haziran seçimlerinin en kritik anının “parti olarak seçime girme” kararı olduğunu belirten Kürkçü, “Başka türlü yapsaydık, kendimizi inkar etmiş olurduk. Hissimiz, gözlemlerimiz, izlediğimiz hava HDP’nin sadece barajı geçmekle kalmayıp, büyük bir atılım yapacağı yönündeydi” dedi.
 
AKP’lilerin 7 Haziran öncesinde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinden de bir algı oluşturulmaya çalıştığını ifade eden Kürkçü, “İmralı hiçbir zaman HDP’nin ne yapması gerektiğine dair net bir karar çağrısında bulunmadı. Bu konuda fikri sorumluluğunda her zaman mutabık olmasa da tüm tartışma ve müzakereler ‘doğrusunu siz bilirsiniz’ şeklinde biterdi. İmralı, seçime parti olarak girmemizi destekliyordu” diye konuştu.
 
DEVLETİN HESAPLARI DEĞİŞTİ
 
Kürkçü, 7 Haziran seçimlerinin Türkiye siyaseti açısından “3 kutuplu Meclis” oluşması anlamı taşıdığını söyledi. Türkiye’de her dönem iktidar-muhalefet eksenli siyaset yürütüldüğünü dile getiren Kürkçü, şunları söyledi: “Ulusalcı-İslamcı cephe, ana muhalefet ve özgürlük cephesi oluştu. Bu 3 kutuplu yeni düzen devletin toplam mimarisini bozmuş oldu. Her şey bir iktidar ve muhalefet kutbu ekseninde düzenlenmişti, fakat 3’üncü bir gücün ortaya çıkacağını öngörmüyorlardı. HDP’nin girişiyle sadece Erdoğan’ın hesapları değil, devletin hesapları da değişti.”
 
CHP’NİN HDP’YE TAVRI DEĞİŞTİ
 
Seçimden sonra Erdoğan’ın ittifak arayışına girdiğini söyleyen Kürkçü, “Müzakere için çağırdığı ilk kişi Devlet Bahçeli değil, Deniz Baykal’dı. Bu görüşmenin ayrıntılarına hala vakıf değiliz. CHP içerisindeki ulusalcı-devletçi kanadın en önde gelen kişisiyle devletin kafasındaki soru işaretlerine ilişkin görüş alış-verişinde bulundu. Devlet Erdoğan’a net bir şekilde ‘HDP’nin hükümette olacağı hiçbir çerçeveyi kabul etmiyoruz ve buna bağlı olarak siz diğer partiler arasında seçimin yenilenmesi için telkinde bulunun’ dedi. Deniz Baykal bu görüşü Kılıçdaroğlu’na götürdü. O süreçten sonra CHP, HDP’ye yönelik tavrını değiştirdi” diye konuştu.
 
‘STRATEJİK HAZIRLIK YAPMADIK’
 
Partisinin 7 Haziran sonrası tutumunun “özeleştiri” konusu olduğunu dile getiren Kürkçü, “Çok büyük bir başarı elde edildi, ancak başarıya ulaştığımız takdirde devletin bunu tehdit olarak algılayıp, bir adım atmaya hazırlanmakta olduğunu iyi değerlendirmedik. Başarımızla birlikte Türkiye’nin büyük bir kutuplaşma ve çatışma sürecine çekileceğini öngörebilir, hazırlığımızı yapabilirdik. Dokunulmazlıkların gündeme geleceğini düşünebilirdik. ‘Çöktürme Harekat Planı’ olarak daha sonra ortaya çıkan muazzam yıkımın gelmekte olduğunu görebilir, buna göre atakta bulunabilirdik. Hükümetin her hamlesinde reaksiyon gösterdik, ancak bir adım öne geçebilecek stratejik hazırlık yapmış değildik” diye belirtti.
 
7 HAZİRAN’DAN 4 HAZİRAN’A
 
4 Haziran’ı “seçilmelere yönelik bir darbe” olarak tanımlayan Kürkçü, şöyle devam etti: “Vekillerin yeniden tutuklanması, Çöktürme Planı’nın devamıdır. Şu anda Türkiye’de Anayasa yoktur, Çöktürme Planı devrededir. Ortak tutumla buna karşılık verilmelidir. Çözüm merkezi ve demokratik siyasetin başlıca alanı olan Meclis rüştünü kaybetmiştir. Muhalefetin bu yönde ortak bir tutumla cevap vermesi gerekir. Bu rejime karşı çok güçlü halk desteğiyle karşı duruş sergilenecek yeni dönem şarttır. Bugün sadece HDP değil, muhalefet de baskı politikasına maruz kalıyor. Bu yeni bir alan yarattı. Yeni alanda, toplumun ötekileştirilen tüm güçleri arasında ortaklık kurulabileceğini, HDP ‘hep birlikte’ diyerek, ortaya koyuyor.”
 
MA / Berivan Altan