KKP Genel Başkanı Çiftyürek: Yan yana gelme vakti geldi

img

DİYARBAKIR - KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, içeride ve dışarıda Kürtlere karşı artan saldırılara dikkati çekerek, “Kürt siyasi partilerinin kendi aralarındaki sorunları artık bir kenara bırakıp, yan yana gelerek iktidar hedefiyle ortaklaşmaları gerekir” dedi.

Kürt ulusal birliğine dair kimin, ne düşündüğü öğrenmek üzere Kürt siyasi partileri ve örgütleriyle başlattığımız dosya dizimize Kürdistan Komünist Partisi (KKP-Partiya Komunist a Kurdistan) Genel Başkanı Sinan Çiftyürek'le devam ediyoruz. 
 
Kürdistan Komünist Partisi’nin (KKP) geçmişi, Türkiye Komünist Emek Partisi'nin (TKEP) Kürt kolu olarak 1 Mayıs 1980'de kurulan Kürt Özerk Örgütü’ne uzanıyor. Mart 1982’de toplanan KÖÖ, kuruluş kongresinde partileşerek Kürdistan Komünist Partisi (KKP) adını aldı. Partinin Genel Sekreterliğini ise Sinan Çiftyürek üstlendi. 1986’da diğer Merkez Komite üyeleri ile birlikte tutuklanan Çiftyürek, 1990’da cezaevinden çıktıktan sonra gerçekleşen 3. Genel Kongresi’nde TKEP’den ayrılan KKP oluşumu içinde yer aldı.
 
ÖSP’E KKP ADINI ALDI 
 
2000’li yılların başında yasal bir siyasi parti kurma çalışmalarının KKP içinde tartışmaya açılması ile birlikte Mezopotamya Sosyalist Partisi (MESOP) Girişimi ile farklı siyasal geleneklerden gelen sosyalistlerle görüşmeler gerçekleştirildi. Bu görüşmelerin sonucunda, 21 Aralık 2011 tarihinde Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (ÖSP) kuruldu. Sinan Çiftyürek, Kurucu Genel Başkan olarak görev üstlendi. 
 
ÖSP, 17 Kasım 2018’de gerçekleşen 3’üncü Genel Kongresi’nde ismini Kürdistan Komünist Partisi (KKP) olarak değiştirdi.
 
KAPATMA DAVASI AÇILAN 4 PARTİDEN BİRİ
 
Programında “Ezen ve ezilen ulusların varlığı koşullarında ve ulusumuzun kendi ulusal devletini kurma zorunluluğu nedeniyle Türkiye komünist hareketi ile birbirini tamamlayan bir politik yönelimi hedefler. İdeolojik-kuramsal üretimde ve politik mücadelesinde Marksizm-Leninizmi rehber edinir” ifadelerinin yer aldığı parti, adında yer alan “Kürdistan” ifadesi nedeniyle hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kapatma davası açılan 4 partiden biri.
 
Yargıtay Başsavcılığı Şubat 2019'da, KKP ile birlikte Kürdistan Demokrat Partisi-Türkiye (KDP-T), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ve Kürdistan Özgürlük Partisi’nin (PAK) tüzük ve programının Anayasası'nın 3, 68/4 ve Siyasi Partiler Kanunu'nun 78, 79/a, 80, 81, 82, 83 ve 96. maddelerine aykırı bölümler içerdiği gerekçesiyle partilerin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. AYM, partilerin itirazda bulunduğu bu başvuruya dair henüz kararını açıklamış değil. 
 
‘YAN YANA GELME ZAMANI’
 
Uzun soluklu bir mücadele geleneğinden gelen KKP Genel Başkanı Sinan Çiftyürek,  Kürtlerin bugün ulusal ittifaklarını sağlamaları konusunda “Kürdistan'ın bir sömürge olması, halkımızın baskı altında olması, tüm ulusal demokratik taleplerinin, varlıkların dahi yok sayılması başlı başına bir nedendir" diyor. 
 
Parti olarak da Kürt ulusal ittifakına bu pencereden baktıklarının altını çizen Çiftyürek, sıraladığı bu nedenlerden dolayı Kürt siyasi partilerinin kendi aralarındaki sorunları artık bir kenara bırakıp, yan yana gelerek iktidar hedefiyle ortaklaşmaları gerektiği görüşünde.
 
Çiftyürek, özellikle bugün İran ve Amerika arasındaki güncel sorunların yarattığı gerilim üzerinden Kürtlerin taraf olmaya zorlanmasının Kürt ulusal birliğine olumsuz etki  edeceği düşüncesine sahip.
 
Amerika ve İran arasında Ortadoğu'da süren güç savaşlarında komünist hareketlerin Batı'nın emperyal geçmişi nedeniyle Amerikan karşıtı ve İran yanlısı tavrı ile birlikte Kürtleri anti-emperyalistlik üzerinden İran yanlısı tutum almaya zorlayan tutumlarını eleştiren Çiftyürek, Amerika'nın da İran'ın da ‘emperyalist’ birer ülke olduğunu kaydetti.
 
'KÜRTLER TARAF OLMAYA ZORLANIYOR’
 
Çiftyürek, Kürtlerin ABD ve İran arasında taraf olaya zorlanmasını, "Amerika ve İran arasındaki hegemonya savaşı, Irak üzerinde başka bir noktaya evrildi. Kasım Süleymani'nin ve El Mühendis'in öldürülmesi Kürtleri bambaşka bir noktaya zorluyor. Amerika ile İran arasındaki hegemonya savaşı. Biri küresel emperyalist bir devlet, diğeri ise bölgesel emperyalist devlet. Bu savaşta Kürtler bir taraf olmaya zorlanıyor. Kimileri de anti-emperyalist yükü Kürtlerin omzuna bindirmek istiyor. Amerika'nın karşısında, İran'ın yanında durmaya zorluyorlar. Bu da önemli bir sorundur. Kürtlerin öncelikle kendi aralarında ulusal bir ittifak kurmaları lazım. İran zaten mağdur değildir, emperyalizme karşı savaşmıyor. Kürtlerin esasen Amerika ve İran arasındaki çelişkileri gündemine alarak kendi ulusal çıkarlarına göre hareket etmeleri gerekir. Kendi ulusal çıkarları için de acilen Ulusal Kongre kuramıyorlarsa bile ortaklaşmaları, yakınlaşmaları lazım. Son olay bir şeyi daha güncelleştirdi. Irak kurulurken zaten yapay bir devlet. Şiistan, Sünnistan ve Kürdistan" sözleriyle değerlendiriyor.
 
'KÜRTLER İTTİFAK YAPMAYA MECBURDUR’
 
Bu koşullar altında Kürt ulusal birliğinin hem Kürt örgütleri arasındaki farklılıklar hem Kürt coğrafyasının dörde bölünmüş olması hem de iç ve dış dengeler açısında ‘gerçekçi’ olmadığı yönündeki kimi görüşler üzerinde duran Çiftyürek’in bu bakış açısında sahip kişi ve örgütlere yanıtı şu: "Kürt ulusal birliği gerçekçi midir? Buradan bir tespit yaparak gitmemiz gerekir. Kürt ulusal birliği zorunludur. Kürt ulusal partileri, büyüğüyle küçüğüyle ittifak yapmaya mahkumdurlar, mecburdurlar. Bu, coğrafyanın emridir." 
 
ULUSAL İTTİFAK ZEMİNİ
 
Çiftyürek, bu görüşlerinin gerekçesini ise şöyle açıkladı: "Bugün sokakta halka sorarsanız 'Kürt halkının sorunu nedir?' diye, 'İttifak kurmaları lazım' der. Bu gerçekçi midir? Sorunlar nelerdir? Biz bunu hemen gerçekleştirebiliriz miyiz? Biz umutluyuz, kararlıyız. Biz bu konuda bütün gücümüzü, çabamızı, faaliyetimizi, ağırlık merkezimizi buna ayırdık. Ama temkinliyiz, yaşanmış tecrübelerimizden dolayı temkinliyiz. Konsept farkı var aramızda, bundan dolayı temkinliyiz. Bu konsept farkının getirdiği sorunlar var aramızda. Bu sadece bizimle A partisi arasında değil, Güney ile Kuzey arasında başta olmak üzere 40 yıllık soğuk savaş yılları var. Biz bu duvardan bazı tuğlaların indirildiğini ifade ettik. Şimdi bizim bu duvarı yıkmamız lazım ulusal ittifak konusunda. 
 
O nedenle; 'Ulusal ittifakı uzun soluklu tartışacağız' dedik. Bugün güncel sorunlarda tutum alalım, ulusal ittifak zamanımızı alabilir, kalıcı olması bakımından. Şimdi içerde ve dışarda artan saldırılara karşı öncelikle ortak tutum alınırsa sokakta birlikte ıslanıp, birlikte ısınırsak kitabi olarak ulusal ittifakın zeminini güçlendirebiliriz." 
 
KÜRTLERİN TARİHSEL TRAJEDİSİ
 
Çiftyürek, 17. yüzyılda Şii yayılmacılığın temsilcisi İran ve Sünni yayılmacılığının temsilcisi Osmanlı devleti arasındaki siyasi rekabette taraf olmaları nedeniyle Kürtlerin sahip olduğu ülkelerinin 1639 yılında imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla ikiye, Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye'nin kurucu anlaşması olan Lozan Antlaşması ile dörde bölünmesini de "Kürtlerin tarihsel trajedisi" olarak niteliyor. 
 
‘KÜRTLER TUTUM ALMAYA ZORLANIYOR’
 
Bugün benzer bir durumun yaşanması riski bulunması nedeniyle ise Çiftyürek, şu uyarılarda bulunuyor: "Siyaset üzerinde yapılan basınç nedeniyle Kürt siyasetini karşı kutuplara itmesi, Kürtlerin tarihsel trajedisidir. Önce Kasr-ı Şirin, sonra Kürdistan'ın 4’e bölünmesi işi şirazesinden çıkardı zaten. Dört parçaya bölünme, Kürdistan'ın tarihsel trajedisini oluşturdu. Dün Şii-Sünni ayrışması üzerinden bir Osmanlı bir de Fars İmparatorluğu arasında ikiye bölündüler, sonra dörde bölündüler. Dördü arasında Kürtler tutum almaya zorlanıyor. Şu an izliyoruz, bölgenin anti-emperyalist yükü Kürtlerin sırtına bindirmek istiyorlar. Hangi zeminde? Kimi Şii Hilali, kimi Sünni ittifakı zemininde bindirmek istiyor. Kürtler her ikisini de reddetmelidir. Kürtler kendileri olmalılar, kendi ulusal çıkarlarını düşünmeliler. Bölgesel, ülkesel ve 4 parça olarak kendi ulusal çıkarlarını merkeze almalılar. Bu ulusal çıkarları kiminle yakınlaşmayı gerektiriyorsa bunu esas almalılar. Bunun için de illaki başta büyük partilerimiz olmak üzere bunları ortaklaşmaları gerekir. Kürt partileri ortaklaşamıyorlarsa bile yakınlaşmaları gerekir. Bu kritik evrede yakınlaşamıyorlarsa bile karşıt bir pozisyon almamaları gerekir. Kendi ulusal çıkarlarını merkeze almaları lazım. Kürt ulusal demokratik hareketi kesinlikle ve kesinlikle kendisi olma çizgisinde ısrar etmelidir. Kürt halkı hiçbir zaman Şii ya da Sunni Hilali yanında ya da karşısında bir tutum almak zorunda değildir. Kendi çıkarlarını öne çıkarmalıdır."
 
HEM COĞRAFYANIN HEM HALKIN BASINCI 
 
12 Kürt partisinin ulusal birlik yolunda attığı önemli adımlardan biri 24 Haziran 218 Genel Seçimlerinde oluşturdukları ‘seçim ittifakı’ oldu. 31 Mart Yerel Seçimlerinde de sürdürülen bu ittifak üzerinde duran Çiftyürek, "Biz geçici olarak kendimize bir isim koyduk: Kürdistan İttifak Çalışması. Bu ittifak, iki çalışmayı yürütüyor. Biri kalıcı ulusal ittifak çalışmasını, diğeri de güncel sorunlara karşı tutum alacak. Kalıcı ulusal ittifaka ilişkin hepimiz istekliyiz, hepimiz kararlıyız. Çünkü üzerimizde hem coğrafyanın basıncı var hem de halkımızın basıncı var" diye belirtti.
 
Çiftyürek de, kurulan seçim ittifakının ulusal birliğin evrilmesi yolunda Kürt partileri arası kırmızı çizgilerin olmaması gerektiği görüşünde. Bunun nedenlerini ise şöyle açıklıyor: "Biz Kürtler arası ittifakta kırmızı çizgi tabirini kullanmıyoruz. Partiler arası kırmızı çizgiden ziyade bir araya geldiğimiz 10 partinin ortak bazı çizgileri belirlemesi lazım. Bu 10 parti; 'Biz ve sömürgeciler arasında olmazsa olmaz şartımız budur' demeli. Her birimiz kırmızı bir çizgi ortaya koyarsak, bunun altından kalkamayız. Bunun için partilerimizin kırmızı çizgi ile gelmemesi gerekir. Mümkün olduğu kadar uzlaşmacı çizgiyle gelmeleri lazım."
 
Çiftyürek'in Kürtleri anti-emperyalist tutum alamaya çağıran diğer farklı uluslardaki yoldaşlarına da bir çağrısı var. O çağrı ise şu: "Vekiller arası süren savaş, devletler arası savaşa dönüşebilir. Kürtler son derece dikkatli olmalıdır. Bizi eleştiren sosyalistlere söylüyoruz: Kürt halkı tek başına antiemperyalist yükü taşıyamaz. Kaldı ki Amerika karşısında, sizin yanında yer alın dediğiniz anti-emperyalist değil, emperyalistin ta kendisidir." 
 
MA / Mehmet Şah Oruç