İktidar ve muhalefet benzerliği: Seçmenin tek alternatifi demokrasi ittifakı

img
ANKARA - Türkiye baskın seçime kilitlenirken, seçmen iktidar ve iktidara benzer politikalar öneren “muhalefet” arasında tercihe zorlanıyor. Oysa seçmen, 7 Haziran ve sonrasında demokratik bir alternatifin daha olduğunu gördü. 
 
AKP-MHP ve BBP’nin oluşturduğu milliyetçi ittifak Türkiye’yi baskın bir seçim sürecine soktu. Daha önce erken seçim isteyenleri “Vatana ihanet” ile suçlayan iktidar, bugünkü kararını ise ortağı MHP’ye yıkarak kurtulmaya çalışıyor. AKP bir yandan da muhalefettin nasıl ve hangi çerçevede bir ittifak yapacağının sınırlarını önceden belirledi. Şimdi bütün dengeler iktidarı ve muhalefeti ile bir birinin benzeri olan iki odak arasında seçmeni tercihe mecbur etmek istiyor.
 
İKTİDARIN ALTERNATİFİ YİNE KENDİSİ!
 
Bu yaklaşım salt bir iktidar hamlesi değil, aynı zamanda kurulu düzenin önemli yönelimlerinden birini ifade ediyor. 1999 yılından sonra Türkiye siyaseti Kürt sorunu başta olmak üzere ekonomik ve sosyal yapı olarak çıkmaza girdiğinde, AKP, Refah Partisi içerisinden, “yenilikçi kanat” diye çıkarılarak, Türkiye’ye tek alternatifmiş gibi sunuldu. Üzerinden 16 yıl geçtikten sonra AKP’nin Türkiye’yi Refah Partisinin sürükleyeceği yerden çok daha tehlikeli bir yere sürüklediği görüldü. O dönem Türkiye’ye alternatif ve muhalefet olarak sunulan seçenek, bir önceki seçeneğin kabuğu değiştirilmiş bir başka kopyasından başka bir şey değildi. Hatta bu kabuk değişikliğini iktidar partisi yetkilileri o dönem için “Milli Görüş gömleğini çıkardık” diye özetliyordu. 
 
MİLLİ GÖRÜŞTEN MİLLİETÇİ GÖRÜŞE!
 
Türkiye toplumu o tarihten çok daha büyük bir kırılma ve toplumsal bunalım yaşıyor. Yıllar önce “Milli Görüş” gömleğini çıkardığını söyleyerek yola çıkan AKP iktidarı, MHP ve BBP’yi de yanına alarak başladığı yerinde gerisine yani “Milliyetçi Görüş” noktasına geldi. Bu milliyetçi ittifak iktidarını yaşatmak amacıyla aldığı baskın erken seçim kararı, AKP-MHP açısından iktidarın tümüyle kaybedilmesi riskini de barındırıyor. 
 
CUMHUR İTTİFAKI MUHALEFETTE KENDİSİNİ YEDEKLEDİ
 
Bu noktada, tıpkı 2002 seçimlerinde olduğu şimdi iktidarın izdüşümü bir “muhalif alternatif” yaratılıyor. Son dönemlerde Saadet Partisi ve İyi Parti’nin birer seçenek olarak ortaya çıkarılması ve bunun ısrarla işlenmesi boşuna değil. Tam da, “İktidarın izdüşümü” bir muhalefet yaratma arayışı içerisindeki bu iki parti dikkat çekiyor. Saadet Partisi, kimi nüans farklılıklar olsa da, AKP’nin siyasi çizgisinin başka bir versiyonunu oluşturuyor. AKP’nin koptuğu “Milli Görüş” geleneğini sürdüren Saadet Partisi AKP’nin muhalefetteki izdüşümü olurken, İyi Parti de içinden çıktığı MHP’nin kodlarını taşıyor. Dolayısıyla iktidarın şekillendirdiği ittifakın bir benzeri de muhalefet kanadında oluşturuluyor ve siyasi çizgi olarak iktidar kendisini muhalefet partileri yoluyla yedekliyor. Buna da bir de AKP’nin Kürtlerdeki izdüşümü olan Hür Dava Partisi eklenerek, fotoğraf netleştirilecek. 
 
CHP İKİ ODAK ARASINDA 
 
Bu noktada CHP’nin rolü de son derece dikkat çekici. Devlet partisi olarak kendisini tanımlayan ve rejimin varlığını her şart ve koşulda önceleyen CHP, iktidar olma perspektifini kaybettiği için, “rejimin bekası için” bir birine benzer bu iki odak arasında tahterevalli işlevini görüyor. İktidarın düşünsel ve ideolojik bu benzer odaklardan birinden diğerine geçirilmesinde kolaylaştırıcı rolü oynuyor. CHP’nin en son İyi Parti’yi seçime sokmak için 15 vekilini bu partiye transfer etmesi, sadece AKP’ye karşı bir muhalefet odağını oyuna dahil etme amacı gütmüyor. Ya da Saadet Partisi ile içine girdiği flört dönemi… Eğer amaç AKP karşıtı muhalefeti diri tutmaya yönelik bir hamle olmuş olsaydı, CHP AKP karşısında 7 Haziran seçimlerinde en önemli muhalefet odağı olduğunu kanıtlayan HDP’nin tasfiye edilmesinde rol oynamaz ve dokunulmazlıkların kaldırılması için, “anayasaya aykırı olmasına rağmen” gönüllü olmazdı. Dolayısıyla, CHP açısından bu iki odak arasında gidip gelmek ve bunlardan birinin iktidarda kalmasını sağlamak bir tercih. Çünkü CHP, bu rejimin ancak sağ bir siyaset ile varlığını sürdürebileceğine iman etmiş ve Türkiye seçmeninin yüzde 65 oranında sağ seçmen olduğuna kendisini inandırmış durumda. Daha önce Erdoğan’a karşı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çıkarılması da bunun göstergesiydi. 
 
SEÇMENİN GERÇEK ALTERNATİF SEÇENECEĞİ
 
Her şeye rağmen ve seçmenin bu iki odak arasında mecbur bırakılma yaklaşımına karşılık 3’üncü bir şansı daha var. O da Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) temsil ettiği, demokratik güçlerin oluşturduğu özgürlük ve demokrasi ittifakı. HDP bir yandan demokratik mücadelenin vazgeçilmez bileşenlerinden ve hatta öncüsü durumundaki Kürt siyasetini içeriyor, öte yandan Türkiye’nin yok sayılan gerçek sol, sosyalist değerlerini savunan güçlerini barındırıyor. Bir yandan kadın hareketinin bütün renkleriyle hareket ediyor öte yandan 7 Haziran’da gösterdiği gibi rejimin tehdit ve tehlike olarak gördüğü Ermeni, Suryani, Êzidî, Alevi kesimleri örgütlü yapılarıyla temsil ediyor. Bu konumlanış HDP’yi ister istemez rejimin çizdiği çerçevelerin dışına çıkmasını ve daha demokratik bir yerde durmasını beraberinde getiriyor ki, bu da HDP’yi sadece AKP-MHP ve onların muhalefetteki izdüşümleri için değil en az onlar kadar CHP içinde tehdit ve tehlike haline getiriyor. Savaş ve barış meselesi başta olmak üzere, kimliklerin savunusu, emek mücadelesinin amansız takibi konusunda HDP ile diğer devlet partileri arasında keskin bir ayrımın yaşanması da bunun temel göstergelerinden biri. HDP rejimin demokratikleşmeden yana radikal dönüşümünü savunurken, diğer partiler aralarındaki kimi küçük farklarla rejimi yaşatmanın mücadelesini veriyor. O yüzden bu seçim HDP ile diğer devlet partileri arasında bir mücadeleye dönüşecek.
 
MA / Kenan Kırkaya