Suriye saldırısının çürüttüğü tezler: Yerini belirle uyarısı

img

ANKARA - Suriye’ye yönelik son saldırının yankıları sürerken, Türkiye “yerini belirle” şeklindeki uyarıyı algıladığını ve dikkate alacağını gösteren pek çok işaret veriyor. Ayrıca saldırı, “Biz ABD’ye ve batılı güçlere rağmen karar alıyoruz, Efrin’de batılı güçleri yendik” argümanlarını da çürüttü. 

Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddiaları üzerine ABD’nin öncülüğünde Fransa ve İngiltere’nin Suriye’ye yaptığı saldırının yankıları sürüyor. Sınırlı, ancak ABD’nin daha önce aynı iddialarla Suriye’nin Şayret Hava Üssüne yönelik yaptığı saldırıdan daha etkili olan saldırı, Suriye savaşı ve onunla bağlantılı ilişki ve çelişkilerde de yeni evreyi başlatmış oldu.
 
ABD ETKİNLİĞİNİ VE AĞIRLIĞINI GÖSTERDİ
 
Saldırı ile birlikte ortaya çıkan yeni durum, güçlerin konumlanma sınırlarını ya yeniden belirledi ya da güçleri bu yeni konumlanmaya göre pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeye zorladı. Öncelikle ABD bu saldırı ile Suriye sahasında son yıllarda ön plana çıkan Rusya’yı yeri geldiğinde dengeleyebileceğini ve halen sahada söz sahibi olan bir aktör olduğunu gösterdi. Bu açıdan ABD Başkanı Trump’ın  Suriye’den çekileceklerine yönelik yaptığı açıklama ve sonrasında kimi güçlerin bu konuda içine girdiği beklentinin de gerçekçi olmadığı bir kez daha teyit edildi. 
 
RUSYA’NIN KORUYUCU PARTNER İDDİASI YARA ALDI
 
Suriye ve müttefikleri açısından da yeni durum analizleri ve hatta kimi hasar tespit çalışmaları yapılıyor. Saldırı Suriye’ye yönelik yapılmış olsa da en büyük hedeflerinden biri Rusya oldu. Rusya’nın saldırı ile birlikte son dönemlerde Suriye’de çizdiği, “Tek başına oyun kuran aktör” görüntüsü büyük hasar aldı. Ayrıca Rusya’nın “saldırı olursa gereken cevabı veririz, saldırının olduğu yerleri vururuz” açıklaması havada kaldı ki, bu Rusya’nın müttefikleri açısından oluşturduğu “koruyucu partner” imajına büyük zarar verdi. Sadece Suriye ve İran değil aynı zamanda “Avrasya ve Rusya eksenine kayan ve orayı güvenli bir liman” olarak görmeye yatkın kimi aktörler de saldırıdan gereken mesajı aldı. Rusya saldırıya gereken cevabı veremediği gibi şimdi ekonomik yaptırım dahil olmak üzere üzerine gelmekte olan yeni saldırı dalgasına karşı koymaya çalışıyor. 
 
KAPİTALİST KUTUPLAŞMA KESKİNLEŞİYOR
 
Saldırı aynı zamanda bölgede belirsizleşmeye başlayan cepheleşmeyi ve “nerede durduğu muğlaklaşan” güçler açısından da, “tarafını belirle” şeklinde özetlenebilecek bir uyarı işlevini gördü. Bu açıdan, Arabistan, Mısır, İsrail, BAE gibi bölge güçlerinin yanında durumu ve pozisyonu tartışmalı ve muğlak olan Katar da dahil olmak üzere pek çok güç bu saldırının yanında durmak zorunda his etti kendisini. Son dönemlerde Rusya ve İran ile birlikte hareket eden Türkiye’de önce saldırı olabileceğine ihtimal vermediği için “Akdeniz’in bir savaş sahasına dönüştürülmemesine yönelik” uyarılarda bulundu ancak saldırı olduğu zaman saldırının en hararetli tarafları arasında yer aldı. Ancak buradaki cepheleşme ve kutuplaşma Kapitalist sistem içerisinde bir birinden farklı olmayan iki çıkar ekseni arasında yaşandığı için halklar açısından bu kutupların vadettiği herhangi bir özgürlük alanı bulunmuyor.
 
EN NET MESAJ TÜRKİYE’YE YÖNELİK
 
Bu yeni durumdan en fazla etkilenen ülkelerin başında Türkiye geliyor. Rusya ve İran ile kurduğu ilişkiler üzerinden Suriye sahasında yer ve konum edinmeye çalışan AKP hükümeti, yeni durumun en net mesajının kendisine yönelik olduğunu gördü. Daha önce “Ey ABD bizden yana mısın, PYD YPG’den mi yanasın” diyen Türkiye, şimdi ABD ve müttefikleri açısından benzer bir uyarı ile karşı karşıya. Bu saldırı Türkiye’ye “nerede durduğunu belirle” şeklinde keskin bir uyarı niteliği taşıyor. Türkiye yönetimi de bu uyarıyı gördü ve bunu kabul ettiğini, buna uygun davranacağını gösteren pek çok işaret veriyor. 
 
DENGE SİYASETİ SONA ERİYOR
 
Türkiye’nin bir süredir Rusya ve ABD arasında “hassas dengeler üzerinde siyaset yapma” stratejisi sona yaklaşmış durumda. Türkiye bu durumu toparlamak açısından özellikle krizin en sıcak olduğu geçen hafta boyunca taraflarla “arabuluculuk” görüntüsü veren ince bir diplomasi trafiği içine girmek zorunda kaldı. Bu trafik “arabuluculuk” gibi gösterilmeye çalışılsa da gerçekten yaşanan ise Türkiye yönetiminin taraflar nezdinde kendi pozisyonunu izah etme ve tarafları buna ikna etme arayışı idi. 
 
UYARININ İKİ ÖNEMLİ SONUCU
 
Hükümet resmi düzeyde Rusya ile ilişkilerini bozma pahasına saldırıya açık destek verse de, hükümete yakın pek çok kesim saldırıyla doğrudan Türkiye ve AKP hükümetinin hedef alındığını daha fazla dile getirmeye başladı. Hükümetin hemen her şeyi “kendisine karşı bir komplo” olarak algılama ve öyle gösterme yaklaşımlarının da ötesinde, bu yeni analizin iki önemli nedeni var. Birincisi, hükümet çevreleri, iç ve dış politikadaki uygulamalarda Esad yöntemlerinin referans alınmasına yönelik uyarıyı algıladı. Buradaki uyarı, “Otoriter eğilimlerden vazgeç” anlamına gelmediği gibi, batılı güçler açısından “Bir otoriter eğilim gelişecekse de bu ancak bizim olurumuz ve izin verdiğimiz ölçü de gelişebilir” şeklinde bir alt metni de barındırıyor. İkincisi şimdiye kadar “Biz bölgede politik bir gücüz, bizden habersiz yaprak kıpırdamaz, bölgenin patronu biziz, bütün politikalarımızı kendi başımıza ve küresel güçlere rağmen hayata geçiriyoruz”  şeklinde oluşturulan bütün argümanlar bu saldırı ile birlikte çökmüş oldu. 
 
‘KARARLARI KENDİM ALIRIM’ YANILSAMASI
 
Saldırı, AKP yönetiminin “tek başına karar alabilirim” şeklindeki yanılsamasını da ortaya çıkardı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Türkiye ile Rusya’nın arasını açtık şeklindeki sözleri de bunun göstergesi oldu. Oysa hükümet bir süre öncesine kadar “anti-emperyalist” söylemler üzerinden geliştirdiği algı ile neredeyse, bütün güçleri dize getirdiğini ifade ediyordu. Türkiye’nin Efrin operasyonunun en hararetli savunucularından ve Türkiye’nin yeni ve büyük hedefler üzerinden hareket etmesine yönelik tezler ileri süren ve bu açıdan da AKP’nin son dönem politika belirlemesinde “beli düzeylerde pay sahibi” olduğu anlaşılan Yeni Şafak gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, 22 Mart tarihli köşe yazısında Efrin’de ABD ve diğer batılı güçlerin “yenildiklerini” ileri sürüyordu. Hızını alamayan Karagül bir sonraki yazısında da “Sadece ABD ve batılı güçleri yenmedik, aynı zamanda Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı, İsrail’i de yendik” şeklinde yazılar kaleme alıyor ve Türkiye-Rusya eksenine güçlü vurgular yapıyordu. Fakat şimdi aynı isimler, “Türkiye’nin şu veya bu eksende değil kendi ekseninde kalacağını” kaleme almaya başladılar. 
 
Çünkü Türkiye’ye yönelik uyarı açık, “yerini ve nerede duracağını belirle” şeklinde kesin bir tavır var ve Türkiye yönetimi de “yendiğini ileri sürdüğü batılı gülerin çizdiği çerçeveye hızlı bir şekilde geri döneceğini” gösteren pek çok açıklama yapmış durumda. Bütün bunlar, Türkiye Efrin’de sadece Rusya ve İran’ın oluru ile değil, aynı zamanda NATO ve ABD’nin göz yumması ile var olamayacağını gösterdi. Yine bu durumdan ortaya çıkan bir başka sonuç da, AKP yönetimi dünyaya rağmen karar alan bir pozisyonda olmadığı gibi, kendisine yapılan uyarılarla çok çabuk karar değiştirebileceğini ve kendisine gösterilen yere çok çabuk adapte olabileceğini göstermiş oldu. Bu durumu da kısa süre önceki aktörleri olan Rusya ve İran tarafından güçlü bir şekilde teyit edildi ve Türkiye yönetiminin “uluslararası ilişkilerde güvensiz partner” pozisyonu bir kez daha derinleşti.  
 
İZMİR’DEKİ DAVAYA DİKKAT!
 
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in bugün Ankara’ya yaptığı ziyaret de bununla ilgili ve Rusya ile yapılan S-400 füze anlaşmasına karşılık Patriotlar gündeme gelecek. Yine bugün İzmir’de görülecek olan ABD’li rahip Andrew Craig Brunson’ın davasında çıkacak olası bir tahliye kararı bu uyarıya karşılık verilmiş güçlü cevaplardan biri olarak kabul ediliyor.
 
MA / Kenan Kırkaya