Suriye'de çanlar kimin için çalıyor?

img

HABER MERKEZİ - Savaş çanlarının yeniden ve üst perdeden çaldığı Suriye'de sahaya 100 yıl öncenin aktörleri indi. Rusya-ABD arasında direkt bir çatışma beklenmezken, bu kapışmanın faturasının Suriye rejimine, Türkiye ve İran’a kesilme ihtimali çok yüksek. 

Kuzey Suriye Federasyonu'nun askeri gücü Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) 17 Ekim 2017'de Rakka'yı özgürleştirmesiyle çözüme evirilmesi beklenen Suriye iç savaşı, Türkiye'nin Efrîn'e yönelik saldırısı ve Şam'ın Guta bölgesinden selefi grupları İdlib ve Efrîn'e tahliyesiyle yeni bir girdaba girdi. 7 yıldır taşınan, eğitilen selefi gruplarla yürütülen Suriye savaşı, gelinen aşamada ana aktörlerin birbirlerine karşı oldukları meydan savaşıyla sürüyor. ABD, İngiltere, Fransa'nın başını çektiği batılı ülkeler bir tarafta, Rusya'nın başını çektiği İran, Esad rejim güçleri bir tarafta; dünya için 3'üncü büyük paylaşım savaşının çanları çalıyor. 
 
'TERBİYE ETMEK' İSTEDİLER
 
Rakka'nın özgürleşmesi ve yapılan Kuzey Suriye Federasyonu komün ve meclis seçimleri, Kürtler öncülüğünde Ortadoğu için demokratik ulus temelli yeni, eşit, özgürlükçü yaşam modeli sunarken, ABD’nin başını çektiği batılı güçler “sistemsel kaygı” taşımaya başladı. İngilizler, “DAİŞ'in Rakka'dan tahliyesi” başlığıyla servis ettirdiği görüntülerle Kürtleri Ortadoğu halkları nezdinde "güvenilmez" pozisyona taşımak istedi. Bunda başarılı olamayınca Kazakistan'ın başkenti Astana'da toplanan güçleri “Kürtleri dövmesi” için kışkırttı. 
 
KÜRT KARŞITLIĞI 
 
Kürtlerin varlığını kendisine tehdit gören Türkiye'ye "dövme" görevi verilirken, batılı güçler Kürtleri ehlileştirme, Rusya da rejime karşı zayıflatmak istedi. İran ise Tahran'dan başlayıp Irak üzerinden Elbu Kemal sınırından Suriye üzeri Efrîn'den Akdeniz'e ulaştıracak hilal projesinin hayalini kurmaya başladı. Rusya bir taraftan Kürtleri masada rejim karşısında zayıflatmak, diğer yandan başkent Şam'ın (Damascus) etrafında kalan son selefi grupları Türkiye eliyle tartışmalı olan Kuzey Suriye'ye taşıyıp imha ettirmek istedi. 
 
KÜRTLER KAZANDI
 
Bu hesaplarla Rusya'nın açtığı hava sahası ile Efrîn'e saldıran Türkiye ve selefi gruplar, büyük kayıplar vererek 2 ayda kente ulaştı. Kürtlerin direnişi ve demokratik ulus temelli yaşam arayışı bu saldırılarda fiziki anlamda kayıplar yaşasa da, dünyanın tamamında haklılığını ve vazgeçilmezliğini ispatlayarak büyük kazanımlar elde etti. Kobanê gibi Efrin de direnişiyle dünya tarihine adını yazdırdı.   
 
BAŞTA KÜRTLERE GİTTİLER
 
Kürtlerin dövülmesine sesiz kalan ABD ve Avrupa, Astana blokunun Suriye sahasının tamamıyla ilgili hesaplarından rahatsız olmaya başladı. Türkiye Fırat'ın batısındaki Til Rifat, Minbic ile doğusundaki Kobanê, Til Ebyad (Girê Spî), Serêkaniyê'yi işgal etmeyi; Rusya, Dêra Zor ve Rakka üzerinde hak iddia etmeyi gündemlerine aldı. Savaşın ilk gününden itibaren vekaleten ya da direkt bedel ödeyeni ABD ve 100 yıl önce Sykes-Picot Anlaşması ile mevcut sınırların belirleyicisi olan İngiltere ve Fransa sahaya inmeye karar verdi. Kendilerine göre dövülerek ehlileştirilen Kürtler Elysee Sarayı’nda ağırlanırken, İngiliz heyet Kürtleri Qamişlo ve Kobanê'de ziyaret etti.
 
KİMYASAL HESAP BOZUCU
 
Tam da bu tartışmalar sırasında tarihte çokça görülen örneklerden biri yaşandı ve Doğu Guta'nın Duma bölgesinde rejimin ABD, Suudi Arabistan desteği almış olan “İslam Ordusu” adlı selefi gruba karşı kimyasal silah kullandığı gündeme düştü. ABD, saldırıyı yapanın bedel ödeyeceğini açıklarken, İsrail rejimi vurdu. Rusya, rejimin sorumlu tutulmasının doğru olmadığını belirtirken, ABD'ye rejimi vurması durumunda karşılık vereceğini duyurdu. İran ise rejimi vuran İsrail'den hesap soracağını açıkladı. Astana'nın diğer aktörü Türkiye ise, olayın ciddiyetinin farkına vararak taraf olmamaya hatta "Saldırıyı yapan bedel ödeyecek" diyerek batı saflarına kaymaya başladı. 
 
SAVAŞ NARALARI
 
Birleşmiş Milletler (BM) toplantısında da ABD ile Rusya birbirlerinin tekliflerini veto ederek, saldırı sinyali verdi. ABD, karar aşamasında olduğunu, Fransa desteğinin ölçüsünü, İngilizler tam desteğini, Almanlar ise alt perdeden desteklerini açıkladı. Herhangi bir saldırının daha önce kazandığı iddia edilen Esad Rejimi'ni ne duruma iteceği bilinmez ama ABD-Rusya arasında münferit saldırıların olabileceği, ancak direkt çatışmalarının düşük ihtimal olduğu belirtiliyor. Ancak İran ve açık şekilde taraf belirtemeyecek Türkiye'nin bu kaotik ortamdan en fazla zarar görmesinin muhtemel sonuçlar arasında olduğu kaydediliyor. 
 
AKP'NİN İŞİ ZOR
 
AKP iktidarı şimdiye kadar batıyı okuduğu meydanı ya tekrarlayacak ve hiç istemediği rejimin koruyucuları arasında yer alacak ya da rota kırıp batıyı tercih edecek. Batıyı tercih etmesi durumunda Rusya ile vardığı İdlib, Efrîn, Cerablus, Bab, Ezaz anlaşmalarını yok sayacak ve Rusya'ya düşman olacak. Öte taraftan tarihsel uzlaşmazlığı bulunan komşusu İran'ı karşısına alacak ve içinden çıkılmaz bir kaosa girecek. Bu sonucu iç kamuoyuna da anlatmada da sorun yaşayacak AKP'nin, Rusya'yı tercih etmesi durumunda ise, ekonomisi, silah sanayisiyle bağımlı olduğu batı karşısında durma şansı bulunmuyor. 
 
KÜRTLERİN ÖNÜ AÇIK 
 
Kürtler ise özelikle Efrîn'den çıkardıkları derslerle daha da güçlendi. Diplomaside önemli ataklar yapan Kürtlerin, olası bir çatışmada en karlı çıkmasının önünde engel bulunmuyor. Kürtler bu kaostan ellerindeki toprakları korumanın yanında, yitirdikleri Efrîn ve Şehba Kantonu’nun tamamını alabilir; İdlib’in kuzeyi Kürt Dağları üzerinden Akdeniz'e ulaşabilir. 
 
MA / Erdoğan Altan