Doğu Akdeniz’de kalıcı bir çözüm görünmüyor

img

İSTANBUL - Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlik NATO ve AB’nin girişimleriyle dinmiş gibi görünse de enerji alanında rekabet sahası olarak kalıcı bir çözüm görünmüyor. 

 
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin paylaşılamaması ile başlayan Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlik Oruç Reis Gemisinin Antalya’ya çekilmesi ve taraflar arasındaki görüşmelerin başlamasıyla şimdilik dinmiş gibi görünüyor. İki taraf arasında başlayan gerginlik, tüm Avrupa’nın gündeminde uzun bir süredir geniş yer tutuyor. NATO ve Avrupa Birliği (AB) için tarihsel bir önem taşıyan, Doğu Akdeniz’in bir diğer adı olan “Levant Bölgesi”nin jeostratejik konumu nedeniyle gerginliğin azaltılması için girişimlerde bulunulurken, yakın zamanda gerginliği kalıcı bir şekilde azalması beklenmiyor. 
 
JEOSTRATEJİK BİR KONUM
 
Tarihin her evresine damgasını vuran Mezopotamya gibi Akdeniz bölgesi de insanlık tarihi açısından çok önemli bir coğrafya. Mezopotamya gibi zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları olan Akdeniz, jeostratejik konumu itibarıyla birçok uygarlık ve imparatorluğa ev sahipliği yaptı. Birçok uygarlık Akdeniz’de varlıklarını devam ettirmek ve güçlerini artırmak adına çeşitli mücadeleler vererek, deniz ticaretinden ve verimli topraklardan yararlanma mücadelesine girişti. 
 
BÖLGE NEDEN ÖNEMLİ? 
 
Nitekim jeostratejik konumuyla dünya ticaretinin merkezi olarak anılan Doğu Akdeniz, tarihin dönüm noktaları sayılabilecek birçok önemli savaşa ve güç mücadelesine tanıklık etti. Jeostratejik konumundan kaynaklı Doğu Akdeniz, tarih boyunca küresel güçlerin ilgi odağı olmasından öte başat güç olma ideali taşıyan güçlerin, güçlerini kapışma sahası da oldu. Ancak 18’inci yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devriminin ardından Doğu Akdeniz eski cazibesini azda olsa yitirdi. 18’inci yüzyıl ve 20’nci yüzyılın başındaki süreç arasındaki bu cazibe yitiminin ana sebebi enerji olarak kömürün gözde olmasından kaynaklanıyordu. Ancak enerji kaynağı olarak petrolün kullanılmaya başlamasıyla birlikte Akdeniz Bölgesi,  20’nci yüzyıldan sonra tekrardan emperyalist güçlerin gözlerinin çevrildiğini bir coğrafya oldu. I. ve II. Dünya savaşlarında Doğu Akdeniz’in güçlerin enerji eksenli mücadele yaşanmasına neden olması coğrafyanın önemini bir kez daha gün yüzüne çıkardı. 
 
KÜRESEL ENERJİ MÜCADELE SAHASI 
 
Yaşanan küresel enerji mücadelesi, Doğu Akdeniz üzerinde etkin olmak isteyen devletlerin politikaları nedeniyle, endişe verici gelişmelerin yaşanmasına sebep olması günümüzde halen tazeliğini koruyor. Son zamanlarda Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan ve bütün Avrupa gündemine oturan, AB yöneticilerini toplayan Doğu Akdeniz’deki gerginlik, küresel enerji mücadelesinin güvenliği ve bölgenin tarihsel süreç içerisinde küresel güçlerin başat güç olma hevesiyle doğrudan bağlantılı. Peki, enerji alanında bir rekabet sahası olarak Doğu Akdeniz’deki nasıl gelindi? Tarihsel sürecine değindikten sonra Doğu Akdeniz’in yakın tarihine mercek tutmakta fayda var. 
 
TIRMANAN GERGİNLİĞİN İLK ADIMLARI
 
2000 yıllında Doğu Akdeniz’de zengin doğalgaz rezervleri olduğuna ilişkin bilimsel çalışmaların yayınlanmasının ardından bölgeye kıyısı olan ülkeler, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle (GKRY) Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye’nin itirazlarına rağmen GKRY, 2007’de 13 parselde doğalgaz arama faaliyetleri yapılacağını ilan ederek, petrol şirketlerine arama ruhsatı verdi. Buna karşı hamle olarak Türkiye, adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na (TPAO) arama ruhsatları verdi. Türkiye’nin en ciddi itirazı ise; 2011’de Limasol çevrelerinde 129 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfedildiği tahminlerinden sonra geldi. 
 
REZERVE ARAYIŞLARI 
 
Yunanistan, Mısır ve GKRY üçlü zirve düzenleyerek, 2014’de “enerji ittifakı” üzerinden anlaşmaya vardı. Çıkarılacak olan doğalgazın Avrupa’ya deniz boru hattı ulaştırma kararı ise 2016’da İsrail, Yunanistan ve GKRY liderleri ile yapılacak görüşmeler sonrasında karara bağlandı. Kriz bu yönde düşük tonda devam ederken, 2018’de GKRY’nin izin verdiği ABD şirketi ExxonMobil’in Kıbrıs en büyük üçüncü doğal gaz kaynağını ortaya çıkardıklarını duyurmasının ardından yükselmeye başladı. Türkiye yaşananlara karşılık olarak 2019’da Fatih ve Yavuz sondaj gemilerini rezerve aramak üzere Akdeniz’e gönderdi. 
 
ERTELENEN AB TOPLANTISI
 
Yaşanan gelişmelerin ardından Türkiye, Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi Ağustos 2020’de Akdeniz’e göndererek, NAVTEX üzerine NAVTEX ilan etmeye başladı. Hızla tırmanan gerginliğe Fransa da müdahil olmasıyla gerginliğin dozajı arttı. Gerginlik hızla tırmanırken NATO taraflar arasında müzakere bulunması için devreye girdi. NATO’nin ilk temaslarının taraflar arasında yapılan açıklamalarla olumsuz geçtiğini basına yansıdı. Ancak NATO ve AB’nin enerji kaynaklarının güvenliğini sağlanması için yapılan girişimler sonucunda Oruç Reis Gemisi’nin Antalya’ya geçilmesiyle şu an tansiyonu biraz düşürmüş gibi gözüküyor. Görüşmelerin halen bir müzakereye bağlanmaması olarak ertelenen 24-25 Eylül’deki AB Liderler Zirvesi toplantısını pandemi gerekçe gösterilerek 1-2 Ekim 2020’ye ertelendi. 
 
KALICI BİR ÇÖZÜM GÖRÜNMÜYOR
 
Türkiye ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginliğin ana gündem olacağı ve Türkiye’ye yaptırımların konuşulacağı toplantının ertelenme nedeni görüşmelerde halen pürüzlerin yaşandığı yorumlanmasına neden oldu. Tarih boyunca jeostratejik konumuyla önemli bir bölge olan, jeopolitik olarak da Dünya’nın ortası olarak bilinen ve enerji alanında bir rekabet sahası olan, Anadolu’nun güneye açılan, siyasi ve ekonomik kapısı Doğu Akdeniz’de kalıcı bir çözümün sağlanması kısa vadede beklenmiyor. 
 
MA / Naci Kaya