Sendikalı kadınlar: Örgütlü kadın mücadelesiyle geleceği birlikte örüyoruz 2020-03-07 09:21:45   ANKARA - Talep ve kararlılıklarıyla 8 Mart'ta alanlarda olacak sendikalı kadınlar, “Örgütlü kadın mücadelesiyle geleceği birlikte örüyoruz” diyor. Dünyada yükselen kadın hareketine dikkat çeken kadınlar, 8 Mart'ta mücadeleyi büyütmeye çağırdı.    Kamusal alandan dışlanan, mobbing uygulanan, cinsiyetçi tutum ve davranışlara maruz kalan, düşük ücret ve güvencesiz çalıştırılan kadınlar, bu 8 Mart'ta da yeniden alanlarda olmaya ve görünmeyen emeklerini bir kez daha haykırmaya hazırlanıyor. “Eşit ve özgür yaşamak istiyoruz”, “Eşit işe eşit ücret” taleplerini yıl boyunca çeşitli eylem ve etkinliklerle alanlara taşıyan sendikalı kadınlar, Flormar ve Koton işçilerinin direnişleriyle yıla damgasını vurdu.   İSYAN ET, RAHAT ET    2019’un 8 Mart’ını, “Mücadele kadınları birleştirir, kadınlar dünyayı özgürleştirir” şiarıyla kutlayan  Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu'na (KESK) bağlı kadınlar, kadına yönelik her türlü saldırıya, “İtaat et, rahat et’ diyenlere karşı ‘isyan et, rahatsız et, mücadele et, rahat et’ diyor ve onların biz kadınlara çizdikleri sınırları asla kabul etmeyeceğimiz duyuruyoruz” yanıtını verdi.   ERKEK ADALET DEĞİL, GERÇEK ADALET    2019 Ağustos ayında başlayan Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmeleri öncesi alanlara çıkarak, “Hakkımız olanı istiyoruz, eşit işe eşit ücret, insanca yaşamak istiyoruz” diyen sendikalı kadınlar, kadın katillerinin yargılandığı davalara dahil olup, “Erkek adalet değil, gerçek adalet“ taleplerini sürdürdü.    SAVAŞ ŞİDDETİ ÜRETİYOR   Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye Bölgesi’ne yönelik askeri operasyonlarına karşı, “Bizler biliyoruz ki savaş politikaları erkek egemenliğini güçlendiriyor, şiddeti yeniden üretiyor” diyen sendikalı kadınlar, barış ısrarını bir kez daha yeniledi.    Talep ve şiarlarıyla 8 Mart günü alanlarda olacak sendikalı kadınlar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde tüm kadınları alanlara çağırdı.    KESK: BEN KADINIM   “Doğa benim, üreten benim, emek benim, yaşam benim ben kadınım” sloganıyla 8 Mart'ta alanlarda olacak KESK'li kadınlar, taleplerini şöyle haykıracak:    “* 0-3 yaş çocukları da kapsayacak şekilde ücretsiz, 7/24 hizmet veren, nitelikli ve anadilinde çocuk bakım merkezleri ve kreşlerin oluşturulması güvence altına alınmalıdır.   * Ücretli doğum izni artırılmalıdır. Kadınlar için doğumdan önce 8 hafta, doğumdan sonra 6 ay anne sütünün bebek beslenmesinde asli olduğu göz önünde tutularak doğum sonrası 24 hafta doğum izni verilmelidir. Süt izni en az 1 yıla kadar günlük 3 saat olmalıdır.   * Doğum izinleri nedeniyle kadın çalışanların ekonomik, sosyal ve özlük hakları ve statülerinde hak kaybına uğranılması engellenmelidir.   * 8 Mart tatil edilmelidir.   * Kadın ve Eşitlik Bakanlığı kurulsun.”   KESK’li kadınların, 8 Mart alanlarından eşitlik ve özgürlük taleplerini bir kez daha haykıracaklarını söyleyen KESK Kadın Sekreteri Gülistan Atasoy, “İleriye dönük umudu artıracak, kadınların gerçekten dünyayı değiştirebileceğine olan inancı buradan doğru yükseltecek bir hazırlık içerisindeyiz” dedi.   ‘UMUT BÜYÜYOR'    Dünyada ve özelde de Türkiye’de gittikçe derinleşen bir cinsiyetçi sömürü olduğuna dikkat çeken Atasoy, kadınların doğaya, emeğe insanlığa düşman bir sistem içerisinde yaşamak durumunda kaldığını belirtti. Sömürü düzeninin sürdürülmesi için gösterilen çabaya işaret eden Atasoy, “Kadın bedeni üzerinde kendini var etmek isteyen ataerkil kapitalist sistem bu sömürü düzenini sürdürmek için de daha fazla saldırıyor. Ülkemizde bunun en başarılı temsiliyetini AKP iktidarı yapıyor” dedi. Mevcut sömürüye itiraz eden kadınların, “Başka bir dünya mümkün” umudunu bir adım daha büyüttüğü bir süreç yaşandığını belirten Atasoy, dünyanın birçok yerinde görülmeye başlanan isyan hareketlerine dikkat çekti. Atasoy, “Sözleriyle, danslarıyla Rojava’da olduğu gibi pratikleriyle tüm dünyada yükselen bir kadın hareketinden bahsetmek mümkün” diye belirtti.    ‘YAŞAMIN ÖZNESİYİZ’   Belirledikleri 8 Mart sloganına değinen Atasoy, şöyle devam etti: “Dünya nüfusunun yarısını kadınlar oluşturuyor. Ama faşist iktidarlar, bugün dünyanın tüm ülkelerinde kadınları yok sayan, kadın kimliğini düşman gören bir politika uyguluyor. Biz buna rağmen 'yaşamın öznesiyiz' iddiamızı sürdürüyoruz. 8 Mart kadınların dünden bugüne emeğine, bedenlerine ve kimliklerine sahip çıktıklarının bir simgesi. Örgütlü kadın mücadelesiyle geleceği birlikte örüyoruz. Bu yüzden de tüm kadınların 8 Mart’a alanlarda olmalarını talep ediyoruz.”    'YAŞAMLARIMIZ SALDIRI ALTINDA'   KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) Genel Kadın Sekreteri Derya Yulcu, Türkiye’deki kadınların 8 Mart’ı çok zor şartlarda karşıladığına dikkat çekti. Kadınların yaşamlarının saldırı altında olduğunu ifade eden Yulcu, söz konusu durumu, “Kadın cinayetleri ve intiharları çok ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Emeğimizin karşılığını alamadığımız bir süreçteyiz. 15 Temmuz sonrası getirilen KHK’lerden birin de ‘kamu artık bir istihdam alanı değildir’ denilerek, sözleşmeli atama yapılıyor. Bu güvencesiz çalışma ciddi şiddet doğuran bir mekanizmaya dönüşmüş durumda. Ceren Damar da özel üniversitede güvencesiz çalışan bir akademisyendi ve erkek öğrenci tarafından katledildi” şeklinde açıkladı.    'ORTAK KADIN MÜCADELESİ HAYATİ ÖNEMDE'    Dünyanın her tarafında kadın ve çocuk emeğinin sömürüldüğüne dikkati çeken Yulcu, “Türkiye’de bu durum çok daha vahim. Kadın ve çocuk emeği, kayıtsız ekonomiyi besleyen inanılmaz bir boyuta ulaşmış bir durumda. Bu noktada emekçilerin örgütlü mücadelesi çok önemli” dedi. Kadınlar açısından örgütlü mücadelenin hayati önem taşıdığına vurgu yapan Yulcu, “Bu noktada biz kadınlar bir araya gelerek mücadele ettiğimizde, haklarımızı kazanabileceğiz. Dünya emek mücadelesi tarihi bize bunu gösteriyor. Halklarımızı korumak ve yeni haklar elde etmek için bir araya gelmek, birbirimize inanmak, güvenmek, bu mücadeleye güç vermek zorundayız” ifadesinde bulundu.    'ÖRGÜTLÜ KADINLA ÖZGÜR TOPLUMA'   Kadınlara eşitsizliği, güvencesizliği, ayrımcılığı, şiddeti ve yoksullaşmayı reva gören bir yaşamın dayatıldığını söyleyen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Genel Kadın Sekreteri Selma Atabey, şöyle devam etti: “SES’li kadınlar olarak, 8 Mart’ta eşitsizlikleri, tahakkümü, sömürüyü üreten kapitalist ataerkil sisteme karşı mücadeleyi dokuma tezgahlarından 163 yıl önce sokaklara yürüyen ve direnişe geçen işçi kadınların kararlılığı ile sürdürmeye devam ediyoruz. Böyle bir yaşama mahkum değiliz. Ataerkil kapitalist sisteme karşı örgütlenme ihtiyaçlarımız, gerekçelerimiz her gün giderek çoğalıyor. Biz SES’li kadınlar taleplerimizi, OHAL koşullarına, yasaklamalara, engellemelere, baskılara rağmen her yerde haykırdık. Bu 8 Mart’ta, tarihimizden ve haklılığımızdan aldığımız güçle taleplerimizi ısrarla ve büyük bir kararlılıkla iş yerlerimizde, sokaklarda, alanlarda haykıracağız. Ataerkil kapitalizmin sömürüsünden, eril zihniyetin tahakkümünden kurtulana dek, eşitlik, özgürlük, emek ve hak mücadelemizi SES’te örgütlenerek yükseltmeye devam edeceğiz. Örgütlü kadınla özgür topluma.”    DİSK: EŞİT İŞE, EŞİT ÜCRET   8 Mart alanlarında olacak Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üyesi kadınlar da “Eşit işe eşit ücret, krizin faturasını kadınlar ödemeyecek, kadın cinayetleri durdurulsun, İstanbul Sözleşmesi uygulansın” talepleriyle ülkenin dört bir yanından taleplerini haykıracak.    ‘ÖRGÜTLENMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK'    Dünyada ve Türkiye’de yaşananlara işaret eden DİSK Ankara Kadın Komisyonu Üyesi Nevin Kızılöz, kadınların böyle bir süreçte 8 Mart’ta gidildiğine dikkat çekti. Kadınların sosyal alandan tamamen koparılmaya çalışıldığını belirten Kızılöz, “Kadınlar iş yerinde çalışıyor, evde çalışıyor, emekli olduğunda tekrar çalışıyor ya da kreşler olmadığı için torununa bakmak zorunda. Yani devlet ‘kadın dört duvar arasından çıkmasın’ diyor. Ve bunu da iyi bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Biz de onların karşısındayız” dedi. Kadın örgütlülüğünün önemine vurgu yapan Kızılöz, “Kadınlar, örgütlenmeli ve sendikalara üye olmalı. Taleplerini buralardan doğru dile getirsinler. Ev kadınlarının da görünmeyen emeklerine sahip çıkması lazım. Örgütlenmekten başka bir çaremiz yok. Birlikte olursak bir şeyler yapabiliriz” şeklinde konuştu.   ‘GEL BİRLİK OLALIM’   DİSK Ankara Kadın Komisyonu Üyesi Nermin Yurttaş de iş alanlarında kadınlara göre düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. Sendika olarak verdikleri mücadele sonucunda birçok işyerinde düzenlemeler yaptırdıklarını aktaran Yurttaş, “Ama daha düzelmesi gereken çok şey var. Kadınlar, evde, yarı zamanlı çalışmaya yönlendiriliyor. Devlet bu durumu kadınlara cazip gösteriyor. Öyle olmaz. Bunun yerine toplum baskısını azaltmak, kadınların evdeki iş yükünü almak lazım. Kadınlar evde değil alanlarda olmalı” dedi. Örgütlenmenin önemine dikkat çeken Yurttaş, “Tek başına bir şey ifade etmeyebilirsin; ama gel birlik olalım. Var olan haklarımızı bile elimizde tutmamızın çaresi birlik olmak. 8 Mart’a tüm kadınları alanlara bekliyoruz” ifadesinde bulundu.   EMEKLİ-SEN: HUZURLU KENTLER İSTİYORUZ   Çalıştığı kurumda 27 yıl emek harcadıktan sonra 16 yıl önce emekli olan Emekliler Sendikası (EMEKLİ-SEN) Çankaya İlçe Şube Sekreteri Sema Yazıcı ise, “Çalıştığım süre boyunca sağlığım gitti. Daha başarılı olmak için çok çalışıyordum. Emekli olduktan sonra bu bana birçok sorunla geri döndü” diye belirtti. Kadınların iş hayatında kendilerini “göstermek, ispatlamak” için erkeklerden daha çok çalışmak durumunda kaldıklarını söyleyen Yurttaş, “Emekli olduktan sonra rahatlayacağım derken başka sıkıntılar yaşamaya başladım” dedi. Ekonomik sorununun emeklilere verilen ikramiye olarak görüldüğünü ifade eden Yazıcı, emeklilerin taleplerini şöyle sıraladı: “Emekli kadınlar olarak rahat ve huzurlu yaşayacağımız kentler, kreş ve yaşlı bakım evleri, kadın bakanlığının kurulmasını, emeklilik yaşamına alışabilmemiz için psikolojik destek programlarının verilmesini istiyoruz.” Türkiye’de her alanda olduğu gibi emekli olan kadınların da örgütlenmesine ihtiyaç olduğunu dile getiren Yazıcı, 8 Mart’ta tüm emekli kadınları alanlarda buluşmaya çağırdı.   MA / Zemo Ağgöz